İliç’in köylerinde yaşayan vatandaşlar sağlıklarından endişeli: Sular kesik, korkuyoruz
Madende yaşanan facia civar köyleri de etkiledi. Maden ocağının en yakınındaki köylerde yaşam ise korku içinde sürüyor.
Fotoğraf: Evrensel
Elif Ekin SALTIK
Özkan ZÜLFİKAR
Erzincan
İliç’te yaşanan maden faciası sonrası ailelerin ve yurttaşların bekleyişi devam etti. Madende yaşanan facia civar köyleri de etkiledi. Maden ocağının en yakınındaki köylerde yaşam ise korku içinde sürüyor. Bağıştaş köyünün mezrası olan Bahçecik’e gidiyoruz.
Bu köyden 11 işçi madende çalışıyor. Köyden genç bir kadını yolda görüyor, madenden nasıl etkilendiklerini soruyoruz. Evine davet ediyor, “Orada devam edelim” diyor. Evin genç kızı, anne, baba, bir de komşu köylü anlatmaya başlıyor: “Bizler korkuyoruz. Hiçbir önlem alınmamış, bile bile bir ihmal olduğu söyleniyor. Doğaya verdikleri zarar yetmiyormuş gibi bir de bu olay. İnsanlar toprağa dokunmaya korkuyor. Bizim içme suyumuz tehlike. Siyanür patladı, içme suyumuz da o yönden geldiği için tedirginiz. Havada da kötü bir koku var, ta İliç’den bile alınıyor, hissediliyor o kötü hava. Siyanür şimdi araziye dağıldı, oradan da içme sularına, nasıl etkileyecek bakalım.”
Köyün suları heyelandan bu bu yana kesilmiş, köyün suyu maden bölgesinden motorla basılarak geliyor. Katliam sonrası vanaları kapatmışlar. Köylülerden biri devam ediyor: “Bize daha önce bununla ilgili eğitim verdiler madende. Bizi madene çağırıp orada anlattılar. Suyu bulana kadar siyanür gider, sıcak havalarda buharlaşıp havaya gider. Onun için tedirginiz suya basılırsa ve o suya siyanür karışırsa diye. Su sorunumuzun ne olacağını öğrenmek için madenin halka ilişkilerini aradım, ‘Yarın size döneceğiz’ dediler. Net cevap da alamıyoruz. Bu durum bizi korkutuyor. Şu an ilçeden içme suyu getiriyoruz.” Hayvancılıkla geçinen köylüler günlerdir işlerini yapamaz durumda, banyo yapamadıklarını, ihtiyaçlarını gideremediklerini söylüyorlar. Köylülerden biri “Maden kapatılsın, zehir bizim üzerimizde. Kapatılmasın diyenler var, onlar da böyle yaşasınlar o zaman. Madenin bize faydasından çok zararı var. Bu köyden çalışan birkaç kişi var madende ancak emek veren herkes her türlü karşılığını alır zaten.”
ESKİDEN 2 TIR SİYANÜR GELİRDİ, SONRA DAHA YÜKLÜ SİYANÜR GELMEYE BAŞLADI
Bahçecik’ten sonra Bağıştaş köyünün kahvesine de uğruyoruz. Köy kahvesinde karşılaştığımız köylülerden biri madende çalışıyor. Anlatıyor maden işçisi: “Siyanür dediğiniz şey küp şeker gibi paketli gelir. Orantılarsınız. Mesela yüz damla suya bir damla siyanür koyarsınız. Ya da binde bir oranında damlatırsınız. Siyanür kamyonları eskiden güpegündüz gelirdi. Çok rahat bir şekilde girerdi maden alanına. Kimsenin umurunda değildi. Çünkü şirket halkı göbekten bağımlı hale getirmişti. Halkı borçlandırıp şirkete çalışmayı mecbur hale getirmişti. Sonraları siyanür kamyonları gece gelmeye başladı. 2 tır gelirken, 4 tır, 6 tır gelmeye başladı siyanür. Halk da yavaş yavaş farkına varıyordu olanın…”
"ÇATLAĞA RAĞMEN DİNAMİTLE PATLATMA YAPTILAR"
Son zamanlarda maden ocağında biriken liçte çatlaklar gözlemlendiği bilgisini de veren işçi şöyle devam ediyor: “Normalde çatlak oluşan yerde herhangi bir çalışma olamaz. Olmamalı. Verdikleri eğitimde de ısrarla bunun üzerinde duruldu. Ama bırakın çalışma yapmayı kamyonların taşıyacağı cevheri dinamitlerle patlattılar. Dinamitle patlatma işlemi yoğun bir titreşime neden olur. Çalışırken biz bile titrerdik. Çatlakların etkilenmemesi mümkün değil. Çok yüksek desibelde bir ses çıkıyor patlatma işleminde. Göz göre göre kâr ve rant uğruna bu kaza geliyorum dedi, ama kimse umursamadı. Bu maden ocağı da çalışmak zorunda. Kapatmayacaklar asla. Eskiden buralarda hayvancılık yapılırdı. Tarım yapılırdı. Herkes bıraktı, şimdi mecburen bir iş bulup çalışmak zorunda. İşlerinden olma korkusu kimseyi konuşamaz hale getirdi. Kimse de kapısının önündeki bu ocağın kapanmasını istemiyor. Çok sonradan zararlarını görecekler.”
