13 Şubat 2024 04:15

Hukuk mücadelesinde Mizanü’l-Hukuk gazetesi

Ramis SAĞLAM
İzmir

Anayasa Mahkemesinin kararlarının günlük politikaya malzeme yapıldığı 2024 Türkiye’sinden 116 yıl önce İzmir’de yayımlanan Mizanü’l-Hukuk gazetesi, tarihin derinliklerinden gün yüzüne çıktı. İzmir Barosu Kurucusu Bekir Behlül Bey’in ilk 50 nüshasını kendi çabasıyla daha sonraki nüshalarını baro yayını olarak yayımlamasının üzerinden geçen sürede birçok yazı hâlâ güncelliğini korumaya devam ediyor.

Mizanü’l-Hukuk gazetesinin, 1908 yılında başlayan hukuk mücadelesi bugün çok daha önem kazanmışa benziyor. Bu önemli hukuk gazetesini tarihin tozlu raflarından çıkaran Baha Coşkun, Fadime Ersin ve Hamit Erdem yoğun bir çalışmanın ardından Türkçeye çevirerek okurla buluşturdu. Yakın Yayınları tarafından 2024 ocak ayında kitabı yayıma hazırlayan “Hukuksuzluğu hiç bu kadar göz göre göre yaşamamıştık” saptaması yapan Araştırmacı Yazar Hamit Erdem ile kitabı ve dünden bugüne hukuku konuştuk.

116 YIL ÖNCE BAŞLAYAN BİR HUKUK GAZETESİ

24 Temmuz 1908’de Abdülhamit rejimini deviren meşrutiyet yönetiminin yarattığı özgürlük havasının İzmir’de de büyük bir coşku ile karşılandığını belirten Araştırmacı Erdem, basın üzerindeki istibdat baskısı ve sansür ortadan kalkınca, bu özgürlük fırtınasının İzmir’de farklı dillerde onlarca gazete ve derginin ortaya çıkmasına neden olduğunu söyledi.

Mizanü’l-Hukuk gazetesi İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra İzmir’de yayımlanan Türkiye’nin ilk Türkçe “hukuk” gazetesi olma özelliğine de sahip. Kemeraltı, Beyler Sokağı’nda 31 numaralı bina gazetenin merkezidir. Çarşamba günleri yayımlanan Mizanü’l-Hukuk haftalık bir gazetedir. 1908’in sonbaharında basılmaya başlandı, üç yıl boyunca 100 sayının yayımlandığını biliyoruz.

HUKUK AĞIRLIKLI MAKALELER

Mizanü’l-Hukuk gazetesi, asıl olarak hukuk ağırlıklı kuramsal makalelere ve vatandaşların hukuk alanındaki bütün meselelerine eğildiğini söyleyen Erdem, “Farklı sosyal sorunları sütunlarına taşıyan, aynı zamanda İzmir’in yerel haber ve şikayetlerini dile getiren etkili bir yayın organı olmuş, dönemin kamuoyunun gündeminde olan pek çok yazı yayımlandığıdır. Burada dikkate değer bir başka nokta ise Mizanü’l-Hukuk’un kamuoyu önünde kendini konumlandırmasıdır. Bütün bu gazetecilik ve ‘hukuk haberciliğinin’ ötesinde yayımladığı makalelerle; sokağın ve yurttaşın hukukla buluşturulması, Anayasa’nın Osmanlı toplumunun bütün bireyler için getirdiği eşit yurttaşlık bilincinin asıl sahiplerine ulaştırılması ve hukukun halk için nasıl yaşamsal bir kavram olduğunun bilince çıkarılmasını savunmasıdır” dedi.

ULUSLAR MOZAİĞİ: İZMİR

1856 yılında İzmir’de doğan Bekir Behlül Bey, 1879’da ilk defa kurulan adliye teşkilatında mahkeme katipliğine tayin edildikten sonra 1892’de İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra “Birinci Sınıf Dava Vekilliği Ruhsatnamesi” alarak İzmir’de avukatlığa başlar.

Bekir Behlül Bey’in avukatlığa başladığı yıllarda İzmir’in sanat ve kültür hayatının da içinde de yer aldığını belirten Erdem, İzmir’in o yıllardaki demografik yapısı; Rumların, Yahudilerin, Ermenilerin, Levantenlerin ve Türklerin birlikte yaşadıkları sosyal hayat, gerçek anlamda bir uluslar mozaiğinin bütün renkleriyle birlikte var olduklarına özel vurgu yapıyor.

O dönemin baskıcı rejiminin altını çizen Erdem, “İkinci Abdülhamit’in baskı rejiminin İstanbul’a kıyasla daha az hissedildiği İzmir’deki bu liberal ve kozmopolit toplumsal hava yeni düşüncelerin ve onlara sözcü farklı gazete ve dergilerin de yayımlanmaya başladığı dönemdir. Toplumsal hayatın nabzı dönemin kahvehanelerinde atmaktadır. Bekir Behlül Bey, 1893 yılında o dönem yayımlanan Hizmet Gazetesi Sahibi Ahmet Celadet Bey ile birlikte açtıkları bir büroda dava vekilliği yapmaya başlamış, 1894’de ise çağdaşı -yine İzmir’in ilk avukatlarından- Tevfik Nevzat Bey ile ortak bir büro açarak mesleğini sürdürmüş. 1905 tarihinde İzmir’de dava vekilliği mesleğini icra eden çoğu Hristiyan ve Musevi 89 ünlü kişinin içinde yer almış” bilgisini paylaştı.

İZMİR BAROSU KURULUYOR

Bekir Behlül Bey, İzmir’de böyle ortamda, istibdat baskısı ve özgürlük arayışı şartlarında dava vekilliği yaparken, Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra İzmir Barosunun kurulması için girişimlerde bulunur. İzmir Barosu, 8 Kasım 1908’de baronun kurulduğu ve ilk Başkanın Bekir Behlül Bey olduğu Mizanü’l-Hukuk gazetesinde ilan edilir.

İzmir’deki birçok önemli davanın da avukatlığını üstlenir Bekir Behlül Bey. Bu davalardan biri de Çakırcalı Mehmet Efe davasıdır. Araştırmacı Erdem şöyle anlatıyor: “Bu davalardan birisi de eşkıyalık ve adam öldürmek suçlarından yargılanan ve Ödemiş Cezaevinde tutuklu bulunan Çakırcalı Mehmet Efe’nin avukatının davasıdır. İzmir Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada Çakırcalı Mehmet Efe ve Yardımcısı (eşkıya) Hacı Mustafa’yı, Bekir Behlül Bey savunmuş, sanıklar delil yetersizliğinden beraat etmiştir. Bekir Behlül Bey’in, Çakıcı’ya; ‘Bak Çakıcı devlet dahil her yerde düşmanın var. Sakın bir daha cezaevine düşme, seni ben de kurtaramam’ dediği rivayet edilir. Bu olaydan sonra Çakırcalı Mehmet Efe -jandarmalar tarafından öldürülen babasının intikamını almak için- dağa, eşkıyalığa dönmüştür.”

SÜRGÜNDE BEKİR BEHLÜL BEY

Bekir Behlül Bey, İzmir’in işgali ve sonrasında Ankara’da filizlenen Kurtuluş Savaşı sürecine destek verdiğini söyleyen Erdem, “Bu amaçla oluşturulan direnme hareketinin önemli merkezlerinden birisi, onun Kemeraltı Şadırvanaltı’nda Esir Hanı’ndaki bürosu olmuş. Bekir Behlül Bey, 1921 yılının temmuz ayında Yunan İşgal Kuvvetleri Kumandanlığınca tutuklanmış ve Atina yakınlarındaki Liossa kampına sürüldüğünü araştırmalarımızda öğrendik. Savaş sona erdikten sonra İzmir’e dönmüş, İzmir Barosuna yeniden başkan seçilmiş, hukukçu kimliğiyle çalışmalarına devam etmiştir” dedi.

ÇÖZÜLEMEYEN HUKUK SORUNU

Bekir Behlül Bey’in başyazarı ve sahibi olduğu Mizanü’l-Hukuk gazetesinin, İzmir basın tarihinde son derece önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Erdem, “Gazetedeki yazılarında görüldüğü üzere hukuk konusundaki bilgisi göze çarpıyor. Hukuk tarihi, hukuk sosyolojisi, hukuk ve kanun ilişkisi, hukuk ve anayasa sorunu gibi o tarihte henüz hiç ele alınmayan önemli sorunların bizzat kendisi tarafından dile getirilmesi, bu konuların tartışılmasını özendirici çabalarını kaydetmek gerekir” dedi.

1908’DEN TEK ADAM VURGUSU

Gazetenin 1908 ekim ayındaki 3. sayısında yer alan makalesinde Bekir Behlül Bey; “padişahlık, tek adam ve saray rejiminden” meşrutiyette olsa bir hukuk ve anayasa rejimine geçişteki hak ve görevlere cesurca yer veriyor. Erdem bu çabayı, “Yani insanın doğal ve anayasal hakları” geçen bu kadar zamana rağmen hâlâ bütün toplumsal muhalefetin gerçekleştirmek için büyük bedeller ödediği temel haklar olunca, okuyanda bir yanılsama duygusu yarattığını ifade ediyor.

“Mizanü’l-Hukuk gazetesi, seçme yazılar-1908”; Osmanlı’dan cumhuriyete uzanan bir zaman diliminde yaşayan sıra dışı bir dava vekili, bir hukukçu, bir belediye başkanı, bir yazar ve toplum önderini; Bekir Behlül Bey’i ve onun öncülüğünü yaptığı Hukuk gazetesini, unutulduğu yerden tozlarını silkeleyip, bir nebze olsun kamuoyu önüne çıkarmak üzere hazırlanan bu çabaya ayrıca teşekkür etmek gerekir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et