2023 yılında 481 başvuruya sadece bir ‘ÇED olumsuz’ kararı verildi
Türkiye’de iktidar 2023 yılında sadece bir maden projesi için “Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumsuz” raporu verdi.
Fotoğraf: MA
TEMA Vakfı Türkiye’deki 4. grup madencilik faaliyetlerinin yarattığı tahribata dikkat çekti. TEMA Vakfı tarafından hazırlanan rapora göre ÇED raporu bir ‘prosedüre’ dönüştü. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, IV. grup madencilik faaliyetlerine ilişkin ÇED başvurularının hızla artmaya devam ettiğini belirtti. Ataç, sadece 2023 yılında petrol, doğal gaz, III. ve IV. grup madenlere dair; ÇED süreci başlayan 525, “ÇED gerekli değildir” kararı verilen 443, “ÇED olumlu kararı” verilen 37 proje bulunduğunu söyledi. Ataç, “ÇED olumsuz kararı verilen ise sadece 1 proje bulunmaktadır. Görüldüğü üzere her geçen gün daha fazla maden projesi ÇED olumlu ve ÇED gerekli değildir kararları ile onay almaktadır. Tüm bu ÇED raporlarının ise etkin ve kümülatif bir etki değerlendirmesi gerçekleştirilmeden ve yeterli saha çalışmaları yapılmadan hazırlandığı görülmektedir. Bu değerlendirmelerde bilim, doğa ve üstün kamu yararı ilkelerinin önceliklendirilmediği gözlenmektedir” ifadelerini kullandı.
"YETERLİ İNCELEME YAPILMADAN VERİLEN OLUMLU KARARLAR, BU FACİALARIN DAVETİYESİDİR"
Madencilerin toprak altında kaldığı Çöpler Madeninin geçmişine dair bilgi veren Deniz Ataç, “Bilindiği üzere Çöpler Altın Madeninde inşaat çalışmaları 2009 yılında başlamış ve işletmeye geçtiği 2010 yılından bugüne kadar 4 kez kapasite artırımına gidilmiştir. 07.10.2021 tarihinde ‘Çöpler Kompleks Madeni 2. kapasite artışı ve flotasyon tesisi’ projesi hakkında ÇED olumlu, 16.08.2023 tarihinde ise ‘Çöpler kompleks açık ocak genişleme’ projesi için ÇED gerekli değildir kararları verilmiştir. Vahşi madencilik faaliyetinin bitmeyen büyüme taleplerine, yeterli incelemeler yapılmadan verilen bu izinler, Fırat Havzası’nın karşı karşıya kaldığı tehlikenin ve ekosistem üzerindeki baskının artırılmasına verilen onaylar olup yaşadığımız felaketin davetiyesidir. Bu izinler verilirken göz ardı edilen önemli gerçeklerden birisi de Erzincan’ın deprem bölgesi olmasıdır. Meydana gelecek depremler, atık barajı, yığın liçi ve diğer madencilik sebepli büyük çevre felaketlerine neden olacaktır” şeklinde konuştu.
SİYANÜR VE SÜLFÜRİK ASİT ANORMAL DOĞUM VE ÖLÜMCÜL HASTALIKLARA SEBEP OLABİLİYOR
Özellikle altın madenciliğinde sülfürik asit ya da siyanür gibi çeşitli zehirli maddelerin kullanımıyla uygulanan liçleme yönteminin etkilerine de değinen Ataç, “Liçleme sırasında kullanılan kimyasal, toprak içinde bulunan arsenik, antimon, kadmiyum, kurşun, cıva, çinko gibi ağır metalleri de serbestleştirip zararlı formlara dönüştürüyor. Toksik özellik taşıyan bu metaller soluma, beslenme yoluyla canlı bedeninde birikerek ölümcül vakalar dahil birçok hastalığa neden olabiliyor. Soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle tüm canlılarda akut ve kronik zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar görülebiliyor” dedi. (EKONOMİ SERVİSİ)