Bu çocuklara kim bakacak?
Çocuklar doğduktan hemen sonra işe dönmek zorunda kalan kadınların en büyük sorunu çocuklarının bakımı oluyor. Aile büyükleri, anaokulları, özel kreşler ve korkunç gerçek “sübyan mektepleri.”
Diyarbakır Dicle Vadisi'nde uçurtma şenliği düzenlendi | Fotoğraf: DHA
Gözde TÜZER
Türkiye’de anne olmak dünyanın en zor işlerinden biri. Sadece çocuk bakımı, çalışma ya da “ev işleri” değil toplum baskısı da çocukla beraber geliyor sanki. En zoru ise “çalışan anne” olmak. Zira hamileliği öğrendikten sonra bile ilk soru bu oluyor: “Eee bebeğe kim bakacak?”
data.tuik.gov.tr’nin “İstatistiklerle çocuk, 2022” verilerine göre; adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde (ADNKS) 2022 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 85 milyon 279 bin 553 kişi iken bunun 22 milyon 578 bin 378’ini çocuklar oluşturdu. Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus olarak sayılıyor.
Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde ise 2022 yılında yüzde 25.1’inin 0-4 yaş grubunda, yüzde 29.4’ünün 5-9 yaş grubunda. Yani Türkiye’de 0-4 yaş arasında 5 milyon 667 bin 172 çocuk bulunuyor. Ve haliyle bu çocukların bakıma ihtiyacı var…
2 AYLIK ÇALIŞMAMA HAKKI
Devletin resmi mevzuatına göre; “Kadın işçinin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı haftalık süre için çalıştırılmaması esastır.” Yani çalışan annenin 7 aylık hamileyken izne çıkması, bebeği doğduktan 2 ay sonra da işe geri dönmesi gerekiyor. Ama doktorlar ilk 6 ay anne sütü diyor, “Bebeğinizle güvenli bağlanma yaşayın” diyor. Uzmanlar, çalışmak zorunda olan ya da çalışmayı tercih eden anneleri hesaba katıyorlar mı bilinmez ama bu bakım işleri toplumsal cinsiyet rollerinin “kaçınılmaz sonucu” olarak kadınlara yani anneye kalıyor.
Dedik ya ilk 2 ay devlet çalışmama hakkı veriyor. Bebeğimizle sarılıp uyuyabiliriz, emzirebiliriz, öpüşüp koklaşabiliriz. Sonrasında ne oluyor? Türk-İş’in, açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının şubat ayı sonuçlarına göre; ‘açlık sınırı’ 16 bin 257 lira, ‘yoksulluk sınırı’ ise 52 bin 955 lira. Bu durumda “Haydi kadınlar işe…” Eee çocuklar?
SEÇİM ÖNCESİ BEDAVA, SEÇİM SONRASI PARALI
Anaokulu… Elbette olabilir. Çocuklar (istisnalarla beraber) 5 yaşından itibaren anaokullarına kayıt olabiliyorlar. 11 Mayıs 2023 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “2023-2024 eğitim-öğretim yılı içerisinde bu ücretlerin tamamını kaldırıyoruz. Türkiye’nin hiçbir noktasında; ister tam gün isterse yarım gün eğitim yapsın, hiçbir ad altında okul öncesi eğitimden kesinlikle ücret alınmayacak” demişti. Fakat seçimlerden hemen sonra ücretler geri geldi, bir öğün ücretsiz yemek kaldırıldı. Üstelik Özer’in yerine 4 Haziran 2023 yılında Yusuf Tekin atandı.
Bugün anaokullarına gönderdikleri çocuklarına yarım günlük bir devlet okulu için 800-1000, tam gün anaokulu için ise 3 bin-5 bin lira arasında ödemek zorunda kalıyor.
ANNEANNE- BABAANNE İMDAT!
5 yaşında anaokuluna göndersek bile öncesinde işe dönen anne-babanın başvurduğu ilk merkez “aile büyükleri” oluyor. Artık çocuklarını büyütmüş, emekli olmuş, belli sağlık sorunları olan, ayaklarını uzatıp dinlenme ya da gezme yaşına gelmiş olsalar da büyükler çocuklara bakmak durumunda kalıyor. Bir dönem “Torununa bakan anneanne ve babaannelere devletten destek” diye onlarca haber çıksa da bunun koşulları oldukça fazla.
