Av. İsmail Hakkı Atal: Bilirkişi ön raporu şaşırtmadı, sorumlulara dokunulmuyor
İliç’teki madene ilişkin davaları takip eden Avukat İsmail Hakkı Atal, 9 işçinin göçükte kalmasına neden olan maden faciasına ilişkin hazırlanan bilirkişi ön raporunu değerlendirdi.
Fotoğraf: AFAD
Eylem NAZLIER
İstanbul
İliç’teki madene ilişkin davaları takip eden Avukat İsmail Hakkı Atal Evrensel’e bilirkişi ön raporunu değerlendirdi. Raporun kendisini şaşırtmadığını, Türkiye’deki bu tip facialarda, katliamlarda birkaç çalışan ve alt düzey yetkilinin sorumlu tutularak gözaltına alındığını hatırlatan Av. Atal “Asıl sorumlulara hiç dokunulmuyor. Tıpkı Binali Yıldırım’ın sorumlu olduğu hızlı tren faciasındaki makinistlerin tutuklanıp cezalandırılması gibi” dedi. Madenin o bölgeye kurulmasının zaten yanlış olduğunu hatırlatan Atal “Madenin orada olması uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, Bern Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı. Öte yandan özel şirketlerin maden çalıştırması da hukuka aykırı. Çünkü Anayasa’nın 168. maddesinde ‘Bütün yer altı kaynakları, madenler devlete aittir’ hükmü var” ifadelerini kullanarak raporun iktidarın ve şirketin sorumluluğunun da üstünü örterek hedef saptırdığını söyledi.
‘NE OLDUĞU GÖRÜLMESİN İSTİYORLAR’
Madende meslek örgütlerinin, siyasi parti temsilcilerinin gözlem yapmasına izin verilmediğine vurgu yapan Av. Atal “Orada ne olup bittiğinin görülmesini istemiyorlar” dedi. Kendisinin 6 Aralık 2023’te kapasite artırımının iptaline ilişkin açtıkları davada keşfe katıldığını ve 6 saat orada siyanürlü atık barajının başında beklediğini belirten Atal “Oradan döndükten sonra benim akciğer kapasitem yüzde 45’e indi, rahatsızlandım. Orada şimdi her türlü zehirli gaz var yani sadece siyanürlü de değil. Zehirli toprak yığınının yayılmasıyla birlikte onlar da açığa çıktı. Hiç kimse radon gazından bahsetmiyor, gözden kaçırılan bir de o tehlike var. 39 çeşit kimyasal zehirli madde ortalığa saçıldı” dedi.
‘FACİADAN ÖNCE KAPASİTE ARTIRIMI YAPILDI’
Faciadan birkaç gün önce 2021’de şirketin maden işletme ruhsatını uzattığını tespit ettiklerini dile getiren Av. Atal “Biz bu uzatma işleminin iptali için dava açmaya hazırlanırken bu facia oldu. Yani bu iş kazası falan filan değil, buna iş kazası diyenler suç işliyor. Facia sonrası 10 milyon ton dedikleri zehirli madde ise en az 100 milyon tondur. Bölgede yaşayan binlerce insanın her nefes alışında ölümünün altyapısı hazırlanıyor. Ayrıca tonlarca zehirli madde açığa çıktı şimdi yağmurla birlikte yer altı sularına karışacak. Yer altından yavaş yavaş Fırat’a karışacak. Fırat’tan Harran’a, Harran Ovası’nda bizim yediklerimizi zehirleyecek. Bunun uzun vadede etkilerini göreceğiz” uyarısını yaptı. Av. Atal, madenin Kanadalı yetkililerini Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet ettiklerini, 2022’de mahkemeden kendilerine şu cevabın verildiğini söyledi: “Sadece Türkiye’de değil, dünyadaki tüm insanlara karşı suç niteliğindedir bu maden.” Türkiye’de madene karşı açtıkları davaları kaybedeceklerini bilerek açtıklarını dile getiren Av. Atal “Ama bu davaları halkın haklı meşru mücadelesini yükseltmek ve toplumu bilgilendirmek için açıyoruz” ifadelerini kullanarak herkesi bu madene karşı mücadelede birleşmeye çağırdı.
RAPORDA ASIL İŞVEREN TALİ KUSURLU BULUNMUŞ, SİYASİ SORUMLULAR YOK SAYILMIŞTI
Bilirkişi ön raporunda, sorumluluk çalışanlara yüklenirken asıl işveren şirketinin yetkilileri tali kusurlu bulundu. Raporda, aralarında operasyon direktörü vekili, proses oksit müdürü, oksit operasyon başmühendisi, oksit operasyon mühendisi, borulama şefinin yer aldığı 5 kişi asli kusurlu bulundu. Bu kişilerin ehil yetkili olarak sabah yığın içinde oluşan çatlaklara karşı gerekli tedbirleri almadığı için asli kusurlu olduğu risk durumu bilinmesine rağmen alanın boşaltılmasını göz ardı ederek çalışanların can güvenliklerini tehlikeye attıkları tespit edildi. Raporda, asıl işveren şirketinin genel müdür yardımcısı ile alt işveren şirketlerde çalışan vardiya mühendisi, saha formeni, mühendis, formen, 4 şirket müdürünün yanı sıra 2 saha şefi de tali kusurlu olarak tespit edildi. Raporda katliamın siyasi sorumlularının adına dahi yer verilmemişti.