10 Mart 2013 12:46

Dibe vurduk şimdi yükselme zamanı

Gökhan Durmuş

DİSK’te bugüne kadar gelinen süreçte neler yaşandığını Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile konuştuk.
 
Olağan kongrenin üzerinden daha bir yıl geçti. Bir yıl içinde bir istifa ve olağanüstü kararı alındı. DİSK’te neler oluyor?
DİSK’te bugünlerde yaşananlara bakıldığı zaman pek iyi şeyler olmadığı görünüyor. DİSK kuşkusuz Türkiye işçi sınıfının beklentilerini karşılamak üzere kurulan en önemli emek örgütlerinden birisidir. Hep de bu misyonuna uygun davranmaya çalışmıştır Ama son süreçte özellikle geçen yıl yaptığımız kongreden bugüne kadar birçok olumsuzluğu da içinde barındırarak geldi. Düzeltmek için önemli çabalar sarf edildi ancak içindeki sorunları çözme konusunda önemli çıkışları gerçekleştiremedi. Biz yönetimi oluştururken güçlü, bütün sendikaları kapsayacak, kararlılığı ve cesareti önüne koyacak, geleneklerine uygun bir şekilde mücadele tarzını sürdürecek gölgesine sığınmayan bir DİSK yaratalım istedik. Çünkü bir önceki dönemde biraz boşluk ve eksiklikler vardı. O eksiklikler DİSK’in kamuoyundaki algısıyla ilgili rahatsızlıklar da yarattı. Biz onların da kısa süre içinde telafisini ve ortaya çıkacak sorunlara karşı da güçlü bir istinat duvarı örebilecek bir DİSK’i yaratmak istedik. Öyle de oldu. Güçlü, bütüne yakın sendikaları kapsayan bir yönetim oluştu. İlk kurul toplantılarımızda da DİSK’in geleceği ile ilgili birtakım olumsuzlukları ortadan kaldırmanın yolunun yönetim içindekilerin birbirlerine güvenmelerinden geçtiğini özellikle belirttik. Omuzdaş olunması gerektiğini söyledik. Bugün yaşanan sorunların nedeninin aslında omuzdaş olunamamasından omuzların arasında boşluk bırakıldığından kaynaklandığını görüyoruz. Omuzdaşlığı bir noktada sırtını döndüğün zaman bile güvenebileceğin, birisine bir saldırı yapıldığı zaman bir bütün olarak karşı çıkabilecek bir anlayışın ortaya konulabilmesi anlamında söylüyorum. Bu gerçekleştirilemedi. Sendikacılık bir ekip işidir. Biz sendikamızda hep bu yöntemle bu günlere taşıdık kendimizi. biliyoruz ki sendikada şahsi oynayan küme düşer.
 
Siz neden istifa ettiniz? Bugüne kadar bu konuda bir açıklama yapmadınız.

Bazı şeylerde kol kırılır yen içinde kalır misali biraz sessiz kaldık zararı azaltmak için. Söylediğim gibi ekip çalışmasını istediğimiz şekilde hayata geçiremedik. Birtakım kapılar açık kaldı. O kapılardan da istenilmeyen sıkıntılar doğdu sızıntılar içeri girdi. DİSK’in en önemli tarihsel özelliği bağımsız olmasıdır. Bağımsızlığa helal getirecek bir davranış DİSK’in içinde kabul görmez. Biz bu anlamda birtakım iç sorunlar yaşadık. Bunlara karşı ortak duruş sergilenmesini istedik. Bu sergilenemedi ve bugün de yaşanan şeyler o gün ortak duruşun sergilenememesinden kaynaklanıyor. Sızıntı oluşturan deliğin büyümesinden kaynaklanıyor. DİSK diğer işçi konfederasyonlarına göre biraz daha homojen olsa da yine de içinde çok çeşitli siyasal anlayışlar, sendikal perspektifler var. Onları bir araya getirmek önemli bir beceri işidir. Biz onları bir araya getirerek bir uyum yaratmak zorundayız. Sendikacılık masaldaki Sfenks gibidir, bulmacasını çözemeyeni yutar. Bunu yapamayanları sendikal hayat bir bir tüketiyor. Bizim için önemli olan önümüze çıkacak sorunlara karşı, kimden gelirse gelsin saldırılara karşı yan yana bir mücadeleyi ortaya koyabilmekti. Biz Birleşik Metal-İş olarak yönetime geldiğimiz andan itibaren bu hassasiyetlerimizi hep dile getirdik. Ancak bu duygu ve düşüncelerin ortaklaşmasını sağlamakta zorlandık. Sendikamıza yönelik kimi saldırılara karşı veya kimi uygun olmayan davranışlara karşı gereken yerlerden gerekli tepkilerin ortaya konulmasını istedik. Onu da gerçekleştiremedik. Biz elbette sendikamızın eleştirilmesine, yöneticilerimizin eleştirilmesine refleks gösteren bir sendika değiliz Biz duruma göre duruş değiştiren bir sendika olmadığımız için asla abdestimizden kuşkumuz olmadı,
Herkes istediğini yazabilir, bizimle ilgili olumsuz düşünceler ifade edebilir. Bizim ‘şurada şöyle yazıldı, burada böyle yazılıyor’ diye bir eleştirimiz yok. Bizimle ilgili zaman zaman merdiven altı yazılarla bir saldırı söz konusuysa, birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlardan buna karşı bir çıkış bekleriz. Benim için bir yerde yazılanın doğru ya da yanlışlığından bağımsız olarak sendikamıza sahip çıkmasını isterim. Elbette diğer ayrıntıları tartışırız. Bu gerçekleşmeyince sendika kurullarımızda rahatsızlıklar oluşmaya başladı ve bir yol ayrımı yaşandı. Bizim o gün yaşadıklarımızı bugün başkaları yaşıyor. Eğer o gün teşhis iyi yapılsa ve tedavi doğru uygulansaydı bugün yaşananlar önemli ölçüde yaşanmayacaktı.
 
