İzmir’de yerel yönetim bütçesi: Yurttaş katılımı ve açıklık
Hemen her yılın bütçe tasarısı görüşmelerinde ve sonra da kesin hesap görüşmelerinde temel harcama kalemlerinde ciddi tartışmalar oluyor ama çoğunlukçu demokrasi yoluyla çözülüyor.
Buca metrosu temel atma töreni | Fotoğraf: İzmir Büyükşehir Belediyesi
Aydın ARI*
Yerel seçimler yaklaşırken fakültede sıradan bir gün. Bazı kamu emekçileri kendi aralarında konuşuyorlar (ben de dahilim elbette):
- İZBAN durağından işe gelmek bir saat sürer mi? Ne yaptı bu belediye? Başkan neyi becerdi?
- Bu seçimde AKP’ye verelim, ne olacaksa olsun, hiç olmazsa bazı yatırımlar gerçekleşir.
- Buca’da kesin vermem CHP’ye, 5 yıldır öyle seyrettiler! Bi gıdım gelişme yok.
- Yine de elimiz gitmez (başkasına oy vermeye).
Hemşerilerin kamusal alanda karşılaşmasının, bu küçük münazaranın özeti şu: Merkezi yönetimin onayı, katkısı, desteği, müdahalesi olmadan yerel yönetimlerin herhangi bir “iş”i tamamlaması olanaksız. Herkes biliyor vesayetin bu formunu. Her hemşeri/yurttaş, memlekette neyin nasıl işlemediğini de siyasi katılımı oy vermeye indirgenmiş bir birey olduğunu da biliyor. Ben de İzmirli bir hemşeri olarak şu basit sorunun peşinden gidiyorum: Yaşadığım kentin yerel yönetimleri ne eyliyor, nasıl eyliyor, bilebiliyor muyum bu eyleyişleri?
Bu yazıda -hiçbiri orijinal olmayan- birkaç argüman ileri sürüyorum. Orijinal değiller zira daha önce değişik biçimlerde ve mecralarda, akademik yazılarda, sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporlarda, okuduğunuz gazetede, bu alanda yazılmış bazı kitaplarda, uzmanlar tarafından ele alındılar. Benimkisi kısa bir döküm.
1) Liberal temsili demokratik katılım, merkezi düzeyde olduğu kadar yerelde de çok sayıda problematik içeriyor. Yurttaşın temsilcileri aracılığıyla karar alma mekanizmalarına katılımından bahsetmek olanaksız. 5 yılda bir oy vermek demokratik katılım anlamına gelmiyor. Üstelik yerel meclislerdeki temsilcileri doğrudan seçemiyorsunuz. Ekonomik gücü olan toplumsal sınıf ve katmanların temsil gücünü garantileyen bir sistem bu aynı zamanda. Girişteki konuşmada işaret edildiği gibi partizanı olduğunuz siyasal partinin listesine oy veriyorsunuz, listenin şekillenmesine katkınız istenmiyor. Bu formülle oluşan yerel meclislerdeki gruplar da eninde sonunda grup başkanlarının, iktidarda iseniz belediye başkanının iş ve işlemlerine noterlik yapıyor. Arada sırada çatlak sesler çıkması ya da başkanın grubunun mecliste çoğunlukta olmaması bu mekanizmayı pek değiştirmiyor.
BAŞARI VE BAŞARISIZLIK OY VERENLERE SORULMUYOR
Bu başlıktaki bir diğer sorun da oy vererek katılımınızı demokratik kılan bu sistemin, oy vereceğiniz adayı size sormaması. İlçe ya da büyükşehir ölçeğinde, önceki dönem de oy verdiğiniz partiden kazanan belediye başkanı sonraki dönem aday yapılmıyor. Sebebini bilemiyorsunuz. Başarısı/başarısızlığı sizin tarafınızdan değerlendirilmiyor. Başarısız bulunduysa (belki siz de memnun kalmadıydınız) gerekçesini bilemiyorsunuz, o başarısızlık başkana yükleniyor ve tekrar aday yapılmıyor ama başkanın çoğunlukta olduğu meclis göreve devam ediyor.
Siyasi katılıma ilişkin sorunların dünya ölçeğinde geçerli olduğunu biliyoruz.