"NUMUNELER DOĞRU YERDEN ALINMIYOR"
Numune alımına dair de bilgilerini paylaşıyor işçi. Numunelerin doğru yerlerden alınmadığını iddia ediyor. “Toprağa karışan siyanür hemen yüz metre ötede çıkmaz ki Kılcal damarlar gibi yayılır, karışır toprağa suya” diyen işçi, “Mesela barajın üstünden numune alırsanız hiçbir şey çıkmaz. Barajın altından almanız gerekir. Belki Kemaliye’den çıkacak asıl siyanürlü su” ifadelerini kullanıyor.
"BU OLAY DA KAPANIP GİDECEK"
Köy kahvesinde sohbet esnasında başkaları da söze karışıp olayın bilirkişisi gibi, konulara hakim bir şekilde anlatıyorlar: “En fazla on kilo koyacağın yere yüz kilo koyarsan taşımaz. Bunlar da koyulması gerekenden fazla malzeme yığdıkları için bu kazanın yaşanması kaçınılmaz oluyor. Şimdi köylerimiz risk altında. İçme suyu kullanırken korkuyoruz. Ne olacak bilmiyoruz.”
Kahvede sohbete dahil olan başka bir vatandaşın tepkisi ise şöyle. “Nasılsa bir şey olmuyor. Anlatsak ne olacak ki? Ne yapabilirsiniz? Bu olay da kapanıp gidecek. Ölenler öldükleriyle kalacak. Hiçbir şeyin anlamı yok. Olmaması gereken tonajda yığınak yapıp kullanmışlar. Çatlaklar oluşmuş ona rağmen çalıştırmışlar insanları. Seni beni mi dinlerler?”
UĞUR YILDIZ’IN ENİŞTESİ: AİLELERLE GÖRÜŞTÜRÜLMEDİK
İLİÇ’in merkezindeki kahvelerden birinde ismini vermek istemeyen bir avukatla görüşüyoruz. Ailelere hukuki destek sağlamak için geldiğini ancak kimi ailelerin bu desteği garip karşıladığını, altından bir şey aradıklarını ve tedirgin olduklarını ifade ediyor. Sohbet esnasında adliyeye getirilen gözaltılar için aileler adına hiçbir avukatın olmadığını, ailelere de sağlıklı bilgi verilmediğini belirtip Uğur Yıldız’ın yakınlarının ailelerle görüşmek istediği ancak görüştürülmediği bilgisini veriyor. Bu bilgi üzerine ulaştığımız Uğur Yıldız’ın eniştesi, Uğur Yıldız’ın kullandığı kamyonun arka kısmının bulunduğunu ancak Yıldız’ın cenazesine henüz ulaşılmadığını söyledi. Ailelerin çökme olan alana götürüldüklerini de söyleyen Uğur Yıldız’ın yakını, “Çok büyük bir alan, dün akşam biraz çalışma yapmışlar ancak bugün yağmur var, çalışma yapılmıyor. Cenazeleri bulmak çok mümkün gözükmüyor” dedi. Yakın yoğun bir bilgi kirliliğinin olduğunu söyledi. “İşçiler çatlağa rağmen çalıştırılmış, ciddi bir ihmal var. İşçilerin raporlama için oraya gittikleri söyleniyor ancak teknik bir eleman yerine neden bir kamyon şoförü gitsin ki oraya? Şirket yetkilileri bize net bir şey söylemiyor, hukuki süreci işleteceğiz diyorlar” dedi. Dün 6 kişi tutuklandığını, ön bilirkişi raporunda Anagold’un asli kusurlu bulunmadığını hatırlattığımız Yıldız, “Koskoca şirket, madenin yüzde 80’i onların elinde, onların kusurlu olmaması mümkün değil, böyle bir şey olabilir mi?” dedi. Yıldız diğer ailelerle de görüşmek istediklerini ancak yetkililerin ısrarla kendilerini diğer ailelerle görüştürmediğini, bazı ailelerin de görüşmek istemediğini aktardı.