Hedef gösterilen Fincancı için hak savunucuları: İşkence yokken var diyecek biri değil
Adnan ‘belgeseliyle’ hedef gösterilen Şebnem Korur Fincancı’ya destek veren hak savunucuları, “Tartışma bilim dışındaki ortamlarda hakikat dışı söylemlerle yapılacak bir konu değildir” dedi.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Özlem ÇAKMAK
Sevgi AKKAYA
İstanbul
140journos’un hazırladığı Adnan ‘belgeselinde’ Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı aynı zamanda Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın hedef alınmasına yönelik tepkiler sürüyor.
TİHV Başkanı Metin Bakkalcı ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Eren Keskin (İHD), TTB Başkanının hedef alınmasına yönelik görüşlerini Evrensel’e anlattı.
Fincancı’nın uzun süredir birtakım güçler tarafından hedef gösterildiğini ve özellikle Kürt sorunu konusunda barışçıl düşünceleri nedeniyle diğer insan hakları savunucuları gibi tehdit altında olduğunu dile getiren Eren Keskin, “O dönem Adnan Oktar grubundan bazı insanlar İHD’ye de başvurdular. Gerçekten kendilerine işkence yapılmıştı. Biz işkenceyle ilgili basın toplantısı yaptık. Şebnem Korur Fincancı da bir adli tıp hekimi olarak bir rapor yazmış. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Ama maalesef ki bu rapor nedeniyle hedef gösteriliyor. Ayrıca Fincancı’nın işkenceye yönelik yaklaşımları devletin resmî ideolojisiyle bağdaşmayan düşünceleri nedeniyle her zaman hedef haline getirilen insanlardan biri” dedi.
Fincancı’nın çok iyi bir adli tıp hekimi olduğunu söyleyen Keskin, “Sadece Türkiye’de değil uluslararası düzeyde birçok insanlık suçunun ortaya çıkarılmasında rol oynamış, otopsilere katılmış bir bilim insanın hazırladığı işkence raporunun tartışılması bana göre son derece yanlış. Çünkü Fincancı işkence yokken işkence var diyecek biri değil” diye konuştu.
“BİLİM DIŞI YAKLAŞIMLA HAKİKAT DIŞI SÖYLEMLER TARTIŞILAMAZ”
TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, Adnan ‘belgeselinin’ bizatihi kendisinde Fincancı üzerinden tartışma yaratarak özünde işkencenin meşrulaştırıldığına dikkat çekti: “Sürdürülen tartışma bilim dışındaki ortamlarda hakikat dışı söylemlerle yapılacak bir konu değildir. Bu tarz söylemler işkencenin meşrulaştırılmasına yol açar. 34 yıldır bu ülkede işkence görenlerin tedavisi ve belgelendirilmesi konusunda çalışma yapan ayrıca Türkiye İnsan Hakları Vakfı da çalışmaları ile kanıtladı. İşkence uzun süre geçse bile ilgili bilimlerin başta tıp olmak üzere çalışmalarıyla teşhis edilebilir ve ortaya kanıtlar konulabilir.”
“İŞKENCE MUTLAK YASAKTIR”
İşkence meselesinin bütünüyle mutlak yasak olduğunu belirten Bakkalcı, “Bir işkenceyle ilgili iddia söz konusuysa bunun etkili bir şekilde soruşturulması ve tıbbi olarak belgelenmesi konusunun ilkeleri çok berraktır. İstanbul Protokolünde açık olarak ifade ediliyor. Bu çalışma İstanbul protokolü ilkelerine göre yapılıyor. Kim olursa olsun işkence mutlak yasaktır. Dünyanın en kötü insanı olarak nitelendirilen insana da mutlak yasaktır ve işkence uygulanamaz. Bu insanlık onurunun bir kazanımıdır. Dünyanın en kötü insanına dahi uygulanamaz. Bu vesileyle bütün işkencecilere seslenmek istiyorum. Bu işkenceciler bugün bir cezasızlık zırhıyla korunuyor olabilirler. Ama yıllar geçse bile onlar her halükârda bir gün bu işkenceciler etkili bir soruşturma ve adil yargılama sonucunda bütün suçlular kuşkusuz adalet önünde hesabını vereceklerdir. Bu süreç aynı zamanda işkence gören insanların da o giderim haklarını o telafi haklarının önünde bir engel oluşturma girişimi anlamı taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
“FİNCANCI ÜZERİNDEN TARTIŞMA YARATILARAK İŞKENCE MEŞRULAŞTIRILIYOR”
Adnan ‘belgeselinde’ Şebnem Korur Fincancı üzerinden tartışma yaratılarak özünde işkencenin meşrulaştırıldığını belirten Bakkalcı, “İşkenceyle yargılama arasındaki tek ilişki, işkencecilerin etkili bir şekilde soruşturularak adil bir yargılama sonucunda cezalandırılma meselesidir. Yargılama denildiği zaman işkencecilerle ilgili sadece işkencenin yargılamasından bahsedilebilir. Onun dışında herhangi bir olayla ilgili yargılama sürecinde bir işkence meselesinin tartışılması doğrudan işkencenin meşrulaştırılmasının anlamına gelir” diye konuştu.
“İŞKENCE ATLASI KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA ÜRÜNÜ”
140journos içeriğinde, yazarlar arasında Şebnem Korur Fincancı’nın bulunduğu İşkence Atlası ile Adnan Oktar’ın yazdığı Yaratılış Atlası kitapları arasında bir benzerlik kurulmaya çalışılmıştı. İşkence Atlası’nın bir kişinin değil kurumsal olarak TİHV’in bir yayını olduğunu söyleyen Bakkalcı, “Bu kolektif çalışmada pek çok arkadaşımız yer aldığı gibi Şebnem Hoca da yer almıştır. Bu kıymetli yayını bir şekilde bilim dışı yaklaşımla gündeme getirmek de kabul edilebilir değildir. Bu olay Türkiye’nin büyük bir çoğunluğunun tanıklığında yıllarca yaşanmış bir olay” ifadelerini kullandı.
“HEPİMİZ TEHDİT ALTINDAYIZ”
İnsan hakları savunucuları olarak can güvenliklerinin olmadığını belirten İHD Başkanı Keskin, “Biz hepimiz tehdit altındayız. Ben de hedef gösteriliyorum, ölüm tehditleri alıyoruz. Yıllardır yaşadığımız sorunlar. Uluslararası dayanışmayla ve içerde bize yaratılacak dayanışmayla güç alabiliriz. Bizim başka güvencemiz yok” dedi.
TİHV Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya karşı sosyal medyada yürütülen linçlere karşı Bakkalcı, “Bütün ilgililere ve topluma seslenmek istiyorum. TİHV’in varlık sebebi zaten işkence görenlerin tedavisi ve işkencenin önlenmesi ve belgelenmesi meselesidir. Bu çalışmayı daha da kuvvetlendirecek. Şebnem arkadaşımız tarafından hukuki süreç de başlatılacaktır. TİHV olarak da sürece müdahil olacağız” ifadelerini vurguladı.
Son olarak Türkiye’de yargılanan hiç kimsenin işkence gördü diye serbest bırakılmadığını ve cezaevlerinde yatan binlerce insan işkenceli sorgulardan geçilerek cezalar aldığını söyleyen İHD Başkanı Keskin, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti resmi politikası zaten işkence” diye konuştu.