Karanlığa karşı 28 Şubat Dayanışma Yürüyüşünde buluşalım!
ODTÜ’nün ikinci haftasında gerçekleştirilecek olan “Dayanışma Yürüyüşü” üniversitelerin son döneminde gerçekleşen gündemleri açısından da önemli bir anlam taşıyor.
Fotoğraf: Pexels
İrem Hazal KELLECİ
Aziz KAVEL
ODTÜ
Başta Maraş, Adıyaman ve Hatay olmak üzere 11 ili etkileyen 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Çoğu ilde anmalar düzenlendi, yıkımların olduğu illerde düzenlenen anmalar daha acı bir şekilde idi. İktidar yapılan anmalarda yuhalandı, konuşturulmadı. Malatya’da valilik 3 gün boyunca yürüyüş yasaklamaya çalışırken Malatya halkı yasağı deldi, Hatay’da halk polisin kurduğu barikatları aşıp anma törenlerini gerçekleştirdi. Üzerinden bunca zamanın geçmesine rağmen deprem bölgesindeki sorunlar hala devam ediyor. Halk çadırlarda, konteynerlerde, güvensiz evlerde yaşamaya çalışıyor.
Buna rağmen deprem bölgesi yaşanan yıkımın ardından hemen ranta açıldı. Şehirler iktidara yakın müteahhitlere peşkeş çekiliyor. Yıkılmış şehirler iktidarın planları ile sanayi şehirlerine çevrilmeye, yaşanılacak güvenli evlerden önce fabrikaların planları yapılıyor. İktidar çıkardığı rezerv alan kanunu ile koca bölgeyi birkaç iş insanının oyun alanına çevirmeye çalışıyor. Erdoğan iktidarı verdiği çoğu sözü tutmuyor ve belirsizliklere cevap veremiyor. Verdiği konut vaatleri ise tarım arazilerini imara açıyor. Yıkılan/hasar gören ve yapılması planlanan 680 bin konut varken 1 senede sadece 41 bin konut tamamlandı.
YARDIMDA İKTİDAR SINIFTA KALDI AMA MÜCADELE YAŞATTI!
Depremin ilk günlerinde, halkın yardım çağrılarına yetişemeyen Erdoğan iktidarı halkı kendi kaderine terk etmişti. Bölgeden yükselen yardım çağrıları halkın geniş kesiminde yankı bulmuş ve yardım seferberliği yaşanmıştı. İşte bu seferberlik örneklerinden biri de ODTÜ de yaşanmış ve ODTÜ bileşenleri büyük bir dayanışma örneği göstererek bölgeye yardım tırları ve yardım ekipleri yollayabilmişti.
ODTÜ’nün deprem sürecindeki birlikteliğinin kökenleri yıllardır süren birlikte hareket etme kültürüne dayanıyor. Yaşanılan sorunlar çerçevesinde öğrencilerin hızlıca bir araya gelip çözüm yollarını tartışarak bir mücadele ve dayanışma pratiği ortaya koyan birçok deneyim ODTÜ tarihi boyunca sürüyor. Bu deneyimler üzerine kurulmuş yerel öğrenci temsilcilikleri, öğrenci topluluğu ve gençlik örgütü temsilcilerinden oluşan konsey grupları ve forum kültürü bunun birkaç örneğini oluşturuyor. Bu örneklerin yarattığı birikim de 6 Şubat Depremleri sonrasında hızlıca koordine olan, bölüm bölüm, sınıf sınıf toplantılar alan ve deprem bölgelerine el uzatan bir dayanışma örneğini ortaya koymuştu. Süreç; yüz yüze eğitim hakkı, depremzede öğrencilerin yurda alınması ve Aysel Sabuncu’da barınan depremzedelerin yurttan çıkarılmasının önlenmesi için örülen mücadeleleri de beraberinde getirmişti. Geçen 1 yılın ardından ODTÜ öğrencileri “Mücadelemizden de dayanışmamızdan da vazgeçmiyoruz” diyerek buluştu. Gerçekleştirilen basın açıklamasında “Ölümün karşısında yaşamı, karanlığın karşısında aydınlığı, baskıların karşısında özgürlüğü savunmaya devam ediyoruz!” diyerek 28 Şubat Çarşamba gününde gerçekleştirilecek “Dayanışma Yürüyüşü”ne çağrıda bulundu. Okulun açılışının ikinci haftasında gerçekleştirilecek olan “Dayanışma Yürüyüşü” üniversitelerin son döneminde gerçekleşen gündemleri açısından da önemli bir anlam taşıyor.
BASKILAR, TEHDİTLER HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Geçtiğimiz dönemi KYK’lerde gerçekleşen asansör facialarına ve karşılaşılan diğer sorunlara karşı yaptığımız eylemlerle kapatmıştık. Barınma, beslenme, ulaşım gibi temel haklar için “Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” sloganıyla dilekçe toplamış ve bu dilekçeleri rektörlüğe teslim etmiştik. Rektörlük de bu gibi taleplere kulağını tıkamış ve de 80’i aşkın öğrenciye soruşturma açmıştı.
ODTÜ’de yeni döneme ise geçtiğimiz dönem açılan soruşturmalar ve hukuksuzca yapılan aramalarla giriyoruz.
Bu baskı ve saldırıların temelinde de iktidarın yıllardır dayattığı yaşam koşullarına karşı biriken öfkenin bastırılması yatıyor. Asgari ücrete, KYK kredi ve burslarına ve emeklilere yapmış olduğu zamlar şimdiden erimişken halkın taleplerini göz ardı ederken öğrencilerin bu talepleri için yaptığı protestoları baskı ve korku ile söndürmeye çalışıyor. Hakları için mücadele eden Özak işçilerini darp ediyor, protesto yapılan fabrikanın önünden kaymakam kararıyla kovmaya çalışıyor. Deprem için gittiği Hatay’da acılı halkın gözleri içine bakarak yerel seçimlere ilişkin “Oy vermeyene yardım yok” diye tehdit ederken Hatay halkının seçmiş olduğu Can Atalay meselesinde ise anayasa mahkemesinin kararını uygulamaya almıyor ve tanımıyor. Üniversiteler genelinde açılan soruşturmalar, Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi, direnen işçilere yönelik jandarma/polis müdahaleleri, deprem anmalarına yönelik yasaklar; koşullara boyun eğmeyenlerin üzerine vurulmaya çalışılan zincirin halkalarını oluşturuyor.
BASKI ZİNCİRİ MÜCADELEYLE KIRILIYOR!
Bu zincir iktidarın ülkenin tüm kaynak, imkân ve olanaklarını sermaye gruplarını büyütebilmek adına peşkeş çekerken sesimizi çıkarmamız için vuruluyor. Bu tabloda bize sunulan daha fazla yoksulluk, çaresizlik, ölüm oluyor. Ülkenin her bir köşesinde; üniversitesinde, lisesinde, fabrikasında, atölyesinde hoşnutsuzluklar, eylemler artıyor. Bu noktada ODTÜ öğrencilerinin “Dayanışmamızdan da mücadelemizden de vazgeçmiyoruz” şiarı; bir kişi daha eksilmemek, yaralarımızı sarabilmek, insanca yaşayabilmek için bir yol gösteriyor. İlmek ilmek örülen dayanışmamız ve mücadelemiz gidişata yön verebilmek için ODTÜ’nün her bir köşesinde büyüyor. 28 Şubat Dayanışma Yürüyüşü ölümün karşısında yaşamı, karanlığın karşısında aydınlığı, baskıların karşısında özgürlüğü savunmaya çağırıyor!