21 Şubat 2024 04:20
Son Güncellenme Tarihi: 21 Şubat 2024 08:22

Kirliliğin Fırat'a karışması felakete yol açar

İliç'teki madende kullanılan kimyasallara ve zararlarına ilişkin Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube yöneticileri ve Maden Mühendisleri Odası (MMO) Genel Başkanı Ayhan Yüksel ile konuştuk.

Fotoğraf: Serhat Zafer/AA

Paylaş

Sevgi Akkaya
İstanbul

Erzincan İliç’te meydana gelen altın madeni faciasının oluşturduğu tehlikeler hâlâ sürüyor. Madende siyanür tehlikesi ön plana çıksa da pek çok kimyasal kullanılıyor ve bu kimyasallar çevre ve halk sağlığı açısından büyük tehdit oluşturuyor.

Facianın ardından maden sahasının yakınlarına gidenler, havada ağır bir koku olduğunu söyleyerek, bu konunun zaman zaman acı badem kokusuna benzediğini anlatmışlardı. Bilim insanları acı badem kokusunun siyanüre işaret ettiğine dikkat çekiyor. Bununla birlikte İliç’te atık havuzunun bulunduğu Sabırlı köyüne giden Evrensel muhabirleri Elif Ekin Saltık ve Özkan Zülfikar, köye girildiği andan itibaren boğazlarının ve gözlerinin yanmaya başladığını daha önce yaptıkları haberlerde aktarmışlardı. Ayrıca Fırat’tan su içen kuşların öldüğü de medyaya yansımıştı. Madende kullanılan kimyasallara ve zararlarına ilişkin Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube yöneticileri ve Maden Mühendisleri Odası (MMO) Genel Başkanı Ayhan Yüksel ile konuştuk.

"İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR"

Ağır metallerin toprağa karıştığında toprağın yapısını bozduğunu ve yeraltı sularında da kirliliğe neden olduğunu anlatan ÇMO, “Yağışlarla birlikte veya yeraltı sularını besleyen ağır metallerle kirlenmiş yüzey suları da kirlilik riskini oluşturuyor. Ağır metallerin toprak kirliliğine neden olmasıyla birlikte bu alanlarda yetişen ürünlerde de birikmeye neden olabilir, bu da insan ve hayvan sağlığını tehdit etmektedir” dedi.

Yığın liçi yönteminin kullanıldığı maden sahalarında toprağın canlılık özelliğini yitirdiğini söyleyen ÇMO İstanbul Şube Yöneticileri, bu yöntemin bölgede büyük miktarda pasa atığının da oluşmasına neden olduğunu ve bu doğrultuda tarımı ve hayvancılığı yok ettiğinden bahsetti. ÇMO İstanbul Şubesi, ayrıca Avrupa'nın pek çok yerinde Yığın Liçi yönteminin yasaklanmasının ana nedenlerin de bunlar olduğuna dikkat çekti.

"FIRAT NEHRİ İÇİN ACİL PLAN OLUŞTURULMALI"

Fırat nehrinin sınırları aşan bir nehir olmasından kaynaklı kirliliğin Fırat’a karışması halinde, felaketin bölgesel düzeye olacağını vurgulayan ÇMO İstanbul Şube yöneticileri, “Bu durum Fırat Nehrinin sulamada kullanıldığı tarım alanlarından, içme suyu kaynaklarına kadar geniş bir coğrafyada büyük bir kirliliğe neden olacaktır. Madendeki faaliyetler ivedilikle durdurularak çevresinde acilen bir plan oluşturulmalı; toprak, su numuneleri alınmalı ve siyanür ve ağır metaller başta olmak üzere kirleticiler için analizleri yapılmalı, ayrıca ortam havası ölçümleri gerçekleştirilmelidir. Bu izleme ve ölçümler sürekli tekrarlanarak takip edilmeli, ayrıca kirleticilerin yer altı ve yüzey sularına erişimi engellenmelidir. Tahliye ve karantina gerekliliği değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.

“ÇEVRE KANUNU 8’İNCİ MADDE: TEDBİRLERİ ALMAKLA İLGİLİLER YÜKÜMLÜ”

ÇMO İstanbul Şubesi, “Çevre Kanunu’nun Kirletme Yasağı başlıklı 8’inci maddesi, her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak alıcı ortama vermeyi yasaklar. Aynı maddeye göre, kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler” diye belirtti.