2) Merkezi yönetim yerel yönetimlere destek vermezse orta ve büyük ölçekli projelerin başarılabilmesi mümkün değil. Bu durumun sorumlusu, 20 yıldır yerel yönetimler ve merkezi hükümet arasındaki ilişkileri düzenleyen çok sayıda yasal değişiklik yapmış olan AK Parti hükümetleri değil sadece. Bundan önceki hükümetler döneminde de hatta Cumhuriyet öncesine kadar uzanan süreçte de yerel yönetimlerin merkez izin verdiği kadar özerk olduğunu vurgulamalıyım.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda Türkiye'nin çekince koyduğu paragraflar yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliğinin işlerliğine ilişkindir. Bu çekinceler, merkezi yönetime, yerelin yararına bile olsa, yerele sormadan, yerelin iş birliğini dahi talep etmeden, yerelde birçok işlem tesis edebilmesi sonucu doğurmaktadır. Örneklerin bir ucunda, kentin göbeğindeki Konak Tünellerinin açıldıktan 5 yıl sonra Bakanlık tasarrufundan İzBB’ye devredilmesi gösterilebilir. Diğer bir örnek de Şart’taki çekince konulan “Yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetler kanunla veya temel hukuki ilkelere göre belirlenir” cümlesinin kayyum atamalarla sonuçlanmasıdır.
İzmir’de toplu taşıma kullanan hemşeriler, İZBAN hatlarındaki çözülememiş sıkıntıların TCDD ile ortaklıktan kaynaklandığını ya da Buca Metrosu gibi projelerin finansmanının merkezi yönetim tarafından geciktirilmiş olduğunu düşünüyor. Doğrusunu bilemiyoruz zira bu alanlardaki çatışmalara ya da iş birliklerine dair verilere ulaşmak olanaksız. Yakın zamanda deprem yaşamış bir kentte, neden bazı kentsel dönüşüm projelerinin bakanlıkça bazılarının da belediyece üstlenildiğini anlamıyor hemşeriler.
Cumhuriyet’in 100. yılında yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliği konusunda gidilecek yol çok.
3) Hemşerinin, yerel yönetimlerin iş ve işlemlerini, kararlarını, bunların gerekçelerini ve sonuçlarını, bütçenin tasarlanmasını, uygulanmasını ve sonuçlarını takip edebilmesi, denetleyebilmesi, gidişatını değiştirebilmesi, kurgusuna ya da sonuçlarına itiraz edebilmesi, etkileyebilmesi olanaksıza yakın. Bu türden bir siyasi katılımın önünü açacak bir mekanizma, örgütlü yerel burjuvazi dışındaki geniş emekçi kesimler için mevcut değil. Halkın örgütlü ve donanımlı bir katılımını dışlamasa bile kolaylaştırmayan, engellemese bile arzulamayan bir parlamenter demokrasi anlayışına karşı yerel katılımda ısrar etmek kalıyor amaç olarak.
4) Yürürlükteki mevzuatın birçok bendine serpiştirilmiş şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine karşın, yerel yönetimlerin iş ve işlemlerini, bütçelerini, kesin hesaplarını, faaliyet raporlarını anlayabilmek her yurttaşın harcı değil. Hemşeri yaşadığı kentin yönetimini değerlendirebilmek için uygulama belgelerinin açıklığına ihtiyaç duyar. Yaklaşık 20 yıldır kamu kurumlarının birçok belgeyi ulaşılabilir bir biçimde kamuya açıklama yükümlüğü var ama yayımlanıyor olması bu belgelerin anlaşılabilir olmasını garanti etmiyor.
Stratejik plan, diğer strateji belgeleri, performans programı, bütçe, faaliyet raporu, kesin hesap, kurumsal mali durum ve beklentiler raporları, varsa dış denetim raporları, Sayıştay raporları gibi belgeler ile meclis kararları ve komisyon raporları -bu şeffaflık meselesini yeterince ciddiye almamış bazı ilçe belediyeleri haricinde- web sayfalarında bulunabiliyor. Belediyelere bağlı kuruluşların -İzmir’de İZSU ve ESHOT- benzer belgeleri de ulaşılabilir durumda. Belediyelerin doğrudan ya da dolaylı olarak hissedarı olduğu şirketler ile bunların hissedarı olduğu şirketlere ilişkin bilgilere web’ten ulaşmak o kadar kolay değil elbette. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi üzerinden bu şirketlerin bazı hareketlerini takip etmek mümkün.
