21 Şubat 2024 05:00
Son Güncellenme Tarihi: 21 Şubat 2024 07:32

Ana dilinde eğitim demokratik bir haktır

Ana dilinde eğitim sorunu, demokrasi sorunudur. Temel insan hakkıdır. Yolu da yöntemi de çaresi de demokrasidir: Kürtlerin ulusal hakları kapsamında çözülebilecek temel insan hakkıdır.

Fotoğraf: MA

Paylaş

İsmail DİNDAR

Doğanın genelde canlılara, özelde insanlara bahşettiği doğal özelikler ve işlevselliği anlamında, milyonlarca insanın konuştuğu, kültürünü oluşturduğu bir dilin yasaklanması, engellenmesi daha da ötesinde unutturulmaya, yok edilmeye çalışılması normal insan aklının alabileceği şey değil doğrusu.

Ancak sömürgeci toplumlarda egemenler çıkar çarklarının dönebilmesi için her türlü saçmalığı, zorbalığı mübah görüp, akıl almaz baskı yöntemleri ve hileye başvurarak bunu sürdürmeye çalışırlar. Sömürge ülkelerde dil, kültür sorunu, siyasi, ekonomik, ideolojik gerçeklikten ayrı düşünülemez. Sonuçta her türlü hegemonya, her türlü aygıt sömürü çarkının devamı için işlemek durumundadır.

Sorunu bu temel gerçeklikten farklı düşünmek, gerçeklikleri görmezden gelmek olur ki bu da bizi doğru çözüm yolları aramaktan alıkoyarak sorunun daha da büyümesine yol açar. Doğru ve kalıcı çözüm, temel sorunu çözmekle olur.

Türkiye’de ana dili sorunu/Kürtçe-Kürt sorunu -ki özünde sorun bir Türk sorunudur- temelde bir sömürge sorunundan başka bir şey değildir. İnkar etmek, tanımamak, yok saymak, hor görmek gibi egemen tutum ve davranışları başka türlü izah etmenin imkanı yoktur. Kaldı ki inkar ve imha sürekli bir şekilde ırkçılığı beslemiş, sorunun büyümesine, çözümün güçleşmesine yol açmıştır.

Tabii ki hırsızın suçu çok büyük olsa da ev sahibi de bu konuda masum değil. Bir yanda muhalefet etmesi, amansız bir mücadelenin sahibi olması gereken egemen ulus devrimcilerinin cılızlığı ve işin önemini ve ciddiyetini kavramaktan uzak duruşları, yer yer samimiyetsizlikleri; bir yanda da aynı tavır ve duruşla asimilasyona adeta yardımcı olan Kürt aydın ve siyasetçilerinin inkar ve imhaya yardımcı, çözüme de o kadar lakayt ve uzak olmaları tehlikeyi her geçen gün daha da büyütmektedir.

Aslında genç nesiller incelendiğinde durum tehlikenin büyümesinden çok, ortada kurtarılacak bir şey de kalmamış gibi. Sonuçta dilin yaşam alanı, sözlü ifade/iletişim, başta eğitim alanı, sanat, edebiyat ve ticarettir. Kürt dilinin eğitim alanından yoksun olması, edebiyat ve sanattaki kısmi çalışmalar olsa da günlük hayatta kullanılmasını oldukça yetersiz duruma getirmiştir. Eğitim dili paralelinde/sonucunda egemen dil hayatın her alanında egemenliğini sürdürmekte ve ana dili Türkçe olmayanların dili unutulmaya, yok olmaya doğru gitmektedir.

Kısacası her gün, her saat; her türlü etkin ve yaygın teknolojik desteğin de yardımıyla, eğitim hakkından yoksun bırakılan Kürtçenin asimilasyon süreci de yoğunlaşıp derinleşmektedir.

Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen yüzyıllık süreçte, bu ülkede kurucu unsur olmakla beraber yaşayan diğer uluslar, kuruluşta etkili bir katılım ve ödenen bedel bağlamında  niceliksel olarak Türklerden sonra en fazla etnik yapıyı oluşturan Kürtlerin, süreç içinde bu temelde verdikleri mücadeleye rağmen, hala kendi ana dillerinde eğitim hakkını elde edememiş olması irili ufaklı birçok nedenle ilişkili olsa da sorunun dinsel bağlamını da (nedensellik ve sonuç açısından) ele almak gerekir. Çünkü cumhuriyetin yüzyıllık tarihinin çoğunluğunda devlet yönetiminde din referansıyla hareket eden yapılar yer almıştır.

Her ne kadar ilk uygulamaları Osmanlı’nın son yıllarında başlamakla beraber, cumhuriyetin kuruluşunun hemen ertesinde halifelik kaldırılmış ve laik bir yönetim oluşturulmuştur. Uygulamada her ne kadar “laik sistem” gerçekliğinden uzak olsa da adı “laik devlet” olmuştur.

Diyalektiksel temellerinden yoksun olduğundan laiklik hiçbir zaman gerçek anlamıyla toplum ve devlet yaşamında yaşam bulamamış, dolayısıyla art arda gelen yönetimler dini referanslar ışığında toplum ve devlet hayatına yön vermişlerdir. Temelinde egemenlik kurma ve yönetme amaç ve araçsallığını içerse de savunucuları tarafından “vicdan” ve “ahlak” kaynakları üzerine oturtulur. Ama nedendir bilinmez, Türkiye’de dini referanslı iktidar erklerinin vicdanı sızlamadığı gibi, ahlaklı davranıp inkarcı ve asimilasyonist tutumlarından bir türlü vaz geçmedikleri gibi, kuruluşundan günümüze kadar inkar ve imha anlayış ve uygulamalarını sürdürmüşlerdir.

Kürtçe eğitim hakkı seçmeli derse indirgenip fiiliyatta da bu bile imkansız hale getirilirken, her gün Kürtçe konser, Kürtçe tiyatro vb. etkinlikler iktidar eliyle yasaklanmaktadır. Milyonlarca insanın, geniş bir coğrafyada konuştuğu kadim Kürt dilinin önündeki engeller her geçen daha da büyütülmekte, ana dili de eğitim gibi temel insani haktan yoksun bırakılmakta, asimilasyon cenderesi her gün daha da güçlü hale getirilmektedir.

Ana dilinde eğitim sorunu, demokrasi sorunudur. Temel insan hakkıdır. Yolu da yöntemi de çaresi de demokrasidir: Kürtlerin ulusal hakları kapsamında çözülebilecek temel insan hakkıdır. Çağdaş dünyada vazgeçilmez, tartışmasız demokratik bir haktır. Bu da özgür irade ile şekillenen yönetsel bir yapı ile mümkündür. 

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Üniversitesi öğrencileri okulun "ziyarete açılmasını" protesto etti

SONRAKİ HABER

Bilimin ışığında dirençli kentler için yol almak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa