23 Şubat 2024 14:01

Julian Assange'nin ABD'ye iade davası: Gazetecilik yargıda

Almanya Milletvekili Sevim Dağdelen, Wikileaks kurucusu Julian Assange'nin ABD'ye iade davasında teslim etme kararı çıkması durumunda basın özgürlüğüne bir darbe olacağına dikkat çekti.

Fotoğraf: Ekvador Dışişleri Bakanlığı/Flickr CC BY-SA 2.0

Paylaş

Wikileaks kurucusu Julian Assange'nin ABD'ye teslim edilmesi için Londra'da görülen davaya katılan Almanya Federal Parlamento Milletvekili Sevim Dağdelen, gelişmeleri gazetemize yazdı. Davayı “siyasi şov”a benzeten Dağdelen, değerlendirme sonrasında ABD'ye teslim etme kararının çıkması durumunda bunun basın özgürlüğüne ölümcül bir darbe olacağına dikkat çekti.

Sevim Dağdelen*

Julian Assange'a karşı açılan iade davasının son duruşması 20 ve 21 Şubat'ta Londra'daki Britanya Yüksek Mahkemesinde gerçekleşirken, tehlikede olan basın özgürlüğünden başka bir şey değil. Hakimler gazetecinin ve Wikileaks kurucusunun temyiz başvurusunu reddederse, Büyük Britanya'daki hukuki süreç tamamlanmış olacak. En kötü senaryo, İngiliz hükümeti Assange'ı, avukatlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmeden önce derhal bir uçağa bindirip ABD'ye teslim etmesi. Bu olasılık hiç de az değil.

Julian Assange, gazetecilik görevini yürüttüğü ve özellikle ABD'nin Afganistan ve Irak'taki savaşlarda suçlarını ortaya koyan gizli bilgileri kamu yararına yayınladığı için 175 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Assange, araştırmacı gazetecilere yapılacaklar konusunda örnek gösteriliyor. “Yaptığı gazetecilik yüzünden Assange hayatının geri kalanını demir parmaklıklar ardında geçirmeli.” Bu amaçla ABD hükümeti, ilk kez bir gazeteci ve yayıncıya karşı Birinci Dünya Savaşı'nda casusları kovuşturmayı amaçlayan bir yasa olan 1917 Casusluk Yasasını kullandı. Eğer bu çabasında başarılı olursa ve Britanya Yüksek Mahkemesi Julian Assange'ın iade talebine yeşil ışık yaksa, ABD araştırmacı gazeteciliği casusluk olarak yeniden tanımlamayı ve gazetecilik çalışmalarını suç saymayı başarabilir. Bu, basın ve ifade özgürlüğüne ölümcül bir darbe olacaktır.

EMSAL KARAR DRAMATİK SONUÇLARA YOL AÇACAK

Böyle bir emsalin, özellikle ABD dışındaki gazeteciler için dramatik sonuçları olacaktır. Sonuç olarak, Avustralyalı Assange'ın bir Avrupa ülkesinden iadesi, yurt dışındaki ABD vatandaşı olmayanlar hakkında gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yasal kovuşturma açılmasına kapı açacak. Ve diğer devletler de gazetecileri devlet sırlarını ortaya döktükleri iddiasıyla iade etmek için bu emsal karar güvenebilirler. Julian Assange davası, özgür basının, iktidardakilerin işledikleri suçları devlet zulmü korkusu olmadan kamuoyunu bilgilendirme hakkı için de bir denemedir.

Avrupa ve ABD'deki tanınmış insan hakları savunucuları, gazeteci ve basın örgütlerinin temsilcilerinin yanı sıra New York Times, Guardian, Der Spiegel, Le Monde ve El País'in yayıncıları ve genel yayın yönetmenleri de bunu kabul ediyor. 2010'da WikiLeaks'le işbirliği içinde bir dizi araştırmacı haber yayınlayan tanınmış medya kuruluşlarının yöneticileri, Kasım 2022'den yayınladıkları ortak bir açık mektupta, demokratik devletlerdeki gazetecilerin temel görevlerinden birinin hükümetlerin hatalarını eleştirmek olduğunu vurgulamışlardı. Uluslararası medya kuruluşlarına göre bunu suç saymak kamusal söylemi ve dolayısıyla demokrasiyi zayıflatacaktır.

Her yerde demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne bağlı olduklarını iddia eden Alman hükümetinin, NATO'daki ortakları ABD ve İngiltere'nin şu anda 21'nci yüz yılın basın özgürlüğüne yönelik en büyük saldırısını gerçekleştirmekte olduğu gerçeğini durdurmak için hiçbir şey yapmaması daha da skandaldır.