Bakıcı olabilir belki? Asgari ücret 17 bin 2 lira. Sigorta, yol, yemek hesaba katılınca alınan maaş bakıcıya gidecek. Zaten Türkiye koşullarında bir işçinin de tam gün bakıcı bulup çocuk baktırması neredeyse imkansız.
KREŞE Mİ VERSEK?
Kreşe gönderelim mi? Sağlıklı beslenmeye ağırlık veren, çocukları güvenli bir şekilde bırakıp gönül rahatlığı ile çıkılabilecek kreş bulmak hayli zor. Hadi bulduk diyelim. Onların fiyatı da bakıcıdan aşağı kalır değil. İstanbul’da kreşlerin fiyatları aylık 10-20 bin lira arası değişiyor. Sabah 8 akşam 6 açık olan kreşler elbette aileler için hayat kurtarıcı oluyor ancak maaşlar buna da çoğu zaman yetmez hale geliyor.
Eğitim Sen’in açıkladığı “MEB örgün eğitim istatistikleri analizi” başlıklı rapora göre; Türkiye’de özel okul sayısının en çok olduğu eğitim kademesi okul öncesi eğitim. 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibarıyla faaliyet gösteren 14 bin 281 özel okulun 6 bin 528’i (yüzde 46’sı) özel okul öncesi eğitim kurumu. Eğitim Sen’e göre; hükümet diğer eğitim kademelerinde olduğu gibi okul öncesi eğitimde de özel öğretimi teşvik edici, velileri özel okul öncesi öğretim kurumlarına yönlendiren adımlar atıyor. Ancak özel kreşlere gönderebilmek için de büyük harcamalar yapmak gerekiyor.
SÜBYAN MEKTEPLERİ
Bu ve benzer sebeplerle aileler sübyan mekteplerine mecbur bırakılıyor. Özellikle emekçilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde hem kreş hem de okul öncesi din eğitimi veren, denetimden muaf sübyan mekteplerinde ise soyut kavramları hiçbir şekilde gelişmemiş çocuklara “din” anlatılıyor. Günah, sevap, cin, şeytan, her şeyi gören Allah ve daha çocukların anlamlandıramadığı onlarca kavram... Üstelik bazen sayfalarımızda da sıkça yer verdiğimiz fiziksel ve psikolojik şiddet ile istismar da cabası… Bu “mektepler” hiçbir bakanlık tarafından denetlenmiyor. Eğitimi kimin verdiği belli değil. Öğretmen gibi bir kavram yok. Belletmenler, hocalar, ablalar ya da ağabeyler var. Çocukların psikolojilerinin nasıl etkilendiğini bilip bilmedikleri meçhul.
İstanbul’da her sokakta bulunan, ‘yaramazlık yaptığında’ çocukların kapatıldığı ‘karanlık oda’larla meşhur sübyan mekteplerine göndermek çalışan kadınlar için bir tercih değil zorunluluk. Gazetemize son 1 yılda sübyan mektebi kabusunu anlatan kadınlardan birkaç örnek verelim:
- Bir tekstil atölyesinde çalışan Nazife Altuntaş: Kreş isterdim ancak pahalı, imkanım olsa sübyana değil kreşe gönderirdim.
- İstanbul’un Esenyalı Mahallesi’nde Fidan: Yatağa işemeye başladı. Evde ne yapsak ‘günah’ demeye başladı. Doktora götürdüm. Çocuk çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyormuş.
- İkitelli’den Fatma: Çevremdeki kadınlardan, çocuğundan ‘Başını neden kapatmıyorsun, neden namaz kılmıyorsun, neden ayakta su içiyorsun?’ sözlerini duyanlar var.
- İkitelli’de yaşayan Sevgi: Dua ezberlemediği, istenilen gereçleri getirmediği için karanlık oda cezası ile cezalandırdıklarını duydum. Ben çalıştığım için göndermek zorundaydım