“Yerli milli” KAAN da İliç gibi bir emperyalizm faciası
KAAN, tam da Erzincan İliç’te Kanadalı Anagold firmasının işçileri bir enkaza kurban ettiği zamanda, yani dışarıya bağımlılığımızı sorguladığımız bir anda gündemimize girdi.
Feyza CEREN
ODTÜ
Milli Muharip Uçak KAAN, geçtiğimiz günlerde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. KAAN “yerli ve milli” ilk savaş uçağı olmasının yanı sıra iktidar için güçlü bir seçim propagandası olma özelliğini de taşıyor. İktidarca “Muhalefet 3 maymunu oynuyor, çekemiyorlar, karalamaya çalışıyorlar” diyerek tanıtılan bir araç. KAAN, tam da Erzincan İliç’te Kanadalı Anagold firmasına ait maden şirketinin bütün ilçede bir sömürü ağı kurarak göz göre göre gelen felaket karşısında işçileri bir enkaza kurban ettiği zamanda, yani dışarıya bağımlılığımızı sorguladığımız bir anda gündemimize girdi. Gerek basın yasaklarıyla gerek konuyu gündemden hızlıca atmaya çalışarak gizleniyor 9 işçinin hâlâ kayıp olduğu. Maden şirketinin kurulduğu andan beri aldığı teşviklerle vergi aflarıyla devlet tarafından tam destekle güçlenmiş, muhtarlık seçimlerinde dahi bu şirkette işçi olma vaatleri verilmiş. İhmallerin sonucunda kaybettikleri arkadaşlarının kemiklerine ulaşamayacaklarını gören işçiler “Basit iş önlemleri dahi alınmadı”, “İşçileri uyaracak siren dahi çalınmadı” diyerek acılarını ve öfkelerini dillendirirken arama çalışmaları an itibarıyla durmuş durumda.
İŞ BİRLİĞİNİ SAKLAMA “SİLAHI”
Yabancı sermayenin ülkemize gelmesini ekonomik kalkınma olarak önümüze koyan devlet, ülkenin dört bir yanında bir yandan kaynakları sömürürken bir yandan da halkı kötü çalışma koşullarına mecbur eden, önlemler almayıp ölüme terk eden şirketlerle iş birliği içinde. Milli savaş uçağı KAAN da iktidarın emperyalistlerle iş birliği içinde olma halini saklamak için gerekli bir “silah” hâline gelmiş bulunmakta. Konu yerli üretimse eğer, Türkiye’nin bolca üretim alanının ve kapasitesinin oldu temel ham madde pamuk üretimine baktığımızda 2021-2022 sezonunda üretimin 827 bin ton, ithalatınsa 1 milyon 203 bin ton olduğunu görüyoruz. Bunun yanında buğday, pirinç gibi temel ürünlerde durum dışa bağımlılığımız oldukça yüksek. Ağır sanayide, demir ve çelikte durum daha da kötü. Ülkeye gelmeleriyle övünülen yabancı şirketlerin sayısı resmi verilere göre 31.12.2020 tarihi itibariyle 73.679 kadardı. Bu şirketler devletten aldığı tam destekle ucuz işçi çalıştırmaya, sömürü koşullarını arttırmaya ya da Anagold örneğindeki gibi bir maden faciasında suya ve toprağa karışan siyanürle ülke topraklarını yer üstünden ve altından zehirlemeye hız kesmeden devam ediyorlar. Tüm bunlara bakıldığında savaş sanayisindeki milli olma çabası bizlere bazı sorular sorduruyor. Örneğin, yerli ve milli bir savaş uçağı, sınır ötesi operasyonlarda tam olarak bağımlı olduğumuz emperyalistlerin, Amerika’nın, Rusya’nın, ortaklıklarıyla ve onların güdümünde ilerlemeye devam etmek zorunluluğunda değil mi? Dillerde dolaşan güçlü Türkiye sözü; “yerde” yalnızca yaşamına devam edebileceği kadar paraya çalıştırılan bir halk ama “gökte” yerli ve milli, güçlü savaş uçağı anlamına geliyor.
Evrensel'i Takip Et