140journos: Para karşılığı kendi "yaratıcı" reklamınızı yaptırabileceğiniz PR ajansı
140journos’un Şebnem Korur Fincancı’yı hedef alması tepkilerin odağında olsa da, sitenin daha önce yaptığı işler de benzerdi.
Ekran görüntüsü 140 journos'nun videosundan alınmıştır
Gözde TÜZER
İstanbul
140journos’un Şebnem Korur Fincancı’yı hedefe koyması tepki çekti. Peki 140journos nedir, kimler tarafından kuruldu, daha önceki işlerinde neler yaptı ve Fincancı için ne dedi?
Cem Aydoğdu ve Engin Önder tarafından 19 Ocak 2012’de kurulan ve “Türkiye’yi anlamak için orijinal belgesel videolar, nitelikli araştırmalar ve görsel hikayeler üreten bir yeni medya yayımcısı” olarak kendisini tanımlayan ve “yurttaş gazeteciliğinin öncülerinden” diyen 140journo Gezi direnişi dönemi hazırladığı videolarla öne çıktı.
FİNCANCI: BANA ULAŞMADILAR
Ancak son yıllarda Sedat Peker ve Ali Babacan videolarıyla PR çalışmalarının merkezi olarak ön plana çıktı. Son yaptığı “Adnan” belgeselinde ise Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef alması büyük tepki topladı. Adnan Oktar suç örgütünü konu alan ve 140journos tarafından hazırlanan “Adnan” isimli belgeselin ikinci bölümünde Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Fincancı’nın emniyet hakkında sahte işkence raporu düzenlediği iddia edildi. Belgesel ekibine konuşmadığı da iddia edilen Prof. Dr. Fincancı, sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaptı. İşkencenin suç olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Fincancı, “Bir belgesel(?) olarak yayına girdiği anlaşılan son dizi de işkencenin meşrulaştırılması için hakikat dışı söylemleriyle kişisel olarak benim düzenlediğim tıbbi değerlendirme raporlarını sahte gibi göstermeye çalışmaktadır. Beni hedefe koyar gibi yapan, ancak son noktada çok tehlikeli bir duruma kapı aralayarak, işkence görenlerin zarar görmesine yer açacak ifadelere yer vermektedir” diyerek hukuki süreci başlatacağını duyurdu.
Belgeseli hazırlayanların kendisine ulaşmadığını açıklayan Prof. Dr. Fincancı, “Diziyi hazırlayanlar öyle olduğunu iddia etse de ne yazık ki bana ulaşmadılar. Herhangi bir açıklama isteği de olmadı” dedi. 140journos ise belgesel yayımlanmadan 8 gün önce Fincancı’ya e-posta attıklarını söyledi. Fincancı’ya gönderilen ilk soru ise “2007 yılında yayımlanan ve yazarlarından olduğunuz ‘İşkence Atlası’ kitabının Adnan Oktar’ın ‘Yaradılış Atlası’ isimli kitabıyla bir bağı var mıdır? Bu bir rastlantı mıdır?” oldu.
PR AJANSI 140JOURNOS’UN YERLİKAYA SİPARİŞİ
Şebnem Korur Fincancı’nın hedef gösterilmesine tepkiler de yoğundu. Akademisyen Ceren Sözeri “140journos videoları üzerine yorum bile yapmak istemiyorum. ‘Aydın Doğan olmak’ hevesiyle çıktıkları yolda trollerle aynı safa düştüler ama bunların işlerine konuşan iyi niyetli gazeteci arkadaşlara ne diyeyim bilmiyorum? Bu zamana dek hiç mi izlemediniz hiç mi ‘acaba’ demediniz?” derken, Akademisyen Emre Tansu Keten “Para karşılığı kendi ‘yaratıcı’ reklamınızı yaptırabileceğiniz PR ajansı 140journos’un Yerlikaya siparişi son videosu gerçekten inanılmaz. Deriniyle, İslamcısıyla devletin sağ kadrolarının elinde büyüyen bir örgütün, bütün suçlarını bir adli tıp uzmanının üzerine yıkıyorlar resmen” ifadelerini kullandı.
Aysuda Kölemen: 140journos, düpedüz hükümetin hedefindeki bir muhalife karşı tetikçilik yapmış.
Veli Saçılık: “İşkence Atlası Adnan Oktar’ın ‘yaradılış atlası’ndan mı esinlendi?” diye bir “soru sormak” gazetecilik falan değil, dümdüz zibidilik, tetikçilik. Dandik belgeseller çeken 140journos ekibi bu defa Ağar abilerinden ihaleyi kapmış anlaşılan.
Levent Pişkin: Hâlâ “İşkence kime yapılırsa yapılsın suçtur” demeye biz utanıyoruz, siz Şebnem Hoca gibi BM nezdinde çalışmaları kabul görmüş bir bilim insanına çamur atarak işkenceyi aklamaya utanmıyorsunuz, devir sizin gibi arsızların devri çünkü.
ALİ BABACAN VE SEDAT PEKER VİDEOLARI
140journos ismine çok da uzak değiliz. Zira seçim öncesi PR çalışması olarak yorumlanan “Ali Babacan” videosu ve Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in güzelleme videoları dikkat çekmişti.
Sedat Peker’e geniş yer verilen “Ya devlet başa” belgeseli dikkat çekmişti. 140journos Sedat Peker’in de genişçe yer aldığı belgeselde Peker dışında Bülent Arınç, İrfan Aktan ve İsmail Saymaz’ın görüşlerine de yer verdi. Belgeselin yayımlanmasının ardınan Twitter hesabından açıklama yapan Aktan, “Peker’in de olduğu bu kompozisyondan haberim olsaydı, asla konuşmazdım” ifadelerini kullanmıştı. Bülent Arınç ise “Benim konuşmamda Sedat Peker yok veya Sedat Peker’le bağlantılı bir şey yok” demişti.
Babacan hakkındaki “Sakın kader deme” belgeseli ise halkla ilişkiler çalışması olarak yorumlanmıştı. 2020’de yayımlanan belgesel hem gazetecilik açısından yetersiz bulundu hem de “PR çalışması” olarak nitelendirildi. Gazeteci Can Mumay, belgeselin “Ana akımın dijital hikaye anlatıcılığında yarattığı boşluğu doldurduğunu” söylerken, Gazeteci Can Ertuna “Müzikle yoğurulmuş kurgu ritmi, hareketli kamera vs. başarılı bir tanıtım filmi. Eksik şey ise gazetecilik perspektifi. 13 yıl bakanlık görevine dair birçok nokta yok” demişti.
SİYASET BÜYÜTTÜ, SUÇLU ŞEBNEM HOCA OLDU
“Adnan” belgeseli kızlarını ve eski eşini örgütün kandırdığı ve ekranda kızlarını gören Baba Elvan Koçak’ın hikayesiyle, bir aile kavramıyla başlıyor. Psikologlar ise Adnan Oktar’ın “narsizm, psikopati ve Makyavelizm” özellikleri taşıdıklarını aktarıyor. Belgeselde Adnan Oktar’ın politikacılarla olan yakın ilişkileri, uluslararası yapılarla bağlantıları, para aklama yöntemleri, şantaj, para ve rüşvetle yürütülen işleri yer alıyor.
Belgeselde, Adnan Oktar suç örgütüne 1999’da Adil Serdar Saçan’ın İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube müdürü olduğu dönemde yaptığı operasyon anlatılıyor. İçişleri Bakanının Saadettin Tantan olduğu, ’90’ların sonundaki mafya-tarikat ilişkilerinin yaşandığı, Susurluk Skandalı ile ortaya dökülen siyasi ilişkiler anlatılırken, Şebnem Korur Fincancı’nın “sahte işkence raporu” verdiği iddia ediliyor. Bu şekilde Oktar’ın yargılamadan kurtulduğu savunulurken, Fincancı için Fatih Altaylı “Aşırı özgürlükçü, aşırı liberal sol” tanımını kullanıyor. Belgeselde ayrıca “Kararın kız çocuklarının istismarına uğramasına neden olduğu”, “Bir sürü kızın hayatına mal olduğu”, “Davanın sonuçsuz kalmasına sebep verdiği” iddia edilirken “O kadın olmasa bu örgüt olmayacaktı. Kız çocuklarının faili bu kadındır” deniyor.