GıdaMO İzmir eski Şube Başkanı İ. Uğur Toprak: Temiz su yurttaşa ücretsiz sağlanmalı
Gıda ve su sorununu konuştuğumuz GıdaMO İzmir eski Şube Başkanı İ. Uğur Toprak belediyelerin her bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar suyu halka ücretsiz olarak vermesi gerektiğini söyledi.
Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
Gıda ve temiz suya erişim hakkı en temel insan hakları arasında yer alıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bundan yaklaşık 13 yıl önce 3 Ağustos 2010’da aldığı bir kararla temiz içme suyu ve sanitasyon hakkını uluslararası düzeyde geçerli olacak biçimde tam bir insan hakkı olarak kabul etti. Temiz suya ulaşım (access to safe water), genel olarak; barındığı yerde veya buraya uygun bir mesafede yeterli miktarda temiz içme suyuna ulaşabilen insanların genel nüfus içindeki oranı olarak kabul ediliyor.
Bugün dünya nüfusunun dörtte birinden fazlası olan 2,2 Milyar insan temiz suya ulaşamazken, dünyanın yarısı 4 Milyar insan, yılda en az bir ay, şiddetli su kıtlığı yaşamaya devam ediyor. İklim değişikliği/krizi, su kıtlığının daha fazla şiddetlenmesine neden olmaya başladı. Bu durum özellikle milyonlarca çocuğun hayatta kalabilmek için ihtiyaç duyduğu temiz suya erişimini engelliyor.
Dünya çapında “Ekonomik kriz”, “mali kriz”, “sosyal kriz” söylemlerini sıkça duymaya başladık. 8 milyarı aşkın nüfusa sahip olan yaşlı dünyamızda, bugün herkese yetecek kadar gıda üretimi yapılmasına rağmen, halen yaklaşık 800 milyon insan açlıkla yüz yüze. Gıda paylaşımındaki adaletsizliğin asıl sorunun “gizli açlık” olduğunu söyleyen TMMOB’ye bağlı Gıda Mühendisleri Odası (GıdaMO) İzmir eski Şube Başkanı İbrahim Uğur Toprak ile kentli olarak gıda ve su sorununu konuştuk.
Ülkemizde var olan kurallara göre; musluklarımızdan akan suyun da içilebilir nitelikte olması gerekirken, 1990’larda özellikle büyük şehirlerde su hizmetlerinde ortaya çıkan çeşitli sorunlar ve Sağlık Bakanlığının 1997 yılında 19 litrelik polikarbonat damacana ambalajlı suya izin vermesi gibi bir dizi etken, şebeke suyunun içme suyundan ayrılmasına yol açtı. Günümüzde ambalajlı su kullanımı büyük şehirlerde olmazsa olmaz bir hale geldi. Şimdi aynı nitelikte musluktan içilebilecek temiz su için şehirlerde yaşayanlar 300 ya da 500 kat daha fazla para ödeyerek bu ihtiyaçlarını su şirketlerinin ürettiği ambalajlı sulardan karşılamak zorunda kalıyorlar.
"SU HAKKI TEMEL İNSANİ HAKTIR"
Kentlerde, belediyeler tarafından sağlanan şebeke suyu ülkemizde her zaman ücretli olduğunu ifade eden Toprak, her bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar su halka ücretsiz olarak verilmesi gerektiğini söyledi. Toprak, “Kamu yöneticileri, halkın güvenli ve sağlıklı suya ulaşmasını sağlamalıdır. Bu konuda ülkemizde olumlu bir örnek yaşanmış ve konuyla ilgili açılan davada verilen kararla; suyun insan hakkı olduğu, ticarileştirilemeyeceği mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Hava gibi yaşamsal olan sudan kâr elde edilmesi anlaşılabilir ve adil değildir. Yeni-serbest piyasa eğiliminin bir aktörü olan özelleştirmeye suyun ticarileştirilmesi alet edilemez” dedi.
"SAĞLIKLI BESLENME AÇISINDAN CİDDİ SORUNLAR YAŞANIYOR"
Gizli açlık milyarlarca insanı tehdit etmeye devam ediyor. Enerji açısından yoğun ancak besin öğeleri açısından fakir bir diyetin tüketilmesinin bir sonucu olarak enerji alımında bir eksiklik olmaksızın ortaya çıkabilen mikro besin öğesi olarak özellikle de kendini gösteriyor.
Gıda krizi içinde olduğumuzu söyleyen Toprak, “Toplumun geniş kesimlerinin sağlıklı beslenme açısından ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu sorunun mevcut şartlar bu şekilde devam ederse daha da derinleşecek. Çocuklara iyi bir hayat sağlamak özellikle de siyasal iktidarların kamusal görevidir” diye konuştu.
"GİZLİ AÇLIK ÇOCUKLARI VURUYOR"
Açlığın, gizli açlığın, yoksulluğun, güvencesizliğin çocukların eğitim görmesine engel olduğuna vurgu yapan Toprak, “Bütün olumsuzluklara rağmen eğitim kurumlarına giden çocuklar da okulda aç kalmamalı. Eğitim kurumları çocuklara eğitim ve sağlıklı beslenme imkanını bir arada sunmalı. Türkiye nüfusunun yüzde 26,5 oranındaki 22 milyon 578 bin 378’ini, 0-17 yaş grubunu kapsayan çocuk nüfus oluşturuyor. Beslenme desteğine en fazla ihtiyaç 0-14 yaş aralığındadır ve bu aralıktaki çocuk sayısı ise 18 milyon 740 bin civarındadır” bilgisini paylaştı.
GIDA VE SU KITLIĞI GÖÇ NEDENİ
Birleşmiş Milletler rakamlarına göre dünyada her yıl 6 milyon çocuk açlık ve yetersiz beslenme nedeni ile ölüyor. Gıda ve su yetersizliği nedeniyle her yıl milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığının altını çizen Toprak, “Dünya nüfusunun yarısının 2025'e kadar su kaynaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor. Küresel Su Enstitüsü'nün verileri 2030'a kadar 700 milyon kişinin su kıtlığı nedeniyle yaşadıkları bölgelerden göç etmek zorunda kalacakları uyarısında bulunuyor” dedi.
Beslenme hakkı herkesin yeterli, güvenli, sağlıklı gıdaya kolayca ve sürdürülebilir şekilde ulaşma hakkını kapsıyor. Günümüzde sağlık ile beslenme hakkının iç içe geçtiğini ifade eden Toprak, suyun, yeterli ve sağlıklı gıdaya erişim hakkı, konut hakkı, yaşam kalitesini arttırmak hakkı, sağlıklı biçimde yaşamı sürdürme hakkı gibi yaşam kalitesinin arttırılmasının ise vazgeçilmez bir öğesi olduğunu söyledi. Toprak, “Daha açık bir ifade ile Türkiye’de henüz gıda güvencesini düzenleyen ve kişilerin gıda hakkını bir insan hakkı olarak koruyan bir çerçeve yasa henüz yok” diye ekledi.
"YOKSULLAR GIDA YARDIMININ ÖZNESİDİR"
Gıda hakkının çoğu kez gıda bankaları ya da yardım dernekleri aracılığıyla halka iaşe ve ibate dağıtılmasından ibaret olduğuna dair, başka bir deyişle, hibe olarak algılandığına dair yanlış bir algı yaratılıyor. Toprak, “Yoksullar gıda yardımının nesnesi değil gıda hakkının öznesidir. Bir kimsenin su hakkını reddetmek onun yaşam hakkını reddetmek anlamına gelir ve suya fiyat koymak yaşama fiyat koymaktır. Yerel yönetimler ve merkezi hükümet bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar temiz suyu yurttaşa ücretsiz sağlamalıdır” dedi.
AKARSULAR ÜZERİNE HES’LER KURULDU
TEİAŞ (Türkiye Elektrik İletim AŞ) Kurulu Güç Raporu Aralık 2022 sonu verilerine göre, 608 adet Akarsu HES santrali ve 141 adet Baraj HES santrali olmak üzere Türkiye'de elektrik üreten toplam 749 HES var. Aralık 2023 sonu verilerine baktığımızda ise, Akarsu HES santrali sayısının 642’ye, Baraj HES santrali sayısının da 975’e çıktığı görülüyor. Kentsel su hizmetlerinde yerelleşmeyle birlikte altyapı hizmetlerinde finansal desteğin ortadan kalkması, 1990’larda özellikle büyük şehirlerde su hizmetlerinde ortaya çıkan çeşitli sorunlar ve Sağlık Bakanlığının 1997 yılında 19 litrelik polikarbonat damacana ambalajlı suya izin vermesi gibi bir dizi etken, şebeke suyunun içme suyundan ayrılmasına yol açtı.
SU HİZMETLERİ ÖZELLEŞTİRİLDİ
Ekonominin küreselleşmesiyle birlikte 1970'lerde hızla gelişmeye başlayan hizmet ticareti, 1980'li yıllara gelindiğinde mal ticaretinden daha hızlı büyümesine neden oldu. Hizmet ticaretinin toplam uluslararası ticaret içerisindeki payı 1990'lı yıllarda yüzde 20'ye ulaşırken, 2000'li yılların ortalarına kadar da bu düzeylerde seyretmeye devam etti. Uluslararası hizmet ticaretinin serbestleştirilmesiyle ilgili temel kavramlar, kurallar ve ilkeler ise ilk kez 1994 yılında GATS görüşmelerinde gündeme gelirken; uygulanması da 2000' li yılların ilk yarısından sonra suyun özelleştirilmesini de hızlandırdı.
Türkiye'de su hizmetlerinin özelleştirilmesi için yürütülen faaliyetler uluslar arası şirketlerin ve Dünya Bankası'nın gözetiminde yapılırken özelleştirmelerde diğer ülkelerdeki su hizmetlerinin özelleştirilmesinde görülen şirketlerin uluslararası tekel haline geldiği göze çarpıyor. Türkiye'de Dünya Bankası kredileri yoluyla özelleştirilen ve uluslararası şirketlerin bu alandaki faaliyetleri dikkat çekti. 1994 yılında kurulan Antalya Su ve Atıksu Genel Müdürlüğü (ASAT), 1996 yılında suyla ilgili yetkilerini Fransız Şirketi ANTSU A.Ş.’ye (SUEZ) devretmesiyle suyun özelleştirilmesi başlamış oldu.
Çeşme Belediyesi, Çeşme-Alaçatı Su Temini ve Kanalizasyon Projesi’nin dış finansmanı için hizmet işletmeciliğinin devri şartıyla 13,1 milyon (ABD) dolarlık krediyle Dünya Bankası arasında 8 Mayıs ı 998'de imzalandı. Yine kaçınılmaz sonuç olarak hizmetin işletmesinin özel şirkete verilmesi ile su birim işletme maliyeti iki kat arttı.