22 Şubat 2024 13:32

Elde kaldı hüzün…

Hüznün içine sindiği şarkılar, filmler, şiirler, romanlar, resimler bizim de içimize siner. Bunlar arasında bir resim vardır ki, hüzün resmin içerisine değil de adeta resim hüznün içerisine sinmiştir.

Bruno Amadio'nun Ağlayan Çocuk Portresi 

Halis Ulaş
Halis Ulaş

ilmi Yavuz Nazım Hikmet şiirinde “hüzün ki en çok yakışandır bize/ belki de en çok anladığımız” dizeleri ile hüznün yaşamımızdaki yerine işaret eder. Bu toprakların hamurunun acıyla yoğrulmasından olsa gerek hüzün ciğerlerimize kadar işlemiştir. Hüzün en mutlu anımızda bile hemen eşikte beklemektedir. O nedenle de çok gülmemizin bedeli olarak ağlayacağımızdan korkarız. Ya da birine duyduğumuz sevgiyi hemen hüznün ızdırabıyla harmanlayıp şarkılar türküler yakarız.   

Hüznün içine sindiği şarkılar, filmler, şiirler, romanlar ve resimler bizim de içimize siner. Bunlar arasında bir resim vardır ki, hüzün resmin içerisine değil de adeta resim hüznün içerisine sinmiştir. Bu resim çocukluğu benim gibi seksenlerde geçmişlerin yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Kimimiz bu resimle kirlenmesin diye kapısı misafirden misafire açılan evin kurtarılmış bölgesi olan salonunda karşılaşmıştır. Kimimiz çay bardağı hesabı ile gazeteden yapılan külaha konulan çekirdek almak için girdiği bakkalın duvarında selamlaşmıştır. Kimimiz de önümüzden geçerek uzaklara yolcu taşıyan bir dolmuşun arka camında göz göze gelmiştir o ağlayan küçük erkek çocuğu ile.

Yıllar yılları kovaladı. Çocukluğumuz, ergenliğin hüznü; ergenliğimizin hüznü de ülkenin politikaları tarafından teslim alındı. Artık ortalıkta göz göze geleceğimiz bir ağlayan çocuk resmi kalmadı ama hüzün halen diz boyuydu. 

Aradan geçen yıllardan sonra aynı resim karşımıza 2004-2009 yılları arasında televizyonda yayımlanan Avrupa Yakası adlı dizideki Engin Günaydın’ın canlandırdığı Burhan Altıntop karakterinin evinin duvarında asılı Çiko olarak çıktı. Burhan Altıntop Çiko’ya karşı titrek sesiyle “Ağla, bana ağla” repliği ile Çiko’nun gözlerinden akıttığı gözyaşının hepimizin biriktirdiği hüzünlerin kefaretini bu küçücük çocuğun sırtına yüklediğimiz gerçeği ile geç de olsa yüzleştirdi bizi.

Peki, kimdi bu resimdeki ağlayan çocuk? Bu çocuk, İtalyan ressam Bruno Amadio tarafından onlarca farklı versiyonu yapılmış olan çingene erkek çocuk resimlerinden sadece biriydi. Çocuklardan kimi ela gözlü ve kumralken, kimisi sarışın ve mavi gözlüydü. Kiminin yaşına büyük paltosu kırmızı bir kaşkolle tamamlanmışken, kiminin üzerindekiler parçalanmaya yüz tutmuştu. Amadio her ülkeye, her talebe, her zevke uygun bir ağlayan çocuk yaparak milyonlarca kopya satmayı ve sürümden para kazanmayı planlamıştır. Resimlerde ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişmeyen tek şey, gözyaşları ve insanın içini parçalayan acıklı bakışlardı. Artık hangi çocuğun acıklı bakışı sizin hüznünüze tercüman olursa...

Ağlayan çocuk 1970’lerin ortasından itibaren Türkiye vicdanında kendine yer bulur.

Ancak bunca hüznün kefareti bir çocuğun gözyaşlarına yüklenirse, bakışlar kor olup tutuşur. Nitekim alevler İngiltere’den yükseldi. “The Sun” gazetesi 4 Eylül 1985 tarihinde Yorkshire’daki yangınlarla ilgili bir haber yayınladı. Haberde bir itfaiyecinin söndürmek için girdiği, neredeyse tamamı yanmış evlerin çoğunda ağlayan çocuk posterlerinin olduğunu ancak bu posterlerin yangından hiç etkilenmemiş olduğunu belirtti. Bu nedenle de itfaiyecilerin “Ağlayan Çocuk” resmini asla evlerine sokmadıklarını ifade etti. Böylece İngiltere’de insanlar “Ağlayan Çocuk” resimlerinin lanetli olduğuna inanmaya başladı. Lanet İngiltere’de halka halka yayıldı. Resimden geceleri ağlama seslerinin geldiği, gözyaşının kan rengine dönüştüğü, resmin durduk yerde titremeye, sallanmaya başladığı türünden söylentiler ortalığı sarmaya başladı. Bunun üzerine gazetenin çağrısı ile binlerce “Ağlaya Çocuk” resmi gazeteye gönderildi ve resimler bir törenle topluca yakıldı. İngiltere’den sonra resmin laneti deniz aşırı yol alarak Şili’ye ulaştı. Şili’de de “Ağlayan Çocuk” resimlerinin lanetli olduğu efsanesi kulaktan kulağa yayıldı ve “Ağlayan Çocuk” resimleri asıldıkları yerlerden indirildi.

Evet artık gözümüzün değdiği yerde Burhan Altıntop gibi “Ağla, bana ağla” diyeceğimiz bir Çiko resmimiz yok.

Elde kaldı hüzün…

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI