11 Şubat 2024 21:20

MESEM sömürüsüne neden ve nasıl dur demeli?

MESEM projesi derhal iptal edilmelidir ve nitelikli bir mesleki eğitim politikası hayata geçirilmedir,

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Eren YÜCEBOY

İstanbul

 

İkisi son on beş günde olmak üzere, geride bıraktığımız bir yıl içerisinde sekiz MESEM “öğrencisinin” iş cinayeti sonucu hayatını kaybetmesi; MESEM projesini yeniden tartışmaya açtı. Dergimizde de daha evvelden kendisine çokça yer bulan bu tartışmayı yeniden sürdürmek, kimi meselelerin altını tekrar çizmekte var. Nedir bu proje? Neyi amaçlamaktadır? Meslek liselilerin MESEM’e kaydolmasında hangi nedenler etkili?

Gençleri MESEM projesini tercih etmek zorunda bırakan sorunlar nasıl ki bir iktidar politikasının sonucuysa; MESEM projesi de bir iktidar projesidir, onun politikalarının uzantısıdır. Sorunları çözmeye değil, sorunları daha da derinleştirmeye ve sorunlarımızın bizler üzerinde yarattığı mağduriyetten patronlara çıkar devşirme çabasıdır! Son bir sene içerisinde yaşanan sekiz iş cinayeti ve buna ek sıralanabilecek sayısız iş kazası bunun delilidir. MESEM projesinin Türkiye gençliğine vadettiği de tam olarak budur: Güvencesiz çalışma koşullarının sonucu olarak ölüm ve asgari ücretin içte birine tekabül eden bir ücret sömürüsü!

İKTİDAR MESEM’İN YOLUNU NEDEN VE NASIL AÇIYOR?

Varlığı ve var ettiği bütün politikaları patronların daha fazla kar elde etmesinin aracı olan iktidar MESEM projesiyle 1 buçuk milyon civarında çocuk emeğini patronların hizmetine sunmak ve bu sayede onların karlarını arttırmak, pekiştirmek amacıyla hareket ediyor.

Öyle ki iktidar 2016 yılında yaptığı yeni düzenlemeyle çıraklık eğitimini de örgün ve zorunlu eğitim kapsamına dahil ederek projeye ilişkin ilk adımı atmış,  2021 yılına geldiğimizde bir düzenleme daha yaparak MESEM programına dahil olan öğrencilerin ücretlerinin bizzat devlet tarafından karşılanacağını ilan etmişti. Bu sayede; 2021 yılında 160 bin civarında olan MESEM programına kayıtlı öğrenci sayısı, 2023 sonu itibariyle 1 milyon 400 bini aşmış ve bakan bu rekoru gururla ilan etmişti.

İktidarın MESEM projesin büyütmek üzere attığı özel adımların yanı sıra Türkiye’de iktidar eliyle derinleştirilen üç temel sorunun MESEM’leri bir tercihten ziyade zorunluluk haline getirdiğini söyleyebiliriz.

NİTELİKSİZ EĞİTİMLE ATÖLYE TEZGAHLARI BÜYÜTÜLÜYOR!

Bu sorunlardan birincisi, eğitimin her kademede niteliksiz bir hale gelmesi. Öyle ki, programa kayıt yaptıran öğrencilerin büyük çoğunluğu bunun gerekçesi olarak örgün lise eğitimi devam ederken almış olduğu başarısız sınav sonuçlarını, “makbul” bir öğrenci olamamayı ortaya koyuyor. MESEM programına kayıt yaptırıp çocuk yaşta işçileşmelerinin sebebini “başarısızlıklarının sonucu olarak kendilerini cezalandırmaları” olarak açıklıyorlar. Oysa, başarısız sınav sonuçları ya da üniversiteye yerleşememe gibi sorunlar tek tek öğrencilerin “eksikliklerinden” değil, eğitim etkinliğinin başından sonuna kadar her sürecini belirleyen iktidarın eğitim politikalarının doğal bir sonucu.

Eğitimin bilimsel değil, hurafe argümanlarla doldurulduğu; her düzeyde piyasaya açılarak eşitsiz bir süreç olarak işletildiği durumda bu eşitsizliğin dezavantajlı tarafında olanların “başarısızlıklarını” onların kendi sorunu olarak değil, eğitimin yapısal bir sorunu olarak belirlemek daha doğru ve gerçekçi.

KRİZİN YARATMAK PATRONLARDAN YÜKLENMEK LİSELİLERDEN

MESEM “tercihine” vesile olan bir diğer sorunsa ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve buna bağlı olarak krizin lise öğrencileri üzerindeki yansımaları, aile ekonomisine katkıda bulunma zorunluluğu. “Yaşıtlarım anadolu lisesinde okuyup dersaneye tonla para harcarken ben hiç değilse ekmek parası kazanıyorum” sık sık karşılaştığımız bir söylem. Ailesinde annesinin, babasının çalışıyor olmasına rağmen ev ekonomisini sürdürme konusunda yetersiz kalmaları ve buna bağlı olarak eve ek gelir sağlama gerekliliği de yine sıkça dillendirilen bir sebep olarak karşımızda duruyor. İçerisinde yaşadığımız patron düzeninin ve onun temsilcisi olan iktidarın politikalarının doğal bir sonucu olan ekonomik krizin yarattığı sorunlar, öğrencilerin çocuk yaşta işçileşmelerini, eğitim haklarının gasp edilmesini pekiştiriyor, sorun başka bir sorunun sebebi haline geliyor.

TEK ADAM YÖNETİMİ GELECEĞİ ÖĞÜTÜYOR!

Üçüncü ve son sebep olarak gençliğin geleceklerinden duyduğu kaygıyı belirleyebiliriz. Çünkü üniversiteli işsiz sayısının bu denli yoğun olduğu bir ülkede örgün lise eğitimi ve devamındaki üniversite eğitimi gençlik açısından cazibesini gün geçtikçe yitiriyor. Üniversite mezuniyeti iş garantisi vermiyor. Bunun yerine erkenden meslek sahibi olmak, koluna “altın bileziği” takmak geleceğini bugünden kendi ellerine almak gibi sahte bir görüngüye yol açıyor. MESEM programına kayıtlı öğrenciler üniversite hayali yerine, ustalık belgesi alarak gelecekte kendi atölyelerinin sahibi olma hayalini daha gerçekçi buluyor; bu hayale daha fazla sarılıyor. Diğer iki sorunda olduğu gibi bu sorunun sebebini de yine iktidarın kendi politikalarında aramak gerekiyor. Öyle ki yeterli istihdam alanı yaratmadan arttırılan üniversite kontenjanları, sayısız vakıf üniversitesinin açılmasını teşvik etmek yoluyla dayanıksız bir diploma bolluğu yaratılması; her birimizin yakından tanık olduğumuz iktidar politikaları.

PEKİ, NE YAPMAK GEREKİYOR?

Görüldüğü üzere, iktidar kendisinin vesile olduğu kimi sorunların merhemi olarak pazarlıyor MESEM projesini.

Bu sorunları doğal bir ön kabul haline getirmek ve yalnızca kendimizi bireysel olarak

nasıl bir kurtarabileceğimize kafa yorarak ele almak iktidarın işine geliyor. Oysa, her birimiz açısından çözüm olabilecek yol ve yöntemler bulmak, bunun için bir araya gelebilmek, kendimizi kurtarmak için gireceğimiz çabadan çok daha gerçekçi. Her birimiz istediğimiz hayatları bir arkadaşın amcasının oğlunun yaşadığını, uzaktan birinin başına talih kuşu konduğunu duyuyoruz, hayat içimizden yalnızca birkaçını güldürüyor. Sorunları ise her birimiz ortak yaşıyor, iş kazasının, kötü yaşam ve çalışma koşullarının, harçlıksız kalmanın, azarlanmanın istisna olmadığını görüyoruz.

Öyleyse yapılması gereken şey açıktır: MESEM projesi derhal iptal edilmelidir ve nitelikli bir mesleki eğitim politikası hayata geçirilmedir, bunun olanakları yaratılmaldır. Bu taleplerin gerçekleşebilmesinin yegâne koşulu da başta MESEM öğrencisi çırak ve kalfalar olmak üzere; Türkiye gençliğinin bu talepler etrafında birleşmesi; sorunlara kısmi “çözümler” üretme değil, sorunları ortadan kaldırma gayretini göstermesidir!

 

ÖNCEKİ HABER

Urfa'da şüpheli kadın ölümü

SONRAKİ HABER

Çocuk işçiliği ile sömürü, ihmaller, kazalar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa