19 Şubat 2024 05:20

Bir kez daha enkaz altında kalmamak için ne yapacağız?

Bu iktidar ne enkazlar yaratacak biliyoruz da bir kez daha enkaz altında kalmamak için nasıl bir mücadele yürüteceğiz? Bu sorular etrafında tartışamazsak biz demiştik deriz de bir şeyi değiştiremeyiz.

Fotoğraf: Kemal Özdemir/AA

Paylaş

Sevgi YILMAZ
KESK Genel Sekreteri

Hiç toprak akar mı? Aktı ama, gözümüzle gördük, İliç'te toprak aktı. Denizden yükselen bir dalga gibi kabardı ve aktı, önüne katarak Anagold şantiyesini, siyanür borularını, işçileri... İliç düne kadar kendi kabuğunda yaşayaduran bir ilçeydi. İliç kaymakamlığı verilerine göre 2000 yılında 7691 kişini yaşadığı küçük bir ilçe. 1938’de demiryolu İliç’ten geçince ilçe oluvermiş. Şimdilerde nostaljik Doğu Ekspresinin geçtiği güzergah.
Karasu'nun kıyısında, Erzincan'a 2 saat uzaklıkta, keskin virajlarıyla bu mevsimde özellikle dağların doruklarından eteklerine toprağın, kayaların renklere büründüğü, bir yanıyla ıssız, öte yanıyla ürkünç ama ille de etkileyici bir küçük ilçe... Bu küçük ilçenin bağrında altın sakladığı keşfedilince ''altın avcılarınca'' klişe deyimle kaderi değişti. Anagold ve yerli ortakları sızdılar ilçe sakinlerinin topraklarına. Bildik hikaye... Bu altın çıkarılınca önünüze yeni dünyalar açılacak, zenginleşeceksiniz ve sınıf atlayacaksınız. Güzel rüya... Sadece anlatmadılar, sınıf atlarlarsa nelere ulaşacaklarını çeşitli ülkelere düzenledikleri gezilerle gösterdiler. Bir de okul açtılar Anagold Madencilik Ortaokulu. Gıcır gıcır binasıyla çocukları sevindirmeyi de ihmal etmediler yani. 

Fikret Çengel 17 Temmuz 2023'te bundan 8 ay önce yani Dünya gazetesindeki “Altınla Tanışan İlçe Doğu’nun Paris'i” başlıklı köşe yazısında ilçedeki “muhteşem” dönüşümü bakın nasıl anlatıyor: “Köylüler, kendi rızalarıyla taşınmayı kabul ettikleri bu proje sayesinde baraj gölü manzaralı villa tarzı evlerinde yaşıyor.” Oysa Fikret Çengel'in bu güzellemelerinden yaklaşık bir yıl önce oysa Anagold'un “sırları” ifşa olmuş, maden siyanür sızıntısı ile gündeme gelmiş ve faaliyetleri durdurulmuştu. Çengel bunu biliyordu elbette ama işte şirketin imajını korumak gerekiyordu demek ki! Sekiz kilocuk bir sızıntıydı bu ve temizlenmişti! Öyle diyordu Anagold!

Bir hafta öncesine kadar birçoğumuzun bilmediği, Anagold’un vukuatlarını takip eden bir grup çevrecinin, KESK, TMMOB gibi emek örgütlerinin gündeminde olan İliç; bir öğleden en sonra son dakika felaket haberlerinden biri olarak önümüze düştü. Bu defa öyle 8 kilocuk bir sızıntı değil 10-15 milyon metreküp toprağın kaymasıydı söz konusu olan. Toprak kaydı dedi son dakika cıngılıyla TV’lerde sunucular; bir baktık ki toprak kaymıyor akıyor hem de bildiğiniz su gibi akıyor. Çünkü Anagold altına ulaşmak için toprağı envaiçeşit kimyasalla yıkamış. İliç'in güzelim dağı dağ, toprağı toprak olmaktan çıkmış.

Bu defa panik büyük...Valisinden içişleri bakanına bir teyakkuz hali...Toprak kaymış altında dokuz işçi kalmış, bu kadarla sınırlı değil öyle olsa ‘fıtrat’ der geçerler. Bu defa facia büyük. Akan toprakla siyanür ve kimyasallar Karasu’ya, Fırat’a karışacak, Fırat bu zehri taşıyacak, zehir sınırlar aşacak. Sadece Karasu'ya nazır villa tipi evler değil, ülkeler zehirlenecek. Sınır ötesi bir sorun yani. Haberi alır almaz düştük yola, "Üyelerimizle, işçilerle ve yöre halkıyla buluşalım, olanı biteni kendi gözümüzle görelim" dedik KESK heyeti olarak. Gecenin bir yarısı vardık Erzincan'a TTB, TMMOB da aynı uçaktaydı. Hepimiz elbette çok kaygılıydık ve ne yazık ki o sevimsiz huzursuzluğumuzu katmerleştiren cümleyi kuruyorduk defaten. "Böyle olacağını biliyorduk, böyle olacağını söylemiştik, böyle olacağını anlattık..." Ama doğrusunu söylemek gerekirse aslında anlatamamışız. Biz anlatamamışız ya da usulünce anlatamamışız, meseleyi bizimle yetkililer arasındaki bir mesele olmaktan çıkaramamışız, kaygılarımız bir kuşatmayı, karartmayı aşamamış halkı ikna edememişiz.