DİSK’te bundan sonra ne yaşanacak?
En iyi okul birçok şey yaşamış bir kişinin dizlerinin dibidir derler. Yani hayat ileri doğru yaşanır ama geriye bakarak anlaşılır. Çok olmasa da biraz geriye bakmamız veya söylenenleri biraz da kalbimizi açarak dinlememiz gerekiyor.
Biz bu yaşadıklarımızdan ders çıkararak, birlikte olağanüstü bir genel kurul gerçekleştireceğiz. DİSK’e bağlı sendikaların yöneticilerinin bir araya gelerek daha sağlıklı bir yapının oluşumu için çaba sarf edeceğini düşünüyorum. Daha öncesinde olduğu gibi Birleşik Metal-İş de buna uygun davranacak. Tarihsel sorumluluklar taşıyan insanlarız biz. Bugüne kadar hep bunun gereğini yaptık. Geçen dönem genel sekreterlik görevi bize verildi. Yürütmeye çalıştık ama yol işaretlerini iyi yerleştiremediğimiz için olmadı. Bu dönem de bu örgüt bize başka bir görev verirse DİSK’in olması gereken yere taşınması için üzerimize düşeni yapmaktan kaçınmayız.
Olağanüstü Genel Kurul Nisan başında yapılacak. Hemen arkasından da 1 Mayıs’ı kutlayacağız. 1 Mayıs emek mücadelesi açısından önemli bir gün. Ona iyi hazırlanmamız lazım. Hükümetin uygulamaya koyduğu emek düşmanı politikalar sonucu daha kötü bir dönemin bizi beklediği ortada. Neoliberal politikalara ve hükümetin politikalarına karşı ‘bir’ olabilirsek, ‘birlikte’ mücadele yürütürsek karamsar bir tablo kalmaz karşımızda. Dibe vurduk zaten artık yükselme zamanı.


ŞAPKA DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ

Yeni yasayla DİSK’e bağlı birçok sendika yetkisiz kaldı. Önümüzdeki dönem DİSK için ayağa kalma dönemi olabilecek mi?
Bu inişli çıkışlı dönemler hep var oldu. Sadece DİSK değil bütün emek hareketi bunu yaşadı. Biz bu yasaya karşı gücümüz oranında engellenmesi için çaba sarf ettik. Hükümetin çıkarttığı bu yasanın ardından herkes kendisinin bir avuç olduğunu gördü. Eskiden istatistiklere bakarak kendimizi olduğumuzdan fazla gösteriyorduk. Şimdi şapka düştü kel göründü. Türkiye’de son 30 yıldır tembel tembel oturan sendikalar da gerçekliğini gördü. Taşeronlaşmaya, özelleştirmeye karşı çıkmayanlar bunun sonuçlarını acı bir biçimde yaşıyorlar. Fotoğrafın tamamının görünmesi açısından da iyi oldu aslında. Konfederasyonlar açısından bakıldığı zaman DİSK yalnız başına kaldı bu yasaya karşı. Önümüzdeki günlerde bütün sendikaların üye sayısını yükseltmesi gerekiyor. Ancak bunu konfederasyonların dilenen değil, direnen politikalarla yapabileceğini ve gereğinden fazla efor sarf etmesiyle mümkün olabileceğini düşünüyorum.



MESS görüşmeleri sizin için hangi aşamada?

