7 Mart 2024 17:50

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri: Laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim istiyoruz

MEB ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ortak projesi "Hafızlık Projesi"ne tepki gösteren Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri, "Bu proje üzerinden doğrudan laik eğitim ve yaşam tarzı hedef alınmıştır" dedi.

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri: Laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim istiyoruz

Fotoğraf: Eğitim Sen Kocaeli 2 No'lu Şube

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliği ile hazırlanan Hafızlık Projesini Gebze İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde protesto etti. Açıklamaya Eğitim Sen, EMEP Gebze Belediye Başkan adayı Sinan Karataş, EMEP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Arzu Erkan, Tüm Emeklilerin Sendikası ve MMO üyeleri de katıldı.

Eğitim Sen Kocaeli 2 No'lu Şube Başkanı Doç. Dr. Savaş Karabulut tarafından okunan açıklamada, "Türkiye'de siyasi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda, dini kural ve referanslara göre biçimlendirme isteği yetkili konumlardaki kişiler tarafından sıklıkla ifade edilmiştir, çeşitli uygulamalarla bu istek yaşama geçirilmiştir. Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalanmıştır. Bu ortak proje üzerinden eğitimi dinselleşme süreci hızlandırılmış, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir" denildi.

"MEB DİYANET'İN YAN KURULUŞU GİBİ"

"Dini ve manevi değerleri merkeze alan ÇEDES projesi, etkin bileşeni din referanslı kurumlar olması nedeniyle laik-bilimsel eğitim anlayışına ve eğitim bilimlerine aykırı bir çerçevede hazırlanmış ve uygulanmaya başlamıştır" diyen Karabulut, "Bu proje kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı hem programa katkı sağlayan hem de 'temsilci öğretmen' kanalıyla öğrencileri bulan ve kamu mekânlarını kullandıran kurumlar olarak işlev görmektedir. ÇEDES projesiyle çocuklarımız tarikat ve cemaatlere yönlendirilmektedir. Eğitim bütünüyle Diyanet'e terk edilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı Diyanet'in yan kuruluşu olarak hareket etmektedir" ifadelerini kullandı.

"TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ KARŞI KATŞIYA GETİRİR"

"En son MEB, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile yürütülen 'Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi'nin uygulama usul ve esasları hakkında kamuoyunu bilgilendirmek bilimsel ve laik eğitimi savunan, geleceğin mimarları biz eğitim emekçileri için vicdani bir yükümlülüktür" diyen Karabulut, şöyle devam etti; "21'nci yüzyılda bütün dünya eğitim alanında kendini bilimsel ve teknolojik yenilenmeler doğrultusunda müfredat olarak yeniledi. Türkiye'de müfredat politik olarak bilerek ve isteyerek dinselleştiriliyor. Türkiye'de, ÇEDES, hafızlık, sübyan mektepleri, karma eğitim tartışmaları, tarikatların STK olarak kabul edilmesi ve benzeri durumlar toplumsal dinamikleri karşı karşıya getirme anlayışının ürünü olup, buradan nasıl bir kazanım elde edebilirim zihniyetinin uygulamalarıdır."

Toplumun dini referanslarla dizayn edilmeye çalışıldığını ifade eden Karabulut, "Çünkü iktidarın kitleleri kontrol edebilmek için dine ihtiyacı var. Dolayısıyla eğitim alanına da politik olarak araçsal bir zeminden bakıyor. Türkiye'nin durumu da çocukların durumu da aldıkları eğitim de gelecekleri de bu iktidarın hiç umurumda değil. Türkiye yüzyılı dedikleri şey aslında tamamıyla AKP'nin iktidarda kalması üstüne kurgulanan bir şey ve bu durumu ancak dinsel bir ideoloji ve tarikatlar eliyle yapacaklarını biliyorlar. Dolayısıyla her duruma çok da pragmatik bir şekilde bakıyorlar. Fakat sonuçları bütün toplumun yaşam alanlarına müdahale edilmesi olarak tezahür ediyor" dedi.

