18 Şubat 2024 16:54

Kimi izleyeceğiz?

Türkiye işçi sınıfının mücadele deneyimleriyle, yaşam koşullarımızın iyileşmesi, demokratik hak ve özgürlüklerimiz için, eşit ve şiddetsiz bir yaşam için örgütlü adımlar atmakla mümkün.

Evrensel

Paylaş

“Ücretlerin eksik yatırıldığı Mitaş'ta işçiler üretimi yeniden durdurdu. Türk Metal'in ücretlerin yatırılacağı sözüyle iş başı yapan Mitaş işçilerinin ücretleri eksik yatırıldı. İşçiler üretimi yeniden durdurdu.” “9 Şubat gecesi Zafer Tekstil’in organize sanayi bölgelerinin farklı bölgelerinde yer alan eski adıyla Naksan şimdiki adıyla Kimpack Fabrikası, Burteks, Bulut Tekstil Fabrikaları iş bıraktı” “Konya’nın Seydişehir ilçesinde bulunan Eti Alüminyum fabrikasında patronun düşük zam teklifine karşı işçilerin başlattığı direniş sürüyor. Aldıkları maaşın asgari ücretin altında olduğunu söyleyen işçiler, yüzde 100’ün üzerinde zam talep ederken, “İşçinin birleşemeyeceği de asgari ücretle adam çalıştırırız olayı da bitti” dedi.”

Şubat ayı işçi emekçilerin direnişleriyle başladı. Yukarıdaki ifadeler Evrensel gazetesinde yer alan direniş haberlerinin yalnızca birkaçı. Bu direnişleri izleyen Türkiye gençliğinin bir yanındakine anlatacağı pek çok şey birikti.

Emekçileri izleyenlerin, hareketin gidişatını anlamaya, ondan öğrenmeye koyulanların, elini yanan grev ateşine ısınmak için uzatanların hissettiği sıcaklık, Şubat’ta çöken soğuğu kırdı.

Yaşananların esas olarak gelişmenin, birikmenin bir ürünü olduğunu keşfedenlerin ise kendini büyük bir toplamın parçası olarak, umutlu, mutlu, heyecanlı hissetmesi hiç de zor olmadı. Tek adam yönetiminin karşısında, bir sınıf olarak bulunanların hareketi, tablonun neresinde bulunduğumuzu hatırlatmaya yetiyor. Emekçileri izleyenlerin tam da bu sebeple sorunların büyüklüğünden duyduğu korkuyu dağıtmak daha kolay. Bu sadeliğin, kolaylığın nasıl büyütülebileceğini keşfetmek için ise ne geç ne de erken. Vakit tamam.

OY PUSULASINA GÖRE DEĞİL EGEMENLERİN SİYASETİNE KARŞI KONUMLANALIM

Yerel seçimler yaklaştıkça, siyasetin değerlerine, siyasal eğilimlere dair tartışmalar da artıyor. Oysa tüm burjuva partilerin oy pusulalarıyla, aday isimleriyle öne sürdüğü tartışma hiç değişmiyor. “Hangi kesimler, hangi il/ilçeler kime oy verir” tartışması gelenekler/ alışkanlıklara yaslı, ayrımlar/bölünmeler talihi. Üç büyük ilde AKP’nin kazanmaması hedefini destekleyebilecek talepler ve mücadeleler tartışması ise Türkiye gençliği arasında henüz yaygın hale gelmiş değil. Hal böyle olunca durumu Türkiye gençliğinin aleyhine çevirmek için Türkiye işçi ve emekçilerinin çıkışı altın değerinde.

Çünkü tek adam yönetiminden taraf olmanın anlamı AKP’nin ne kadar oy aldığıyla ilgili değil. Aynı bizim çıkarlarımızı örgütleyen siyasal platformun az ya da çok oy alıp almadığının temel olmaması gibi. Burada işleyen diyalektik, kendi çıkarları etrafında yerel seçimlere müdahale edilebilecek bir Türkiye gençliğinin nasıl örgütlenebileceği sorusu temel alındığında işliyor, berrak hale geliyor. Hangi sınıfın ihtiyaçlarına yönelen bir politik platformun kimler tarafından örgütlendiği, yerel seçimlere nasıl uygulandığı sorusu, çizginin çekileceği esas yer. Örneğin, Eti Alüminyum işçilerinin pek çoğu AKP’ye oy veriyordu, direniş günü geldiğinde sordu, “Cengiz mi büyük, buradaki yüzlerce işçi mi?​”

Hayattan öğreniyoruz, zamanla öğreniyoruz, mücadele alanlarını ve konumumuzu harekete geçme kararlığımız belirliyor. Tam da bu sebeple henüz yolun çok başındayız. Ancak bu aynı zamanda, yeni olan, gelişen ve büyüyen olduğumuzun ifadesidir. Tam da bu sebeple değiştirecek olanlar olduğumuzu ilan eder. Bütün kazanımlarımızın ancak mücadeleler yoluyla elde edilmesinin nedeni de bir bakıma budur. Zira kendi kaderini değiştirmek için harekete geçenler tam da böyle yapıyorlar.

8 MART’LA DAHA FAZLA BİRLEŞMEYE ADIM ATALIM!

Şimdi, en önemli deneyimlerimizden bir diğeri olan 8 Mart yaklaşıyor. O bir takvim günü değil, mücadeleyle kazanılmış, mücadeleyle korunuyor.

New York’ta 40 bin tekstil işçisi kadın 1857 8 Mart’ında greve gitti ve üzerlerine kilitlenen fabrikada çıkan yangınla 129 işçi yanarak öldü. Ancak ardından, mücadeleyi elden bırakmayan işçi kadın hareketi ve sosyalist kadınlar bugünü 2. Enternasyonal’in kararıyla “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan ettirdi. Dolayısıyla, taleplerin ilan edileceği ve kazanılacağı alan dahi, işçi sınıfıyla kazanıldı, Türkiyeli genç kadınlara miras bırakıldı.

Bugün bu alanı koruyup büyütebilmenin yolu ise bulunduğumuz bütün alanlarda genç kadınlarla mücadelenin rotasını tartışmakla mümkün. Türkiye işçi sınıfının mücadele deneyimleriyle, yaşam koşullarımızın iyileşmesi, demokratik hak ve özgürlüklerimiz için, eşit ve şiddetsiz bir yaşam için örgütlü adımlar atmakla mümkün.

Şimdi etrafımızda ölümler, hak gaspları, hayatı dar eden zamlar, bizi çepeçevre kuşatan ağır koşullar, özgüvenimizi elimizden parça parça alıp götüren adımlar var mı?

-Bütün ağırlığıyla!

Peki tüm bunlar karşısında mücadele edenler, hakları ve hayatları için kampüste, atölyede “Arkadaşlar ne yapmalı?​” diye soranlar var mı?

 -Bu dergiyi sana ulaştıranlar da dahil olmak üzere, dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında, var.

Çizgiyi, ayrımları buradan çekelim, sonra saflarımızı nasıl büyüteceğimizi hep birlikte düşünelim! Planlar ve adımlar somut hale gelmeden, harekete geçmenin zorluğunu atlamadan tüm arkadaşlarımız için planların hep birlikte garantörü haline gelelim.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Havalimanında Kürtçe hizmet olmamasına tepki

SONRAKİ HABER

Sömürünün dozu ölüme vardı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa