Sovyetlerde kadın hakları ve cinsiyet eşitliği
Sovyetler Birliği’ndeki deneyimler kadın meselesinin yasalarla değil halk kitlelerine inerek tabandan bir değişimle çözülebileceğinin en büyük kanıtıdır.
![Sovyetlerde kadın hakları ve cinsiyet eşitliği](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/173609.jpg)
Görsel: Sovyetler Birliği'nde yapılan Dünya Kadınlar Günü afişi (1911)
ODTÜ öğrencisi
1917 Ekim Devrimi’nden sonra Sovyetler, kadın meselesinin çözümünü yasal zeminin ötesine taşıyan tek ülke olarak geçmektedir. Sovyetler için, kadının ezilmişliği sorununun çözümü komünist toplumun inşasında en önemli meselelerdendi. Günümüzden farklı olarak kadını aile kavramı içerisinde sıkıştırarak geçici haklar verilmemiş, kadın meselesini toplum içinde çözmeye, kadınları ekonomiye ve toplumsal yaşama kazandırmaya yönelik politikalar uygulanmıştır. Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin varlığı; yönetimin tamamen halkın, kadınların, emekçilerin elinde bulunması kadının ezilmişliği sorunun çözümüne farklı bir perspektif kazandırdı. Kadınlar bulundukları alanda mücadelelerini yükseltiyordu. Yaşadıkları sorunların çözümünü tartışıyor, yaşamları hakkında söz sahibi oluyorlardı.
DEVRİMİN İLK SENELERİNDE TANINAN HAKLAR
Devrimin hemen sonrasında birçok ülkede tartışma konusu bile olamayan kadın hakları Sovyetler’de tanınmaya başlamıştı. 1917 Şubat Devrimi’nden sonra kadınların oy kullanma hakkı, seçme seçilme hakkı kadınlar tarafından kazanıldı. Bu mücadelelerinin sonuçlarıyla erkeklerle eşit ücret ve iş saatinin 8 saatle sınırlandırılmasını içeren yasalar da çıkarıldı, boşanmayla ilgili olan sınırlandırılmalar kaldırıldı. Evlilikte eşlerin eşitliğini ve kadınların da çalışabilmesini öngören yeni bir aile kanunu yürürlüğe getirildi. Dini nikâh kaldırıldı ve kadının kendi soyismini kullanabilme hakkı tanındı.
Başka bir örnek olarak kürtajın yasallaştırılmasını verebiliriz. İç savaş yıllarında yasadışı yollarla yapılan kürtaj kaynaklı çok sayıda kadının hayatını kaybettiği biliniyor, Sovyetlerde bu konu önem arz ediyordu. 1920’de kürtajı yasallaştırarak devlet hastanelerinde kadınlara ücretsiz kürtaj yapma hakkı tanındı.
İlk senelerde yaşanan ekonomik kriz fuhuşu tetiklemişti. Bu sorunun temelinde yatan sebepler işsizlik, ücretlerin yetersiz oluşu ve kötü yapılandırılmış toplumdu ve Sovyetler Birliğinde de bu sorunun cezayla değil, uygun iş şartları sağlanmasıyla çözüleceğini düşünülüyordu. 1920’de “Fuhuşla Mücadele Komisyonu’” kuruldu. Bu komisyonun görevleri arasında kadınları yaşanabilecek sağlık sorunlarına karşı tedavi etmek ve kurslarda alınacak eğitimlerle kadınların meslek edinmesi sağlamak vardı.
Devrimin hemen ardından çıkarılan bu yasalara sınıflı ve ataerkil toplumdan yeni çıkmış yeni bir sistem kurmaya çalışan bazı halk kesimlerinin itirazı kaçınılmaz olmuştur. Bu sebeplerde Sovyetler Birliğinde sadece yasalarla değil halk kitleleri içinde kadın ezilmişliği sorunun çözümü için yerellerde de çalışma yürütülüyordu. Bütün bu uygulamalar, kazanımlar kadınların mücadelesiyle ve Sovyetlerin yasalarla, yerellerde yürüttüğü çalışmalarla elde edilmiş oldu.
JENOTDEL VE İLMİK İLMİK ÖRÜLEN KADIN MÜCADELESİ
1919 senesinde Sovyet Rusyada kurulan ve daha sonrasında bölgesel düzeyde çalışma yürüten Komünist Parti Kadın Birimi (Jenotdel) kadın özgürleşme meselesini bir çok alanda ileri konuma getirmişti. Çarlık Rusyasında kadınların sadece yüzde 13’ü eğitim alma imkânına sahipti. Bu yüzden Jenotdel’in önceliği kadınların okur yazar hâle gelmesi ve politik olarak eğitilmesiydi. Kadınlar için okulla, kütüphaneler,mitingler, okuma evleri düzenlendi. Seneler içerisinde “Robotnitsa” ‘’Kommunistka’’, ‘’Krestyanka’’ ve ‘’Delegetka’’ isimli dergiler çıkaran birim, kadın kitlelerini politik olarak eğitmeye ve siyasete dahil etmeye çalıştı.
Jenotdel’in ilk yöneticisi olan İnessa Armand’ın öncelik verdiği konu kadınlara ev işlerinde yardımcı olabilecek tesislerin, yemekhane ve çamaşırhanelerin ve çocuk bakım evlerinin kurulmasıydı.
Birim daha sonra cinsiyet eşitliği, annelik hakları ve terk edilmiş çocuklar, kadın işçilerin politik olarak eğitimi gibi geniş konulara odaklanmaya ve bu alanlarda çalışma yürütmeye başladı.
Öte yandan Türkistan, Azerbaycan, Ermenistan gibi diğer Sovyetler Birliği’ne dahil olan ülkelerde çalışmalar daha farklı ve zor koşullar içinde sürmekteydi. Kadınların sadece %1’lik kısmının okuma yazma bildiği, feodal sistemin hâlâ hüküm sürdüğü, milliyetçi ve dinci tutumların fazlaca hâkim olduğu bu bölgelerde kadın ezilmişliği sorunu hat sahfaya ulaşmıştı. Bu gibi bölgelerde Jenotdel üyeleri daha farklı politikalar izlemişti.
Kadınların evlerinden çıkmasının bile ayıp karşılandığı bu ülkelerde Jenotdel üyesi kadınlar çarşaflı bir şekilde ev ev dolaşıp kadınlarla konuşmuş, dergi dağıtmış, onları politik olarak eğitmeye çalışmıştı. Kadınlara okuma yazma öğretmek için camilerde eğitimler düzenlemiş; atölyeler, kulüpler kurmuşlardı. Bu durum sadece eğitim için değil kadınların sosyal hayata karışması açısından da çok değerliydi.
Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’da da ‘’Emekçi Kadınların Yolu” ve “Kafkasya Emekçi Kadınların Yolu’’ adlı gazeteler çıkmaya başlamıştı. Kadın çalışmaları, gericiliğin örgütlendiği Azerbaycan’da çok büyük başarıya imza atmıştı. On binlerce kadın sendika üyesi olmuş, binlerce kadın üniversite eğitimi almaya başlamıştı. Kısa süre içerisinde eğitim oranı yükselerek ev içi emek toplumsallaşmaya başlamıştı.
Sovyetlerde kadınların dahil olduğu mekanizmalarla karar verilen bir diğer politika çarşafla ilgiliydi. Çarşafı bırakan kadınlar kocaları tarafından şiddette uğradığından bunun önüne geçmek için kadına şiddet, bir süreliğine en büyük suç sayılan karşı devrimci suçlar kapsamına alınmıştı. Böylelikle kısa süre içinde Azerbaycanlı kadınlar çarşaflarını kitlesel olarak çıkarmaya başlamıştı.
KADIN HAREKETİ İŞÇİ SINIFI HATLARINDA
Sovyetler Birliği’ndeki deneyimler kadın meselesinin yasalarla değil halk kitlelerine inerek tabandan bir değişimle çözülebileceğinin en büyük kanıtıdır. Bunun en önemli sebeplerinden biriyse işçi sınıfının, halkın iktidarda olmasıydı. Kadınlar taleplerini rahatça haykırıyor ve bunun için çalışmalar yürütebiliyordu.
Günümüzde kadın mücadelesinin önemli kazanımlar elde ettiğini inkâr etmeden, bir taraftan da yalnızca bu mücadeleyle kapitalist sistem dahilinde tam bir eşitliğe kavuşulmayacağını söylemek mümkündür. Çünkü kapitalizm kendini kadın ezilmişliği sorunu üzerinden var ediyor. Ancak sınıf eşitliği sağlanmadıkca hiçbir toplumsal konuda tam olarak eşitliğe kavuşulamayacak, elde edilen kazanımlar da göz boyar nitelikte geçici kazanımlar olarak kalacaktır. Tam eşitliğe kavuşmamız için kadın hareketini güçlendirmeli ve mücadelemizi işci sınıfının mücadelesiyle birleştirmeliyiz.
Evrensel'i Takip Et