Yerel yönetime yurttaş denetimi yukarıda bahsedilen belgelerin incelenmesi ile mümkün olabilir. Yıllık on binlerce sayfadan bahsediyoruz. İzBB 2020-2024 Stratejik Planı 135 s., 2022 Mali Yılı Bütçesi 216 s., Performans Programı 166 s., Faaliyet Raporu 278 s., Mali Yılı Kesin Hesabı 252 s., Sayıştay Raporu 248 s., İzBB Meclisi 2022’de 1380 karar almış, …
YURTTAŞ DENETİMİNDEN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL
Tasarlanmasına katılamadığı yerel politikaların uygulama sonuçlarını da izleme gücü olmayan hemşeri-birey ve onun yeterince güçlü olmayan örgütleri söz konusu olduğunda yerel yönetimlere bir yurttaş denetiminin varlığından bahsetmek mümkün görünmüyor.
5) Bizim adımıza belediyeleri denetleyen Sayıştay var.
2019-2022 dönemi Sayıştay raporlarında ilk göze çarpan hususlardan biri, her bir yılın raporundaki bazı bulguların ardışık yıllarda İzBB tarafından yerine getirilmediğinin tekrar tekrar tespit edilmesi. Bunlardan bazıları çözümü kolay olmayan sorunlar olsa da bazı konularda belediyenin ısrar ettiği anlaşılıyor. Bu konuların bazılarında da merkezi hükümetle yerel yönetim arasındaki çekişmenin izlerine rastlanıyor.
Neoliberal ekonomi politik düzende, belediyelerin kamu hizmetlerinin önemli bir kısmını şirket kurarak yürütmesi zorunlu hale geldi. Bu hizmetin sürmesi için bu iktisadi teşebbüslerin, şirketlerin zarar etmesi kaçınılmaz oluyor. 2019-2022’de her Sayıştay raporu İzBB’nin “iktisadi teşebbüslerinin sürekli zarar etmesini önleyici tedbirleri almadığı”nı bulguluyor. Her raporda Sayıştay, taşınmazların tahsisine (örneğin vakıf ve spor kulüplerine), kiralanmasına, sözleşmelerine ilişkin sorunları bulguluyor. 2019-2022 yılları raporlarının hepsi “çevre temizlik vergisi tahakkuk ve tahsilatının yapılmaması”, “ilçe belediyeleri paylarının alınmaması” bulgularını tekrarlıyor. İlçe belediyelerinde Sayıştay raporları sıkça “belediye gelirlerini oluşturan bazı kalemlerde tahakkukun tahsilata dönüşme oranının düşük kalması” tespitinde bulunuyor. Bu, yerel yönetimlerin de merkezi hükümet gibi bazı gelir kalemlerinden vazgeçtiği anlamına geliyor. Kimin yararına?
Büyükşehir ile ilçe belediyeleri görev ve sorumluluk paylaşımına ilişkin sorunlar da Sayıştay raporlarına konu oluyor. 2020-2022 yıllarında “ilçe belediyelerinin görev sahasına giren yerlerde İzBB asfalt ve parke” yapmış örneğin. Neden? Hepimiz her gün her yerde görüyoruz ki “asfalt” değil büyük kısmı “yama”. Seneye bir daha yamalanıyor. Her beş yılda bir bazı şanslı sokak ve caddelerin parkeleri yenileniyor. 100 yaşına girmiş Cumhuriyet asfalt-parke sorununu çözemedi, bu dokunuyor bize.
2019-2021 yıllarında Büyükşehir Belediyesine ait bazı yetkilerin ilçe belediyelerine bırakıldığını bulguluyor Sayıştay. Meclis kararı alınması gereken ama alınmayan bazı işlemler saptıyor ara sıra.
