“İki Dil Bir Bavul”: Ana diller bölmez birleştirir!
Belgesel, öğretmenin geldiği yer ve bulunduğu yer arasındaki eşitsizliği, yoksulluğu ve susuzlukla mücadele eden halkın hâlini ortaya seriyor.
Süleyman ATALAY
Diyarbakır
“İki Dil Bir Bavul”, Denizli'den Urfa'nın Siverek ilçesine bağlı Demirci köyüne atanan Emre öğretmenin Türkçe bilmeyen Kürt öğrencileriyle bir yıl boyunca yaşadıklarını basit, sade ve doğal bir şekilde anlatıyor. 2008 yılında Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan yönetmenliğinde yayınlanan film-belgesel birçok festivalde çeşitli dallarda ödül kazandı.
Belgeselin başlarında hiç bilmediği bir dünyaya adım atan öğretmen, köyde su bulmakta zorlanan insanların karşı karşıya kaldığı yaşam koşullarıyla tanışır. Kendisini görmeye ve konuşmaya gelen köylülere şaşkın şekilde bir nevi dert yanıyor öğretmen, çünkü kendisinin yaşadığı durumu kendi deyimiyle “Ben ilk defa Doğu'ya geliyorum, acayip geliyor bana hâliyle. Neden, ben Batı'da büyümüşüm, büyük büyük apartmanların içinde böyle. Yani elimi atsam her şey elimin altındaydı” diyerek geldiği yer ve bulunduğu yer arasındaki eşitsizliği, yoksulluğu ve susuzlukla mücadele eden halkın hâlini ortaya seriyor.
İKİ DİLİN ARASINDA SIKIŞAN ÖĞRENCİLER
Bir bavulla geldiği köyde iki dil arasında sıkışır öğretmen, tıpkı öğrenciler gibi. Sık sık telefonda annesiyle konuşur. Öğrencilerle birbirlerini anlamakta zorluk çekerler ama bir şekilde anlaşırlar birbirlerinin yüzüne gülümseyerek. Sadece bir kişiyle daha çok anlaşmakta zorluk çeker. O da öğrencisi Zülküf'tür. (Zilkif Yıldırım) Türkçe’ye karşı direnir ama aynı zamanda derdini de anlatmak ister. Öğretmenin öğrencileriyle olan Kürtçe ve Türkçe karışık diyalogları iki dilin yıllardır birbirini anlama çabasının bir göstergesi gibi.
Zamanında Almanya'ya gidecek olan bir öğrencinin babası, karşılaştığı durumu öğretmene anlatıyor. Baba Almanya'ya gitmek için form doldururken iki dil bildiğini yazıyor forma, ana dil ve yabancı dil. Sorumlu kadın dilleri sorunca adam da Kürtçe ana dilim ve Türkçe de yabancı dilim deyince kadın, “Sen Kürtçe’yi de dil mi yaptın” diyerek dili yok sayan alaycı bir tavır sergiliyor.
Belgeselin başka bir bölümünde çocuğuna Türkçe bir kelimeyi Kürtçe olarak anlatan bir baba kadraja yansıyor. Küçük çocukların öğretmenlerine utana sıkıla zor bir şekilde söylediği, zor bir şekilde öğretilen veya ezberletilen “Tuvalete gidebilir miyim?” cümlesi, öğrencinin Türkçe cevap vermesi gerekirken Kürtçe cevap verip tek ayak üzerinde cezası alması gibi birçok gerçeklikle karşılaşıyoruz bu belgeselde.
Burada aslında net bir mesaj olarak ana dilinde eğitim sorununun görüntüsü var. Belgesel bu sorunu hem ince hem de yalın bir dille aktarıyor. Sadece ana dil sorununa değil, Kürt meselesine de değinen filmde öğrencilere “Andımız” ezberletilerek Kürt çocuklarının Kürt meselesinde nasıl bir yerde konumlandırılmak istenildiği ve nasıl bir psikolojiyle büyüdükleri gösteriliyor. Sonuç olarak bugün yaşamın birçok alanında tesirini gördüğümüz yasaklamaların aksine ana dilde eğitimin önemini daha fazla vurgulamak gerekiyor. Çok dilli bir toplumun insanları böldüğünü düşünen yasakçı zihniyete karşı sözümüz her zaman şu olmalıdır: “Ana diller bölmez birleştirir!”