Metal sözleşmelerine başladık. Yaptığımız müzakerelerle bir sonuç alabilmiş değiliz. Bize ücretlerde yüzde 4.6 oranında sosyal haklarda yüzde 9 ve işin düzenlenmesiyle ilgili de bir teklif geldi. Denkleştirme süresinin 4 aya çıkartılması, telafi çalıştırma ve ücretsiz izinlerin kullandırılması konusunda işverene inisiyatif veren bir ek madde konulmasını istiyorlar. Ayrıca ikramiyelerin fiili çalışma günlerine göre ödenmesini önerdiler. Bunların bizim tarafımızdan kabul edilmesi mümkün değil. Diğer sendikalara da aynı zam teklif edilmiş. Bu metal işçilerinin kabul edebileceği bir oran değil. Uyuşmazlık sürecinde bu rakam yukarı çıkacak mı? O sendikalar nasıl bir tavır sergileyecekler bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Biz TİS komisyonlarımızı toplayarak durumu değerlendirdik. Bu hafta işyerlerinde bilgilendirme yapılacak, sokaklara çıkılacak sınıf kokulu kimliklerle şehirlerin sokaklarında eylemlilikler hayata geçirilecek. Hafta sonu Bursa’da Bosch işçilerinin sarı sendikadan kurtuluşunun birinci yıl dönümü bütün metal işçileriyle birlikte kutlanılacak. Metal grup sözleşmeleri ülkede diğer toplu sözleşmelerdeki ortaya çıkan oranlar açısından önemli bir süreç. Bizim handikapımız MESS’in kendisinin hormonlu bir şekilde büyüttüğü bir sendika ile aynı işkolunda bulunuyor olmamız.

Türk Metal Sendikası da uyuşmazlık kararı aldı. Metalde bir grev söz konusu olur mu?
Bu sendikanın üstlendiği misyon, bugüne kadar ortaya koydukları görüntü işverenin dışında çok fazla hareket edemeyecekleri yönünde. Sermayenin besleyip büyüttüğü güçlendirdiği, işçileri zorla üye yaptığı bir yapının işverenlere karşı çıkması eşyanın tabiatına aykırı. Sendikacılık bağımsız ve itaatsiz olana ihtiyaç duyar.
Türk Metal diyor ki ‘kazandıracağız, kazanacağız’ onların misyonu bu. Kapitalist bir düzende zamların sermayenin iştah durumuna göre yapıldığı bir sistemde diz çökerek, el açarak kazanmayı umuyor. Bunu yaparken de aslında sürekli düştüğü çukuru eşeliyor. Bir taraftan kendilerini çok değişmiş gibi göstermeye çalışıyor. Hükümete, işverene, işçiye sol cenaha, basına, uluslararası alana şirin gözükmeye çalışıyor. Ama Hürmüz bile baş edemedi yedi kocayla. İşin içinden nasıl çıkacaklarını ben tahmin edemiyorum. İşverene muhtaçlar çünkü onlar sayesinde büyüyorlar. Hükümete muhtaçlar yolsuzluk dosyaları savcılıkta bekletiliyor. Bunlar doğrudur yanlıştır bilemem ama mahkemeye bile yansımamış hükümetin elinde bir koz olarak duruyor henüz. Gazetelerde mal varlığı ile ilgili haberler çıkıyor bir tane bile tekzip edilen yok. Hatta gazeteler aranıp bu haberlerin devam etmemesi ricasında bulunuluyor. Demek ki doğru. Rüzgarın önü sıra savrulmayı akıllılık zannedenler, rüzgara karşı yürümenin verdiği o duyguyu nereden bilsin ki greve çıksın.


BOSCH’TA HERKES HAREKETE GEÇTİ

BOSCH’ta neler yaşandı? Geçtiğimiz günlerde Meclis’te bir açıklama da yaptınız.
Geçen dönem verdiğimiz doğru mücadele olumlu sonuç verdi. Esaret altındaki metal işçilerinin Birleşik Metal-İş’e yönelmesini daha da belirginleştirdi. Bosch, Reksrot, Cengiz Makine işçileri sendikamızı tercih ettiler. Bosch konusu Türk Metal Sendikası Başkanının 24 saat fabrikada işçilere yalvarmasıyla gelinen bir süreç değil. İşverenin, siyasi iktidarın, uluslararası sermayenin ve Türkiye’deki ana ve yan sanayinin bir araya gelip sendikamıza karşı işbirliğinin sonucudur. Başta yetki prosedürü şu olmalıydı, ikimiz de yetki talebinde bulunuyoruz. Eğer benim yetkim yoksa itiraz etme hakkım var ve mahkemede bu iş çözülür. Bu hak elimden alınarak Mayıs’taki yetki başvurusu dikkate alınmayıp Ekim ayındaki başvuruya cevap veriliyor. 4 Mayıs’taki yetki başvurularını geri çekip Ekim ayında tekrar başvuruda bulunuyorlar. O zaman sadece birkaç yüz üyeleri var. Sonra işveren baskılarıyla zorla işçiler sarı sendikaya tekrar götürülüyor. Bunların belgeleri var. Noter sahtekarlığı da var. Bakanlık bunları dikkate almadı. Mahkeme de hiçbir inceleme yapmadan, küçük bir fabrikaymış gibi, SGK bilgileri istenmeden, bilirkişi raporları istenmeden bir celsede karar çıkarttı. Bu kurumlar üzerinde bir baskı olduğunu gösteriyor. Eğer Yargıtay’dan da dönmezse AİHM’e kadar gideriz. Bizim önerimiz referandum. Türk Metal kendine güveniyorsa işyerine sandık koyalım. Eğer işçi onları seçerse biz çekip gideriz. (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et