ALMAN HÜKÜMETİNİN TAVRI YANLIŞ VE SAHTE

Almanya’daki hükümet kabinesinde, 2021'deki genel seçimler öncesinde Julian Assange'ın serbest bırakılması lehinde konuşan Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck'in de aralarında bulunduğu 5 bakan bulunuyor. Henüz bakanlık koltuğuna oturmazken, “Julian Assange ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin temel özgürlüklerinin ciddi şekilde ihlal edildiği” (Annalena Baerbock) ve “Avrupa'da ifade ve basın özgürlüğüne yönelik tehdit” (Robert Habeck) diyenlerin endişeleri unutulmuş gibi görünüyor. Bunun yerine, Dışişleri Bakanlığının soruma verdiği cevaba göre, Federal Hükümetin artık “İngiliz yargısının anayasal ilkeleri uyguladığından ve insan haklarına saygı duyduğundan hiçbir şüphesi yok.”

Temmuz 2022'de Alman Federal Meclisi, Julian Assange'a yönelik zulmü basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak ezici bir çoğunlukla eleştirdi ve federal hükümete, Britanya hükümetine iadeye karşı savunma yapması ve gazetecilere yönelik zulmün sona ermesi için ABD hükümetine baskı yapması çağrısında bulundu. Federal hükümetin meclis kararına uymak için ne gibi çabalar gösterdiği sorulduğunda, bu süreçte İngiliz yargısının yetkisine atıfta bulunuyor.

Federal hükümetin tutumu iki nedenden dolayı yanlış ve sahtedir. İlk olarak, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün tespit ettiği gibi, "Britanya'nın hukukun üstünlüğü ve insan hakları yükümlülüklerinin bariz ihlalleri" olduğu açıktır. Şunu da unutmamak gerekir ki, Julian Assange hiçbir suçtan hüküm giymemişken, ciddi bir suçlu gibi Londra yakınlarındaki yüksek güvenlikli Belmarsh hapishanesinde neredeyse 5 yıldır işkenceye benzer koşullar altında tutuluyor. Hatta 10 Mart 2023'te Karlsruhe Yüksek Bölge Mahkemesi (OLG), bir davada Almanya'dan İngiltere'ye iadenin, oradaki hapishanelerin koşulları nedeniyle kabul edilemez olduğunu ilan etti. "Zulme uğrayan kişinin Birleşik Krallık'a iade edilmesi halinde orada insani hapishane koşullarına sahip olacağı yeterince kesin olarak varsayılamaz" deniliyordu. Bu görünüşe göre federal hükümet bunu, çok sayıda usul hatasını ve Assange aleyhindeki dava sırasında kamuoyunun kapsamlı bir şekilde dışlanmasını hiç duymamış.

İkinci olarak, Assange'a yönelik iade davası salt hukuki değil, siyasi bir meseledir. Her iade davasında olduğu gibi, karar verme yetkisi nihai olarak ilgili hükümetlere aittir ve bu hükümetler, ABD örneğinde olduğu gibi Assange'a yönelik suçlamaları her an düşürebilir veya Büyük Britanya örneğinde olduğu gibi iadeyi reddedebilir.

Almanya'daki “Trafik lambası koalisyon” hükümetinin üyelerinin davranışları, sözde değerlere ve insan haklarına dayalı dış politikanın çifte standartlarının en iyi örneğidir. Görünen o ki; Alman hükümeti, ABD hükümetinin basın özgürlüğüne yönelik saldırısına karşı kendisini açıkça konumlandıracak gerekli egemenliğe sahip değil. Yüksek Mahkeme yargıçları sonunda ne karar verirse versin, Alman hükümeti Julian Assange'ın iade edilmesini önlemek için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. En kötü senaryo şimdilik önlenir ve temyiz başvurusu kabul edilirse, federal hükümet, prosedürü uzatarak kazandığı zamanı Washington ve Londra'da bir rota değişikliği için baskı yapmak zorunda. Bu sadece parlamentoya saygıyı değil, her şeyden önce basın özgürlüğünün ve demokrasinin korunmasını gerektirir.

* Almanya Federal Parlamento Milletvekili

Çeviren: Semra Çelik

{{511245}}

{{492046}}

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçililerin yargılandığı davada yabancı uyruklu 2 öğrenci hakkında yakalama kararı

SONRAKİ HABER

İktidar AYM’nin Can Atalay kararını eleştirdi, "yetkisizlik" istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa