Türkiye’deki siyanür sızıntıları ve etkileri
Türkiye'deki siyanürlü altın madenciliği, geçmişte de irili ufaklı pek çok sızıntıya neden oldu. Toprak ve suda kalıcı kirliliğe neden olan bu kimyasallar, canlı yaşamına son derece zararlı.
Bergama altın madeninde siyanür havuzu | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Özlem ABAYOĞLU
İstanbul
Erzincan İliç'te Çöpler Altın Madenindeki siyanürlü pasa dağının çökmesi gözleri önceki siyanür sızıntılarına çevirdi.
Dünyada üretilen altının aşağı yukarı tümü kuvarslı ya da şistli damarlardan ve altınlı kumlardan çıkarılıyor. Altın elde etmede birçok yöntem kullanılabildiği gibi düşük tenörlü yatakların işlenmesinde yaygın olarak siyanür kullanılıyor.
TOPRAK, SU, HAVAYA ZARARLI
1990’lardan bu yana her yıl, artan sayılarda düşük tenörlü altın madeninin “siyanür liçi” yöntemi ile çalıştırılıyor. Bu madenler sadece cevherin çıkarıldığı maden işletmeleri değil; çıkarılan ve kırma işlemine tutulan cevherin siyanür liçi yöntemi ile işlendiği, elde edilen eriyikteki altın ve gümüşün kazanıldığı ve geride kalan ağır metallerden zengin tehlikeli atıkların depolandığı birer endüstriyel tesis. Çıkarılan cevher, kırma işleminden sonra kapalı tank içinde veya açık alanda yığın liçi olmak üzere iki temel yöntem kullanılarak siyanür ile işlemden geçiriliyor. Başta Erzincan İliç ilçesindeki altın madeninde olmak üzere yığın liçi uygulanan altın madeni işletmelerinde, cevher 3 ile 15 metre kalınlıkta hazırlanarak üzerine %0,05-0,1’lik NaCN çözeltisi veriliyor. Atık havuzunda oluşabilecek herhangi bir yıkılma, deprem gibi afetlerle zarar görme veya atık havuzu altında geçirgenliği ortadan kaldırmak için kullanılan geomembran tabakanın delinmesi veya yırtılması sonucu doğaya karışması ile yer altı ve yer üstü su kaynakları, toprak ve hava kirleniyor.
KANSER VE OTİZME NEDEN OLABİLİR
Dünyada, 1971-2015 yılları arasında siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madenlerinin neden olduğu 11 büyük çevre felaketi yaşandı. Bu felaketler sonucu siyanürlü atıkların karıştığı göl ve nehirlerde yaygın balık ölümleri gerçekleşmiş, tarım alanları ise siyanür bileşikleri ve ağır metallerle kirlenmişti. Atık havuzlarından sızıntı, başlangıçta yüksek siyanür derişimleri bozuluncaya kadar, akarsu ve göllerde balıkların, kuşların ve diğer canlıların ölümlerine neden olurken; yayılan ve yeraltı, yerüstü su kaynaklarını kirleten ağır metal bileşikleri de tarım ve hayvancılık yolu ile besin zincirine girerek insanlara ulaşmakta ve zaman içinde ortaya çıkan sağlık sorunlarına neden oluyor. Ağır metaller insanlar tarafından ağız, solunum ve deri yolu ile alınıyor ve çoğu boşaltım yolları ile (böbrek, karaciğer, barsak, akciğer, deri) atılamıyor. Bu nedenle ağır metallerin büyük bir bölümü, organizmada birikiyor. Birikim sonucu, yoğunlaşan bu metaller, etkili dozlara ulaştıklarında; endokrin hastalıklar, nörolojik hastalıklar, kanserler, otizm gibi ciddi hastalıklara neden olabiliyor.
