Orta Doğulu kadınların kurtuluşu
Hem ekonomik hem sosyal zorluklardan mustarip kadınlar, tek çarenin mücadele olduğunun her geçen gün daha da farkına varıyor, tıpkı Mısırlı, Yemenli, İranlı kadınlar gibi.
İran'da öldürülen Mahsa Amini için yapılan gösteri, İstanbul, 2022 | Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Bilkent Üniversitesi öğrencisi
Birçok insan Orta Doğu’da kadının kurtuluşunun olamayacağını düşünüyor. Bunu Avrupa veya Amerika için düşünmeyip Orta Doğu için düşünmelerinin gerekçesi ise din ve geleneklerin beraber oluşturduğu kültür. Kültür yüzünden Orta Doğulu kadınların kurtuluşa ulaşamayacağı, asla özgür olamayacakları sanılıyor ve böylece çözüm ya sonsuz çile ya da kültürün tamamıyla yok edilmesi oluyor. Bu bağlamda İslamofobi ve ırkçılık, Orta Doğu hakkında yorum yapanlar arasında yükselen oryantalist eğilimler olarak karşımıza çıkıyor. Amerikalı kadınların sorunları üzerine konuşurken sorunu Amerikan kültüründe ya da Hristiyanlıkta aranmaz. Konu Orta Doğu olunca tüm Orta Doğu’yu homojen görme güdüsü konu Avrupa veya Amerika olunca böyle olmaz ve derin tahlillere girilir. Orta Doğu’da öne çıkan kadın mücadelelerini de anmak çok önemlidir. Bu mücadeleleri incelemek yaşadığımız coğrafyanın umutsuz vaka olmadığını bizlere gösteriyor.
ORTADOĞU’DAN KADIN MÜCADELELERİ
Örneğin, Mısırlı kadınların peçenin kaldırılması için verdiği mücadeleden bahsedebiliriz. Orta Doğulu kapitalistlerin kâr ve sömürünün derinleştirilmesi uğruna yüzyıllarca kadınları eve tıkma çabasına karşı 20. Yüzyılın başlarından itibaren peçe zorunluluğunu tartışan kadınlar, peçenin kaldırılması için mücadele etmekle kendilerini sınırlamamış aynı zamanda Mısır’ın bağımsızlığı için Mısır Devrimine de en ön saflarda katılmışlardır. Bu süreçte birçok kadın büyük bedeller ödemiştir. 2021 senesinde kaybettiğimiz Mısırlı feminist yazar Nevâl es-Saadavi de bu bağlamda büyük rol oynamıştır. Mücadelesi süresince de Mısır hükümeti tarafından tehlikeli görülerek hapse atılmıştır. Hapisteki anılarından da esinlenerek bir başyapıt olan “Sıfır Noktasındaki Kadın”ı yazmıştır. Kadın ezilmişliğinin temelinde emperyalizm ve dini tutuculuktan beslenen kapitalizmi işaret etmiş ve kendi de hayatı boyunca ülkesi bakımından önemli anti-emperyalist mücadelede aktif olarak bulunmuştur.
Başka bir örnek bulmak için Yemen’e de göz atabiliriz. 20 seneden fazladır toplumsal cinsiyet indeksinde en alt sırada olan Yemen’de kadınlar, 2011 senesinde Orta Doğu’yu etkisi altına alan Arap Baharında, karar verme süreçlerinde yüzde otuz kadın temsilci bulundurma kotasını sağlayabilmiş ve insan haklarının oldukça problematik olduğu bir ülkede kadın hareketi ciddi bir ivme kazanmıştır.
İran’a bakacak olursak da yakın zamanlara dair birçok örnek görebiliriz. Örneğin 2021 yılında tüm dünyaya yayılan Mahsa Amini protestoları, en baskıcı rejimlerde bile kadınların mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Ayrıca Masha Amini protestoları birçoğumuzun tartıştığı gibi yenilgiyle sonuçlanmamış, belli kazanımları da beraberinde getirmiştir. İranlı kadınlar başörtüsü zorunluluğunu fiili olarak delmiş, hükümetin ahlak polisi uygulaması bu süreçte feshedilmiştir.
TÜRKİYE’DE HAREKETİMİZİ BÜYÜTMELİYİZ
Son olarak Türkiye’de ise kadın hareketi tek adam iktidarının saldırılarına karşı müdafaa durumundadır. 100 yıl önce kazanılmış haklar AKP ve gerici ittifaklarıyla yeniden tartışmaya açılmakta, kadınlar mevcut haklarını korumak için mücadele etmektedir. İktidar kadınların mevcut haklarına saldırırken bir yandan da kadına biçtiği rolü ideolojik olarak örgütlemekte, kadın-erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu dile getirmekte, kadınları eve tıkmaktadır. Böylece kadınların ev içi emeğini ücretsiz bir şekilde sömürmektedir. Bir diğer deyişle, Türkiye burjuvazisinin kârına kâr katmasını sağlamaktadır.
Hem ekonomik hem sosyal zorluklardan mustarip kadınlar, tek çarenin mücadele olduğunun her geçen gün daha da farkına varıyor ve tıpkı Mısırlı, Yemenli, İranlı kadınlar gibi birbirine tutunarak geleceğe umutla bakabileceği bir politik hat arıyor. Çünkü iktidarın Türkiye’deki kadınların haklarına yönelik saldırıları mücadeleyi her geçen gün daha da zorunlu hale getiriyor. İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkılması, birden fazla eşi olan milletvekillerinin türemesi, İslamcı örgütler tarafından kadınların kazanımları olan 6284’ün, karma eğitimin yeniden tartışmaya açılması ve artan yoksulluk kadınların bir araya gelme ihtiyacını daha net bir şekilde gösteriyor. Ayrıca kadınların karşı karşıya olduğu İslamcı saldırılar da kadın mücadelesinin neden laiklik mücadelesi ile kol kola yürümesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Türkiye ve Orta Doğu ile sınırlı olmayan Avrupa ve ABD’de sıklıkla görülen kadınların haklarına yönelik saldırılara karşı sahip olduğumuz kazanımları korumalı ve kadının kurtuluşu için coğrafya kaderdir demeden mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.