6) Özellikle ilçe belediyelerinde stratejik plandan başlayarak bütçe yapımı ve uygulanması süreçlerine meclis düzeyinde halkın siyasi temsilcilerinin katkısı minimum düzeyde. Yerel parlamenter demokrasi, ilçenin harcama yetkisini başkana devrederek işliyor. Hemen her yılın bütçe tasarısı görüşmelerinde ve sonra da kesin hesap görüşmelerinde temel harcama kalemlerinde ciddi tartışmalar oluyor ama çoğunlukçu demokrasi yoluyla çözülüyor. Bütçenin geçmesi demek başkana harcama yetkisi vermek demek. Meclis kararlarının büyük kısmı, imar-iskân, park ismi, kadro ihdası, yol boyu ticaret teşekkül kararları oybirliğiyle geçiyor. Her yıl ilk toplantıda seçilen meclis denetim komisyonu raporlarına hemşeri ulaşamıyor. Karar gerekçelerini öğrenemiyoruz; bazen basına düşerse kısmen fikrimiz oluyor.
Faaliyet raporlarının, kesin hesapların izlenmesi karmaşık muhasebe bilgisi, bütçenin amaçlar ve faaliyetlerle ilişkisini kurmak oldukça meşakkatli bir mesai gerektiriyor. Performans gerçekleşmelerindeki değişimin yıllık olarak değerlendirilemediğinde yurttaş denetimi etkisiz kalıyor.
7) İçinde yaşadığımız neoliberal dünyada, kamu hizmetlerinin önemli bir kısmı özel şirketler tarafından sürdürülüyor. Yerel kamusal hizmetler için de durum bu. İzBB’nin doğrudan ya da dolaylı olarak hissedarı olduğu 19 şirket var. 2022 sonunda sermayeleri toplamı 7 milyar TL’yi aşan bu şirketlerde, belediye ve şirketlerinin 5 milyar TL civarında sermaye payı var. Bütçe şeffaflığı konusunda bu şirketler karanlıkta kalan alan. Büyükşehir şirketleri cüsseleri dolayısıyla yine de en azından girişimleri basından takip edilebilen ya da Mecliste “muhalefet” tarafından soruşturma konusu yapılabilen birimler; Sayıştay denetimine de girebiliyorlar. Neoliberal düzende, belediyeler, “rekabetçi” kamu ihaleleri yoluyla sahibi ya da hissedarı olduğu şirketlerden hizmet alımları yapıyor. Belediyelerin tüm hizmet alanlarına denk gelen şirketleri bulunuyor.
Öte yandan ilçe belediyelerinin şirketleri daha koyu bir karanlıkta kalıyor. Bunlara ilişkin tartışmalar bazen belediye meclislerinde sermaye artırımı talep edilmesiyle su yüzüne çıkıyor ama muhalefet pek de üstüne gitmiyor ya da “çoğunlukçu demokrasi” talepleri onaylamakla sonuçlanıyor.
Şirketlerin temel işlevlerinden biri “liyakat sahibi, ehil” işgücünün istihdam edilmesine olanak vermesidir. Bir diğeri belediyenin bazı harcamalarını uygun yönlere kolaylaştırmak.
8) İzBB’nin 2024 mali yılı bütçesi 45,1 milyar TL. 39,8 milyar TL gelir öngörüsü ile 5,3 milyar TL net finansman ihtiyacı var. Bu rakamlara ESHOT’un 11,3 milyar TL gider bütçesi ile 2,4 milyar TL finansman ihtiyacını; İZSU’nun 22,75 milyar TL gider bütçesi ile 6,75 milyar TL finansman ihtiyacını eklediğimizde 14,5 milyarı borçlanma gerektiren yaklaşık 79 milyar TL’lik bir bütçe ortaya çıkıyor. Hemşeri olarak bu büyük rakamlardaki ayrıntıları kolayca anlamamız olanaksız.
Geçen 5 yılda İzBB bütçe rakamları aşağıdaki tabloda veriliyor. Çok güzel rakamlar. Ayrıntılara ayrıntılı bir biçimde bakmadan, anlayamadan, bu büyüklükler bir anlam ifade etmiyor elbette.
Yazarın notu: Bu yazının sadece İzmir’e özgü olmadığını hatırlatmam gerekmiyor umarım.
*Dr. DEÜ İİBF İktisat Bölümü