SİYANÜR SIZAN İLK MADEN İLİÇ DEĞİL
2011 yılında Kütahya’da, 2021'de Giresun Şebinkarahisar’da, Gördes’te yaşanan ve Manisa’nın Yunusemre ilçesinde meydana gelen ve “kaza” diye nitelenen olayların yanı sıra pek çok siyanür felaketi de yaşandı.
İZMİR KIŞLADAĞ
2018 yılına kadar üç kez kapasite artıran altın madeni, tüm karşı çıkışlara ve açılan davalara rağmen 2006 yılında üretime başlamıştı. Bilim insanları tarafından “Dünyanın en vahşi yöntemi” olarak nitelendirilen, açık havada siyanür liç yöntemi ile altın işletmeciliği yapılan madenin, resmi açılışından 15 gün önce meydana gelen kazada Eşme ve köylerinde yaşayan 1700'ün üzerinde kişi siyanürle zehirlenmişti. Zehirlenenlerin kanlarında limitlerin 20-30 katı siyanür tespit edilmesine rağmen valilik ve kaymakamlık zehirlenmelerin sebebini Eşme'nin içme suyuna kanalizasyon karışması nedeniyle meydana gelen bakteri zehirlenmesi olduğuna dair açıklama yaparak olayın üstünü kapatmıştı. Kazadan hayvanlar da etkilenmiş, kazadan sonra bölgedeki köylerde doğum yapan hayvanların %80 oranında ölü ya da anomali doğum yaptığı haberlere yansımıştı. Eldorado Gold TÜPRAG Şirketinin İzmir'in içme suyunu sağlayan barajlar havzasına komşu Efemçukuru köyünde işlettiği bir altın madeni daha bulunuyor.
Ardından 2020 yılında balık ölümlerinin yaşandığı Karamustafa Deresi'ne siyanür karıştığının analiz sonuçları ile ortaya çıktığını belirten Gümüşhaneliler Dayanışma Platformu “Canını seven suya dokunmasın!” uyarısında bulunmuştu. Platform, Karamustafa Deresinden Torul barajına kadar siyanüre maruz kalmamak için su ile iletişimin kesilmesi gerektiğini söylemişti.
Karamustafa deresinde meydan gelen balık ölümlerinin ardından, Gümüşhane İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne haber verilmesi üzerine Tarım ve Orman Müdürlüğünden gelen ekiplerin balık ölümleri ile ilgili sudan numune almışlardı. Ardan bir aya yakın zaman geçmesinin ardından açıklama yapan Tahlil sonuçları ile ilgili olarak bölgede yaşayan vatandaşlara bilgi verilmemişti. Belirten Gümüşhaneliler Dayanışma Platformu (GÜDAP), “Vatandaşlar balık ölümlerinin büyük ihtimalle bölgede faaliyet gösteren bir maden firmasından dereye atılan atıklardan kaynaklandığını iddia ediyordu” ifadelerini kullandı.
BERGAMA
Gittiği her ülkede siyanür sızıntıları, çevre atıkları, tarımsal alanları yok etme gibi zararlar ile anılan Newmont adlı maden tekeli, 2002 yılında Türkiye Bergama'da faaliyete girdi.
Madenin ikinci atık barajına siyanürlü çamur taşıyan borunun patlaması üzerine tonlarca siyanürlü atığın dereye boşaldığını ileri sürülmüştü. Şirket kazayı doğruladı ancak siyanürlü atık hakkında konuşmamıştı. Ardından görevlendirilen heyet, topraktan numune almıştı. Dönemin Belediye Başkanı Gönenç, “Maden yetkilileri olayı kabul etti. ‘Evet, bir sıkıntı oldu ama yedek hat vardı onu devreye soktuk’ dediler. Arkadaşlar numuneleri alıp doğrudan İzmir'e götürdü” açıklamasını yapmıştı.
Bergama köylülerinin ve bilim insanlarının yıllarca karşı çıkmasına, eylemler yapmasına rağmen siyanürlü maden hükümetlerin desteği ve yasal düzenlemelerle çalışmaya devam ediyor.
KÜTAHYA
Kütahya'da Eti Gümüş AŞ’ye ait maden işletmesine ait olan siyanürlü atık depolama barajının bentlerinden biri kısmen yıkılmıştı. Üç kademeli olan barajda zehirli atıklar son sete binerek bu sette sızıntı meydana getirmeye başlamıştı. Yöre halkının anlatımları ve Çevre Mühendisleri Odasının incelemelerine göre barajdaki sızıntılar tarlalara kadar ulaşmıştı. Bendin her an yıkılma tehlikesi olduğuna ilişkin uyarılarda bulunulmuştu. Yetkililer o zaman da herhangi bir tehlikenin bulunmadığını söylemişti.
2004 yılındaki özelleştirme sonrası Kütahya’daki Eti Gümüş tesislerini Koza Holdingin şirketleriyle ortaklaşa alan Yıldız SSS, 2005 yılında Koza’nın hisselerini şirkete satarak “Gümüşü bıraktık altın işine giriyoruz” açıklaması sonrası madenin tamamına sahip oldu. Yıldızlar SSS Holding ise Söğütsen Seramik gibi seramik, enerji ve metalik madenler alanında faaliyetine devam etti. Holdingin Kütahya’daki Eti Gümüş tesislerinin atık barajındaki 7 Mayıs 2011’deki yıkılma sonrası tonlarca siyanürlü suya ve toprağa karışmış, siyanür zehirlenmeleri yaşanırken, çok sayıda da hayvan telef olmuştu.
Tesisin kurulmasından sonraki on yıl içerisinde meydana gelen kanser olayları nedeniyle boşalan köy, 7 Mayıs 2011 tarihinde de deresine karışan siyanürle sarsılmıştı. Maden tesisinin atık depolama barajında meydana gelen taşmalar sonucu, atık barajı yıkılmış ve tüm siyanür köyün deresine karışmıştı. Yaşanan olay sonrası onlarca hayvan yaşamını yitirmişti. Eti Gümüş A.Ş’nin atıklarının yeniden derelerine karışmış olabileceğini söyleyen köylüler, durumu ilçe tarım ve hayvancılık müdürlüğüne bildirdi.
*
Kütahya Gümüşköy Maden Tesisi barajında yaşanan göçüğün bir siyanür felaketine yol açabileceği, barajın ve bölgenin düzenli olarak incelenmesi gerektiği göçüğün yaşandığı tarihten itibaren akademik camia ve odalar tarafından vurgulanmıştı. TTB, yetkililerin bu uyarı ve önerileri ciddiye almadığını, bölgedeki Dulkadir köyündeki zehirlenme ve hayvan ölümü vakalarından sonra ise hâlâ yetersiz demeçlerin şaşkınlık yarattığını açıklamıştı.
2015 yılında Gümüşhane Karamustafa köyü yakınlarındaki bakır-altın madeninde madenin atık barajının dolması üzerine yeni bir atık barajı yapmak istenmiş ancak burada çeşitli sorunlarla karşılaşınca mevcut barajın duvarlarını yükseltmeye çalışılmıştı. Atık barajının bazı kısımlarda baraj içindeki atığın su yalıtımı sağlayan membranın üst seviyesine kadar ulaştığı gözlemlenmişti. Ardından atık barajı ile tesis arasındaki borularda patlama meydana geldi ve çevreye kimyasal madde saçıldı. Bu kimyasal atığın herhangi bir arıtma veya rehabilitasyona tabi tutulmadan üzerinin toprakla kapatıldığını açıklamaları bölgede faaliyet yürüten çevre derneği tarafından açıklanmıştı.
*
2016 yılında ise Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Dulkadir köyünde 15 gün içerisinde 150 oğlak ve bir büyükbaş hayvan zehirlenerek ölmüştü. İlk şüpheli ise köyün birkaç kilometre uzağındaki siyanürle ayrıştırma yöntemiyle madencilik yapan Eti Gümüş A.Ş. oldu.
2021 yılında İpek Grubuna ait Koza Altın Şirketi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra TMSF bünyesine alındı. Yıllardır kâr rekorları kıran şirketin altın madenlerinden birisi de Kayseri Himmetdede Altın Madeni. Maden işletilmeye başladığı günden bu yana bozkırı zehirlemeye, suyunu tüketmeye, bölgeye etkisi yıllarca devam edecek korkunç bir çevre kirliliği yaratmaya devam ediyor.
Develi'deki altın madeninden 2021 yılından gazetemize gelen ihbar mektubunda, “2019 Aralık ayında faaliyete başlayan Öksüt Altın Madeninde siyanürlü altın solüsyonu kaçağını önlemek amacıyla yığın altına geomembran serilmesine rağmen sızıntı borularından siyanürlü su kaçağı gelmektedir. Sızıntı borusundan akan akıntı aynı zamanda yığın alanında toprağa daha yüksek miktarlarda siyanür karıştığının kanıtıdır. Kuyulara bu sızıntının inmesi seneler alacağından kuyulardan alınan numune yanıltıcıdır” ifadelerine yer verilmişti.
GİRESUN
Giresun'a bağlı Şebinkarahisar İlçesi Yedikardeş Köyü yakınlarındaki kurşun-çinko-bakır madeninin atık havuzunun patlaması sonrası kimyasal atıklar dereye karışmıştı.
ROMANYA'DAN YAYILAN SİYANÜR FELAKETİ
Avrupa da siyanürlü madencilik felaketleri ile dolu… Atık maden kazaları içinde 2000 yılında Romanya-Baia Mare Aurul Altın Madeni’nde yaşanan siyanür sızıntısı pek çok etkiye neden oldu. Bu faciada madenin atıklarının depolandığı atık maden barajının çökmesi ile Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük tatlı su felaketi yaşandı. Baraj seddesinin yıkılması ile Lupus nehrine dökülen siyanür ve ağır metal içeren atık Romanya, Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan sınırlarından geçerek Karadeniz’e kadar yayıldı. Kaza sonrasında sudaki siyanür değeri sınır değerlerin 100 katına ulaşırken, yüzlerce ton deniz canlısı öldü, 2 milyondan fazla insanın içme suyu zehirlendi. Bu kaza sonrasında siyanürlü madencilik Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Avrupa Birliği Parlamentosu’nda tartışmaya açıldı.
BAZI ÜLKELERDE YASAKLANDI
Tartışmaların ardından siyanür kullanılan madenciliği yasaklayan ilk ülke Çek Cumhuriyeti oldu. 2002 yılında Almanya’da, 2009 yılında ise Macaristan’da siyanürlü madencilik yasaklandı.
AB Parlamentosu 2010 yılında AB Komisyonuna siyanürlü altın madenciliğinin AB topraklarında yasaklanmasını önerdi. Yasaklama önerisi şu gerekçelere dayandırıldı:
- Siyanür, canlı çeşitliliği, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit eden yüksek derecede toksik bir kimyasaldır.
- Maden atıklarında canlı sağlığı için belirlenen güvenli limit değerlerin çok üstünde siyanür bulunur ve maden atıklarını yönetmek zordur.
- Siyanürlü maden işletmeleri 8-16 yıl gibi kısa sürelerde kısıtlı istihdam yaratırken, olası bir kaza sorumlu işletmeler tarafından karşılanmayacak kadar büyük, sınır ötesi yıkımlara neden olur.
- Geçtiğimiz 25 yıl boyunca dünya genelinde 30’dan fazla atık maden barajı kazası yaşanmıştır (uzun süreli kaza kayıtları atık barajı kazalarının görülme sıklığındaki artışa dikkat çekerek gelişen teknolojinin baraj kazalarının önüne geçmediğini gösteriyor).
- İklim değişikliği kaza riskini arttırmaktadır.