Sabah İliç'e doğru yola çıktık. Anagold'un nizamiye kapısına geldiğimizde evet, bildik jandarma barikatıyla karşılandık. Şantiye alanına girmek, olanı biteni görmek ve kamuoyuyla gözlemlerimizi paylaşmak istiyoruz dedik ve fakat bir grup basın mensubu (Evrensel, Duvar, Birgün, Anka) gibi içeri alamayacaklarını, güvenlik nedeniyle buna izin veremeyeceklerini 'kararlı' bir biçimde ilettiler. Hep böyle olmuyor mu zaten?Giremezsiniz, yasak diyorlar, bu kaçıncı felaket kapısından giremeyişimiz? "Göreceğiniz bir şey yok! Bilgiyi zaten paylaşıyoruz" dedi komutan. Kapıda uzun bekleyişten sonra döndük. İşçilerin ailelerine ulaşalım dedik; yok, onlara da ulaşamadık. Belli ki izole edildiler, anlatmasınlar gördüklerini, yaşadıklarını. Biliyorlar eğer ete kemiğe bürünürse, insan suretinde görülürse olan biten kamu vicdanı daha derin yara alır!
Dönerken Erzincan’a; aklımızdaki sorular ve çaresizliğimiz, bir kez daha yüzleştiğimiz çaresizliğimiz, duvarına çarptığımız gerçek... Erzincan’a 2 saat uzaklıkta İliç'teki felaket Erzincan’ın günlük hayatına yansımamış. Hayat olağan akışında devam ediyor. Öğretmenler ve öğrenciler okullarda, halk işinde gücünde. Siyanür toprağa, suya karışacak, siyanür buharlaşacak havaya karışacak! Uzun vadede ciddi sağlık sorunları yaşanacak! Fırat'a karışırsa sınırların ötesini etkileyecek ama hayat olağan (mış gibi)akıyor Erzincan'da.

Basın toplantısından sonra Eğitim Sen binasında bir araya gelenler eteklerindeki taşları döküyorlar: ''Biz açıklama yapmaya gittiğimizde İliç halkı bizi neredeyse kovuyordu. 'Ne demeye geldiniz, bizim de cebimiz para gördü, biz madencilerden razıyız' dediler", "Biz  hep dava açtık, takip ettik ama Anagold ne yargıyı takıyor ne hukuku", "Satıldılar üç beş kuruşa köylüler, sonra fark ettiler ama iş işten geçti tabii", "'Kayma olduğunda şantiyedeydim, deprem oldu sandım meğer toprak kaymış, çok korktum' demiş o gün orada olanlardan biri. 'Başka sorulara cevap veremem burada' diye bitirmiş sohbeti", "Madenleri devlet işletmeli, devlet işletirse bu feci kazalar olmaz. Soma'da yıllarca devlet işletirken  bir işçi ölmedi özelleştirilence 300 işçiyi kaybettik. Madenler özelleştirilmemeli", "Altın çıkartmak zorunda değiliz, değer mi?" Sorular, sorular, sorular...

Bugün İliç'te yaşadığımızı yarın Artvin'de yaşayacağız, Cerattepe'de... Maden yasası ile fay hatları aktif kentlerimize yeni fay hatları döşüyorlar. Fay hattı üstüne fay hattı... Enkazlarda arama kurtarma faaliyetlerini hızla yürütmekle övünen. Bu siyasi iktidar daha ne enkazlar yaratacak biliyoruz da biz bir kez daha enkaz altında kalmamak için ne yapacağız, nasıl bir mücadele yürüteceğiz? Bu sorular etrafında tartışamazsak biz demiştik deriz de bir şeyi değiştiremeyiz. Dokuz işçi akan toprağa karıştı,gitti, arama kurtarma  10 milyon metreküp toprağın altında yitip giden işçi kardeşlerimize ulaşmaya çalışıyor hala... Bir kez daha kara haber aldık Erzincan'dan İliç'ten. İliç'te bu defa toprak aktı, su gibi aktı hem de... Nazım'ın dizelerindeki gibi:

"Uyanıp kaçamadılar,
kuş olup uçamadılar
açıldı kuyular kimse inemez"

ÖNCEKİ HABER

İsrail hükümeti, "Filistin devletinin tek taraflı tanınmasına" karşı karar aldı

SONRAKİ HABER

AKP’li belediyede aile şirketlerine milyonlarca liralık ihale

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa