20 Şubat 2024 19:50

Tarımsal kooperatiflerde nasıl bir strateji olmalı, yerel yönetimler nasıl destek ola

Büyükşehir Belediyeleri ve ilçe belediyeleri bu konuda hızlandırıcı bir rol oynayabilir. Burada en çok yapılmaması gereken bu kooperatifleri bizzat kurarak yönetmeye çalışmaktır.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Tayfun ÖZKAYA*

Çiftçilerin satın aldığı girdilerin nerede ise tamamı, büyük bir kısmı uluslararası dev şirketlerden olmak üzere tarım kesimi ve çiftlik dışından gelmektedir. Tarım ilaçları, şirket tohumları, mazot, elektrik, yem, kimyasal gübreler çoğu tekelleşmiş şirketler tarafından üretilmektedir. Bu girdilerin fiyatları roket hızıyla artmaktadır. Bu evrensel bir olgudur. Ancak ülkemizde liranın değerinin aşırı düşüşü bu sorunu olağanüstü arttırmıştır. Çünkü tarımsal girdiler ya doğrudan ithal edilmekte ya da bunları üretmek için ithalat yapılmaktadır.

Yem için mısır veya soya, nitrat gübresi için doğal gaz ithalatına muhtacız. Girdileri kooperatifler sağladığında alınan indirimler ise çok küçük düzeylerde kalmaktadır. Yoğun tarım ilaçları, mineral gübreler, ağır makineler, yoğun su, endüstriyel yoğun yem ile yapılan ve endüstriyel tarım olarak tanımlanan tarım sistemi hem üretici hem de tüketicileri yoksullaştırmakta, hasta etmekte, toprağın yapısını bozmakta, çevreyi tahrip etmekte ve küresel iklim değişikliğini büyük ölçüde hızlandırmaktadır.  

Diğer yandan tarım ürünleri giderek tekelleşen şirketler tarafından satın alınmaktadır. Süt, domates vb. ürünleri işleyen şirketler düşük alım fiyatlarını dayatabilmektedir. Çiftçi eline geçen fiyatlar ya hiç artmamakta ya da enflasyon oranının altında artmaktadır. Süt alan şirketler kalitesi sorgulanan yemlerin şirketten alınmasını dayatabilmektedirler. Zincir marketlere ürün veren çiftçiler ve kooperatifler ise ürünlerini çok düşük fiyatlarla satabilmekte ve paralarını 45 gün veya 90 gün gibi çok uzun vadelerde alabilmektedirler.

Çiftçiler ve kooperatifler bir strateji benimsemek zorundadırlar. Kooperatifler ve çiftçiler girdi fiyatları ve ürün fiyatları ikilisinden oluşan bir makas içinde ezilmektedirler. Öncelikle endüstriyel tarım sistemini reddederek agroekolojik bir tarım sistemine geçmek gerekiyor. Bu endüstriyel girdileri kullanmayı reddetmektir. Tarım ilaçları yerine hastalık ve zararlılara dayanıklı yerel tohumları, ev yapımı tarım ilaçlarını kullanmak, toprağı hiç işlememek veya az işlemek bu yollardan bazıları. Pazarlama alanında ise ürünleri doğrudan tüketiciye satabilmenin yollarını aramak ikinci çaredir. Ürünleri ucuza alan zincir marketlere, gıda işleyen şirketlere satmak yerine işleyerek veya taze olarak doğrudan tüketiciye ulaştırılmalıdır. Zincir marketlere satış yapma gayreti mücadeleyi kaybetmemize yol açar. Bunun yerine ürünler tüketim kooperatifleri, topluluk destekli tarım grupları, gıda grupları, ekolojik köylü pazarlarına ulaştırılmalı veya kooperatifler tarafından doğrudan tüketicilere satılmalıdır. Böylelikle aradaki büyük pazarlama marjı çiftçiler ve tüketiciler arasında paylaşılacaktır. Bunlar hayal değildir. Diğer yollar bizi hiçbir yere götürmez. Sonu çiftçi ve kooperatiflerin iflasıdır.

Ancak epeydir kooperatifleri sistem içine almak için çabalar sürdürülmektedir. Kooperatiflerin çiftçilerin çıkarları dışında sermaye şirketlerine benzemesi için çalışmaktadırlar. Örneğin kökeni kooperatif olan Fransız LimaGrain firması Türkiye’de de tohum sektöründe şirket satın alarak rol oynayan dünyanın en büyük tohum devlerinden biridir. Ülkemizde de Konya Şeker; kooperatif yapısında ve PankoBirlik çatısı altında bir anonim şirkettir. Tamamen endüstriyel bir tarım sistemi uygulamaktadır.

VESAYET OLUMSUZ SONUÇLAR DOĞURABİLMEKTE

Avrupa’da gelişmelerle mücadele etmek üzere yeni kooperatif modelleri ortaya çıkmıştır.  Örneğin Hollanda’da NWF ve ona bağlı VEL ve VANLA, Fransa’da BioKoop gibi örnekler görülmektedir.

Ülkemizde ve dünyada kooperatiflerin devlet veya belediyelerin vesayeti altına alınması da olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Vesayet altındaki kooperatifler etkin kararlar alamamakta, bürokratik işleyişin dışına çıkamamaktadır. Belediyelerin destekleri başarılı gelişmelere de yol açabilmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesinin Tire Süt Kooperatifi ile ve Ovacık Belediyesinin Ovacık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile kurduğu olumlu ilişkiler her iki kooperatifin de üreticiler ve tüketiciler için yararlı ve kamusallığı üreten sonuçlar üretmiştir.  Ancak olumlu yönde de olsa aşırı bağımlılıklar riskli olabilmektedir. 

Tarımsal kooperatiflerin, tüketim kooperatiflerinin ve gıda gruplarının yaratabilecekleri büyük dönüşüm için merkezi yönetim etkili olabilseydi çok iyi olurdu. Bu şimdilik mümkün görülmüyor. Ancak Büyükşehir Belediyeleri ve ilçe belediyeleri bu konuda hızlandırıcı bir rol oynayabilir. Birçok alanda destek olabilirler. Burada en çok yapılmaması gereken bu kooperatifleri bizzat kurarak yönetmeye çalışmaktır. Destek olunmalı, ancak köylü, çiftçi ve tüketiciler adına her şeyi yapmaya çalışılmamalıdır. Aşırı destek bile bu hareketleri atalete veya uydu olmaya itebilir. Belediyelere bağımlı olan bir kooperatifçilik modeli veya belediye şirketlerinin tedarikçiliğini aşmayan bir kooperatifçilik başarılı olamaz. Bundan kaçınmalıdır.

*Tarımsal Ekonomist

ÖNCEKİ HABER

WikiLeaks'in kurucusu Assange'ın ABD'ye iade edilmemesi için mahkeme önünde gösteri düzenlendi

SONRAKİ HABER

İzmir’in çok renkliliğini görünür kılmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa