20 Şubat 2024 19:03
/
Güncelleme: 19:08

Genel sorunlara yerelden çözüm önerileri

Eşitlik fikrini benimsemeden başka bir adım atmak ne mümkün ne de yararlı oluyor. Dolayısıyla toplumun genelini hedefleyen, bütünleştirici bir söylem benimsemek ve bu doğrultuda çalışmak gerekiyor.

Genel sorunlara yerelden çözüm önerileri

Fotoğraf: Aliye Ceylan/Evrensel

Dr. Cansu AKBAŞ DEMİREL

İzmir, Türkiye’den gitmek isteyip kalan kalmak isteyip gitmeye mecbur olan mülteciler için  önemli bir durak. Geçici koruma kapsamındaki Suriyeli nüfusun dağılımına bakıldığında ilk on il arasında yer alıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın 18 Ocak 2024 verilerine göre şehirde 120.784 kayıtlı Suriyeli yaşıyor. Ayrıca İzmir’de kayıtlı olmayan Suriyeliler, Afganlar, Afrikalılar, İranlılar, Yemenliler, Faslılar ve daha pekçok ülkeden mülteci Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir’de yaşamaya devam ediyor.

PEKİ NASIL YAŞIYOR?

Türkiye’de mültecilerin güvenli hukuki statüye erişimleri neredeyse imkansız, bir kısmının herhangi bir kaydı bulunmuyor ve yenidoğan çocuklarını da kaydedemedikleri için eğitim ve çalışma gibi haklardan ve hizmetlerden yararlanmaları da mümkün değil. Okula gidemeyen çocuklar ve ucuz işgücü olarak görülen, güvencesiz çalışan insanlar var. Bu İzmir’de Konak’ta oluyor, Buca’da, Bornova’da, Çiğli’de, Torbalı’da…

Sorunlar burada bitmiyor. Örneğin 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra İzmir’e gelip geçici olarak kalmasına izin verilen mültecilerin, koşulları ne olursa olsun geldikleri illere dönmeleri bekleniyor. Dönemeyenler için hizmetlere erişim istisnai koşullarda mümkün. Buna, her an sınır dışı edilme ihtimalleri bulunduğunu da eklemek gerek. Tanık olarak bile olsa bir adli olaya karışmak, sokakta üzerinde kimliğinin bulunmaması gibi gerekçelerle çok ani ve hızlı biçimde sınır dışı edilebiliyorlar. Bu nedenle yaşamak biraz da fark edilmemeye çalışmak demek.

Bazı ilçe belediyeleri BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM) veya BM Mülteciler Yüksek Komiserliği UNHCR ile ortaklaşa projeler gerçekleştiriyor. Çiğli Belediyesi’nin danışma merkezi, Buca Belediyesi’nin ikinci el kıyafet ve eşya paylaşımı kampanyaları bunun örneklerinden; ancak bu ortaklıklar olmadığında çalışmalar bütçe veya oy kaygıları nedeniyle sekteye uğruyor veya gittikçe daha az görünür oluyor. Oysa Belediye Kanununda Hemşehri Hukuku “herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir” diyor. Yani mültecilerin de belediyelerin karar ve hizmetlerine katılma ve belediyelerin yardımlarından yararlanma hakkı olması gerekiyor. Bunu seçmene de seçilene de anlatmak gerekiyor.

Aksine seçim süreçlerinde mültecilerin kampanyaların odağında olduklarını görüyoruz. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminin en çok konuşulan konusu ekonomik krizden sonra mültecilerdi. Bu esnada ekonomik krizle, terörle ve Türkiye’de çözülemeyen neredeyse her konuyla ilişkilendirildiler. Yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı dünya genelinde yükseliyordu ama keşke Türkiye bunun dışında kalabilseydi. Kalmadı. Ulusal düzeydeki söylemler yerel dinamikleri de etkiledi. Bu süreçte konuştuğum sivil toplum gönüllüsü, Basmane’de normalde hareketli olan sokakların boşaldığını, mültecilerin evlerine kapandığını ve aileleri dışında insanlarla görüşmediklerini söylemişti. Bir mülteci genç ise küçük kardeşinin mültecilerin gönderileceği afişlerini gördüğünde ağlama krizine girdiğini anlattı.

BİRLİKTE YAŞAM “EŞİTLİK”TE ÇÖZÜM

Saydığımız sorunlar sadece İzmir’de yaşayan mültecilerin değil, ama Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir’de yaşayan mültecilerin de sorunları ve ne yazık ki bu sorunları birbirinden bağımsız düşünmek mümkün değil. Aksi halde bir yandan toplum sağlığından bahsederken bir yandan sağlıksız koşullarda yaşamını sürdürmek zorunda kalan kişilere “vatandaşların vergileriyle” belediye hizmetleri sunulmasına muhalefet etmekteki çelişkiyi fark edemeyiz. Aksi halde kendileriyle birlikte yaşamak konusunda herhangi bir çaba gösterilmezken, mültecilerin kendilerine gelecek görmedikleri bir ülkedeki yaşama uyum sağlamak için çaba göstermelerini bekleyemeyiz.

Gelinen noktada artık konuşulması gereken tek tek hizmetlerden önce, eşitlik olmalı. Eşitlik fikrini benimsemeden başka bir adım atmak ne mümkün ne de yararlı oluyor. Dolayısıyla toplumun genelini hedefleyen, bütünleştirici bir söylem benimsemek ve bu doğrultuda çalışmak gerekiyor. Bu bağlamda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2020’de Stratejik Planı’nda mültecilere yer vermesi ve mültecilere yönelik sosyal içerme faaliyetleri gerçekleştirmeyi hedeflemesi önemli bir başlangıç: Belediye Çalışanları için Mültecilere Yönelik Bilgilendirme Kitapçığı hazırlanmış, ayrıca İzmir’e Hoş Geldiniz diyen bir kent rehberi ve mülteci çocuk, genç ve kadınlar için hazırlanan İzmir Kent Haritaları var.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanlığı Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürlüğü bu konuda yoğun mesai harcıyor. Haziran 2022’de UNHCR ile ortaklaşa yürüttükleri bir de kampanya var: Nefret Söylemi ve Ayrımcılığa Karşı Kapsayıcı Bir Kent İçin İletişim Kampanyası. Kampanya yükselen ayrımcılığa karşı kent politikalarına duyulan ihtiyacı vurguluyor, nefret söylemi ve ayrımcılık hakkında farkındalığı arttırmayı önemsiyor; bu nedenle de bilgilendirme ve mücadele için harekete geçirmeyi hedefliyor. Kampanya toplantılarında anlatılanlardan anlıyoruz ki her kesimden insan her kesime yönelik ayrımcı söylem ve tutumlar sergiliyor; diğer yandan herkes de bir biçimde ayrımcılığa uğramaktan şikayetçi.

Sonuç olarak yerel seçimlere sayılı günler kalmışken hizmetlerle birlikte İzmir’de eşitliğin ve insan haklarının daha çok konuşulabilmesini umuyoruz. Buradan hareketle atılacak her adım hem mültecilerin sorunlarına çözümler üretmek konusunda daha verimli olacak hem de bizleri bir arada ve uyum içinde yaşamaya biraz daha yaklaştıracaktır. Her halükarda daha gidecek çok yolumuz var.

Evrensel'i Takip Et