6 Mart 2024 04:20

Metin Yeğin: İşçilerin, kadınların, göçmenlerin yok sayılan tarihinin öyküsü

Dilek OMAKLILAR

Metin Yeğin’in yeni işçi filmi ‘3 Kadın 1 Grev’ Berlin’de prömiyerini yapıyor. Almanya’daki birçok şehirdeki gösterimini Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonunun (DİDF) düzenlediği film, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde gösterilecek.

1973 yılında Almanya Pierburg’da bir karbüratör fabrikasındaki grevin çevresinde gelişen kurmaca bir öykünün anlatıldığı filmin oyuncu kadrosunda, Itziar Ituño Martinez, Yelda Reynaud, Pelin Batu, Lila Gürmen gibi isimler yer alıyor.

Bütün dünyayı saran padişah dizileri, filmlerinin yerine bu dünyayı inşa edenlerin; işçilerin, kadınların filmini yaptıklarını söyleyen filmin Yazarı ve Yönetmeni Metin Yeğin ile Avrupa prömiyeri öncesi görüşerek filmi üzerine konuştuk. 

‘KOCAMAN BİR GERÇEKLİĞİN İÇİNDE BİR ÇIĞLIK’

Bir önceki filminizin adı ‘Grev’di, bu kez de ‘3 Kadın 1 Grev’. Pek öyle sık rastlanır isimler değil. Bize yeni filminizden bahseder misiniz?

Haklısınız hiç değil. Zaten önceki filmimiz ‘Grev’ ismini aratırsanız, bir 1910’da Sovyetler Birliği’nde yapılmış bir Grev filmi var, onu görürsünüz. Bir de bundan bir yüzyıl sonra yapılmış bizim filmimizi. Farkındaysanız sanki dünyada işçiler hiç yokmuş, bütün dünyayı onlar ayakta tutmuyormuş gibi görünüyor. İşin ilginç olan kısmı işçiler de böyle hissediyor, kendisini görmüyor. Bu yüzden işçilerin hikayesini özellikle işçilere anlatmak istedik ve anlatmak istiyoruz. Koskocaman bir gerçekliğin içinde bir çığlık atmak bu...

3 Kadın 1 Grev filminden bir sahne

3 Kadın 1 Grev filminden bir sahne

‘GÖÇMEN İŞÇİLER HİÇBİR DİRENİŞİN İÇİNDE YER ALMAMIŞ ZANNEDİLİYOR’

“3 Kadın 1 Grev” de bir işçi filmi ama aynı zamanda bir kadın filmi sanırım?

Evet bir önceki filmimiz gibi asıl olarak kadın işçilerin filmi bu. 1973 yılında Almanya’da Pierburg’da bir karbüratör fabrikasındaki gerçek bir grevin çevresinde gelişen kurmaca bir öykü. Garip bir şekilde neredeyse bütün insanlar otomobil kullanıyor ama onun üretiminde kadınların, kadın işçilerin yerinin hiç farkında değiller. Yine birçok şeyde olduğu gibi kadınların çoğunlukla ürettiği, erkeklerin çoğunlukla doğrudan kullandığı bir şey otomobil. Konuştuğumuzda birçok kişi ‘Aa karbüratörü kadınlar mı üretiyor?​’ diye soruyordu. Aynı zamanda bütün sol da dahil, göçmen işçilerin direnişlerinden bihaber genellikle. Göçmen işçiler sanki hiçbir direnişin içinde yer almamış zannediliyor. Bu yüzden ‘3 Kadın 1 Grev’ hem işçilerin hem kadınların hem de göçmenlerin yok sayılan tarihinin öyküsü. Düşünün bu kazanılan grevden sonra sadece göçmen işçiler için değil bütün Almanya’da kadın erkek ücretleri yüksek oranda eşitlendi. Şu anda bile kadın erkek işçi ücretleri arasında aynı eşitlik yok.

‘İŞÇİ VE KADIN FİLMLERİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Uzun metraj filmleri çekmek pahalıdır, çok da emek isteyen bir süreç. Sizin bu iki filminizde de dünyaca tanınmış oyuncular da yer alıyor. Bunu nasıl gerçekleştiriyorsunuz? 

Ah, gerçekten bir de bize sorun. (Gülüyor) Kolay olmuyor tabii ki... Hiç abartmıyorum yüzlerce insanın emeği var filmin her saniyesinde. Sadece parasal bir şey de değil bu ama parasal kısmı da kapitalizmin karnında yaşarken yok sayılamaz. Öncelikle bir önceki filmin ‘Grev’in bütün gelirini bu filme aktardık. Ayrıca mali olarak çok küçük ama moral açısından çok önemli ‘suç ortaklıkları’ yaptık. Dünyanın her yerinden çok küçük miktarlar da olsa katılımlar oldu. Fakat bizim için çok önemli olan, bize yalnız olmadığımızı hissettiren, adına ‘yapımcı’ diyemeyeceğimiz Tanju Uysal, Eşref Bukan gibi arkadaşlarımızın hem manevi hem de mali katkıları göz ardı edilemez ve çok değerlidir. Herkesin milyon dolarlık bütçeleri var ama buna karşın bizim insan soluklarından, dayanışmadan, dostluktan ve birlikte hareket etmekten doğan başka bir gücümüz var. Biz suç işlemeye devam edeceğiz, yani işçi filmleri, kadın filmleri yapmaya devam edeceğiz.

Almanya’daki bir grevi konu alan filmin ilk gösterimini bu yüzden Berlin’de yapıyorsunuz. Bu gösterimleri de DİDF düzenliyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? 

Evet, bizim amacımız daha önce de söylediğim gibi filmi esas sahipleriyle; işçilerle, kadınlarla, göçmen işçilerle buluşturmak. Bu yüzden 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Berlin’de prömiyerini yapmak bizim için çok anlamlı. Aynı zamanda bunu Almanya’da en geniş göçmen işçi örgütlerinden biri DİDF ile yapmak, bizi doğrudan seyircimizle buluşturması açısından da çok önemli.

Berlin’deki prömiyere oyuncular da katılacak mı? 

Hepimiz orada olacağız. İtziar, Pelin, Yelda, Lila, Ryan, Parola, Serkan... Vizelerin müsaade ettiği kadar tabii... Bekleriz. 8 Mart’ta Berlin’de yeni bir işçi filmine, yeni bir Grev’e, 3 Kadın 1 Grev’e katılımınızı bekliyoruz. 

Prömiyerin yer ve tarihi: 

8 Mart- 19.30 Babylonberlin-eu

Ross -Luxemburg – Str. 30

10178 Berlin

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et