Lahey’de Filistin duruşmaları: İsrail’in cezasızlığına son verilmeli
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarını ele almak üzere toplandı.
Fotoğraf: Selman Aksünger/AA
Adalet Divanı bir kez daha Filistin için toplandı. Ancak bu kez görüşülen konu Güney Afrika’nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davası değil. Uluslararası Adalet Divanında (UAD/ICJ), İsrail’in, işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alınacağı duruşmalar yapılacak. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun başvurusu üzerine yapılacak duruşmalarda, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, İsrail’in Doğu Kudüs dahil işgali altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak. Duruşmalar 26 Şubat’a kadar sürecek.
SOYKIRIM CEZASIZLIĞIN BİR SONUCU
Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve Birleşmiş Milletler (BM) açısından sonuçlarının da ele alınacağı 6 gün sürecek duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş otuzar dakika sunum yapacak.
Bugün Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmada konuşan Filistinli Bakan Maliki, “Gazze’deki soykırım on yıllardır süren cezasızlığın sonucu. İsrail’in cezasızlığına son vermek hukuki zorunluluktur” dedi.
Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek sunum, duruşmaların son günü olan 26 Şubat’ta TSİ 12.00’de gerçekleştirilecek.
GÜNEY AFRİKA’NIN DAVASINDAN FARKLI
Güney Afrika’nın, İsrail aleyhine, Soykırım Sözleşmesi’nin ihlali sebebiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava iki ülke arasındaki çekişmeli yargılama anlamına gelirken, dün başlayan danışma görüşünde davalı-davacı şeklinde ayrım bulunmuyor ve UAD, BM organları ya da kuruluşlarının faaliyet alanlarına ilişkin yönelttiği sorular hakkındaki görüşünü açıklıyor.
Divan Statüsü’nün 66. maddesi gereği, BM üyesi ülkeler, danışma görüşü istenen konular üzerine yazılı ve sözlü beyanda bulunma hakkına sahip.
HANGİ SORULARA YANIT ARANIYOR?
BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD’den, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967’deki savaştan bu yana İsrail’in Filistin’deki işgalinin hukukiliğine ilişkin iki soru yöneltti. Bu sorular şunlardı:
- İsrail’in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
- İsrail’in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?”
Sözlü beyanda bulunacak devletler arasında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Ortadoğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke bulunuyor.
Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken, yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkat çekiyor.
ETKİSİ OLACAK MI?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divan’ın, İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004’te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail’e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkat çekiyor.
UAD’nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel. (DIŞ HABERLER)