"DEMOKRATİK TOPLUM DEĞERLERİNE AYKIRI"

Emek ve Demokrasi Güçlerinin tam da bu noktada hem bilimsel ve pedagojik gerekçelerle hem de yaşam alanlarına böyle müdahale edilmesine razı olmayacağının altını çizen Karabulut, "Eğitim alanında bize zorla dayatılan bu projelerin hiçbirinin ne bilimsel bir temeli ne de pedagojik bir temeli vardır. Bu noktada en korumasız, neyin ne olduğunu bilmeyen çocuklar üstünden oynanan bu oyun kabul edilemez. Demokratik ve laik bir eğitim sistemi içinde, din ve inanç konularının öğrencilere dayatılması veya öğrencilerin seçim yapma özgürlüğünün kısıtlanması, eğitimde tarafsızlık ilkesine ters düşmektedir. Bu proje kapsamında 4. Sınıf öğrencilerinin Okul-Kur'an kursu işbirliğiyle gerçekleştirilecek bir akademik sınava girmeleri beklenmektedir. Yapılması planlanan uygulama gelişim çağında olan çocukların zihinsel ve duygusal gelişimlerini etkilemesi açısından pedagojik olarak tasvip edilmemekle birlikte, bu konuya dair alınan kararların, öğrencilerin ve velilerin rızası olmadan dayatılması, demokratik bir toplumun değerlerine aykırıdır" diye konuştu.

"HER ÇOCUK EĞİTİME EŞİT ERİŞİM SAĞLAMALI"

Hafızlık Eğitimi Projesinin 5. sınıfta başlayıp 7. sınıfın sonunda tamamlanması üzerine kurulu olduğu ve 6. sınıfta öğrencilerin akademik eğitimlerine 1 yıl ara vererek kayıt dondurmasının hedeflendiğini aktaran Karabulut, "Bu projenin detaylarına dikkatlice bakıldığında, bazı önemli sorular ve endişeler ortaya çıkmaktadır. 5. Sınıflarda okul merkezli Kur'an kursu destekli olarak hedeflenen proje, 6. Sınıf öğrencileri için Kur'an kursu merkezli sözde okul destekli bir uygulamaya dönüşmektedir. Örgün eğitimde olmayan çocuklarımız için nasıl bir okul desteğinden söz edilmektedir? 6. sınıf öğrencileri için örgün eğitime ara verme kararı, ciddi bir pedagojik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Örgün eğitim dışında kalan çocukların alacağı okul desteği hakkında belirsizlikler ve eksiklikler bulunmaktadır. Bu durum öğrencilerin eğitim sürecinde önemli bir kesintiye neden olacak ve gelecekteki akademik başarılarını etkileyecektir. Oysaki her çocuk eğitim hakkına eşit şekilde erişim sağlamalı ve hiçbir çocuk örgün eğitimden mahrum bırakılmamalıdır. Ayrıca pedagojik olarak yaz aylarında sanatsal, sportif ve kültürel aktivitelerde bulunması gereken çocukların, yoğunlaştırılmış Kur'an'ı Kerim kurslarına zorunda bırakılması ne derece doğrudur?" diye sordu.

"LAİKLİK VAZGEÇİLMEZ BİR UNSURDUR"

Söz konusu projenin içeriğinin, uygulama usul ve esaslarının, laik eğitim ilkesine aykırı bir yaklaşımı yansıttığan dikkat çeken Karabulut, "MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın işbirliği ile hazırlanan bu proje, tam da 3 Mart laiklik haftasında, laik ve bilimsel eğitime aykırı bir gelişme olduğu için endişe vericidir. Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerinden biri olarak, toplumsal barış ve düzenin bir teminatıdır. Laiklik, devletin herhangi bir din veya inanç sistemine dayanmaksızın, tüm yurttaşlarına adil ve özgür bir şekilde inançlarını yaşamlarını ifade eden bir ilke olarak kabul edilmektedir. Hoşgörü, çeşitlilik, saygı, eşitlik ve demokrasiyi güçlendiren bir ilke olarak demokratik toplumlarda vazgeçilmez bir unsurdur. Emek ve Demokrasi Güçleri olarak talebimiz laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim anlayışına uygun şekilde, eğitim sistemi içinde din ve inanç konularına objektif bir bakış açısıyla yaklaşılmasıdır. Kamuoyunu bu konuda bilgilendiriyor ve ilgili kurumları ve yetkililerini bu konuda anayasanın gerektirdiği yükümlülükleri yapmaya davet ediyoruz" dedi. (Gebze/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et