Çevre mevzuatının, yatırımın öncesinde yapılan ve olası çevresel riskleri değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan ÇMO İstanbul Şubesi yöneticileri, “Çevre mevzuatı, etkileri önlemek veya asgari düzeye indirmek için alınması gereken önlemlerin ÇED sürecinden, işletme aşamasında alınacak çevre izinlerine kadar farklı yönetmeliklerle izin, denetim ve izleme mekanizmalarını ortaya koyar. Herhangi bir yatırımın çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, mevzuatın doğru oluşturulmasından, tekniğine uygun şekilde uygulanmasına ve her aşamada yeterli kamu denetimine tabi tutularak herhangi bir olumsuzluk tespiti halinde gereken işlemlerin uygulanmasına kadar giden tüm aşamaların eksiksiz yürütülmesi ile mümkündür” dedi.

"SICAK PARA UĞRUNA YAŞAM ALANLARI GÖZDEN ÇIAKRILDI"

Yaşam alanlarının kâr uğruna tehlikeye atıldığını vurgulayan ÇMO, “Maden Kanunu’nun 14’üncü maddesi, Devlet Hakkını, yani madenden sağlanacak gelirden Devlet payına düşen ve ödeme yükümlülüğü ruhsat sahibine ait olan kısmı düzenler. Çevreye olan etkileri nedeniyle bazı ülkelerde yasaklanan yöntemlerle madencilikte ısrar edilmesi, sıcak para uğruna daha değerli olan yaşam alanlarımızın ve doğal varlıklarımızın gözden çıkarıldığının göstergesidir” diye konuştu.

“CANLI ÖLÜMLERİNİN YAŞANMAMASI İÇİN BÖLGE KARANTİNAYA ALINMALI”

Erzincan İliç’te siyanür havzasında kuşların ölmesinin siyanür ile ilişkisini açıklayan ÇMO İstanbul şubesi yöneticileri,  "Yığın liçi yönteminin uygulandığı sahada başta siyanür olmak üzere kullanılan kimyasallar toprak ve su kirliliğine neden olduğu gibi buharlaşmayla havaya karışan gazlar da hava kirliliği yaratmaktadır. Ayrıca, siyanür, asidik ortamda toksik ve ölümcül hidrojen siyanür gazına dönüşür. Dolayısıyla kuş ölümlerinin ve olabilecek diğer canlı ölümlerinin nedeni toprakta, havada veya suda oluşan kirlilikle herhangi bir temas olabilir. Bu temasın önlenmesi için madenin faaliyetinin durdurulması ve bölgenin karantinaya alınması en acil önlemlerden olacaktır” dedi.

"KÂR HIRSIYLA ÜRETİMİ ZORLAMIŞLAR"

İliç’teki eksiklerin bilimsel kurallara göre oluşturulmamış olduğunu ve uygulamanın eksik olması sonucunda kayma meydana geldiğini söyleyen MMO Başkanı Ayhan Yüksel, “Ekonomik nedenler ve kâr hırsıyla üretimi zorlamışlar. Yığın liçini yatayda genişletmek gerekirken dikeyde genişletmişler. Bu nedenle de orada bir kayma meydana geldi. Bu kayma sanki bir doğal afetmiş gibi konuşuluyor ama tamamen madencilik bilim ve teknik, iş sağlığı güvenliği önlemlerine uygun çalışmamaktan kaynaklanıyor” dedi.

“ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARI TEKNİK EKİPLERE BIRAKILMALI”

Arama kurtarma ekiplerinin sağlığı ve güvenlikleri alınmadan arama kurtarmada çalıştırılmaları üzerine konuşan Yüksel, “Madende hayatını kaybedenlerin ailelerinin tepkisini ortadan kaldırmak amacıyla arama kurtarma faaliyetlerine zorlandı işçiler.  Bu durum önlem alınmadığı için riskli. Kayan zemin oturmadan, çatlaklar giderilmeden arama kurtarma faaliyetlerini yürütmek yeni kayıplara sebep olabilir. Dikkatli yapılması gereken bir şey. Benim önerimde bu kararları teknik ekiplere bırakmaktır. Yani siyasilerin yönlendirmesi kabul edilebilir bir yöntem değildir. Ne yazık ki ülkemizde bu kararları bakanlar ve valiler veriyor” şeklinde konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Hekimler ve sağlık emekçileri: Torbadan sağlık yerine ceza ve Anayasasızlaştırma çıktı

SONRAKİ HABER

Yayıncılar Birliği: ‘Okullara alınacak kitaplar tarafsız seçilmiyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa