08 Mart 2024 16:13

"Yoksulluk ve savaş politikaları derinleştikçe en büyük mağdur kadınlar oluyor"

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde açıklamalarda bulunan İHD ve EŞİK: "Çözüm üretmesi gerekenler fail oluyor. Yasalar ihlal ediliyor. Kadınların kazanımları yok ediliyor"

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) açıklamalarda bulundu.

Bu yıl da binlerce kadının katlediliğini hatırlattığ İHD yaptığı açıklamada, "Kadına yönelik şiddet tüm boyutlarıyla devam ederken bizler insan hakları savunucuları kadınlar olarak bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın hakları mücadelesine bağlılığımızı dile getiriyoruz. Kadın kurtuluş mücadelesi devam ediyor. Ama dünyanın birçok bölgesinde yaşanan savaşlar da devam ediyor. Erkek egemen ve militarist devlet politikaları maalesef ki kadınlara savaşı dayatıyor. Savaşın en büyük mağdurları da kadınlar oluyor. Bugün dünyanın birçok bölgesinde Rojova’da, Filistin’de, İsrail’de, Libya’da, Suriye’de, Ukrayna’da kadınlar, savaş mağduru oluyorlar" ifadeleri kullanıldı.

Erkek egemen şiddetin kadınlara dayatıldığının altının çizildiği açıklamada İHD, "Coğrafyamızda da yerleşik devlet politikası erkek egemen şiddeti ve feodal değer yargılarını kadınlara dayatmaya devam ediyor. Kadınların kendi mücadeleleri sonucu elde ettikleri en büyük kazanım olan İstanbul Sözleşmesi’nden imza çeken resmi yetkililer, kadınlara maalesef ki ayrımcı politikalar uygulamaya devam ediyorlar. Kadına yönelik şiddet ve kadınlara karşı ayrımcılık konusunda iç hukuk uygulanmadığı gibi altına imza atılan uluslararası sözleşmeler de sürekli ihlal ediliyor. Çözüm üretmesi gerekenler fail oluyor. Yasalar ihlal ediliyor. Kadınların kazanımları yok ediliyor" diye belirtildi.

"DEVLET DİLİ, KADINLARA-LGBTİ'LERE YÖNELİK NEFRET VE ŞİDDET İÇERİYOR"

İktidarın, kadınların hukuk alanındaki kazanımlarını ellerinden alınmaya çalıştığının vurgulandığı açıklamada İHD, "Kadına yönelik şiddeti, resmi politika haline getiren iktidar anlayışı maalesef ki kadınların hukuk alanındaki tüm kazanımlarını da ellerinde almaya çalışıyor. Bugün nafaka konusunda dönen tartışmalar işte bu anlayışın ürünü. Devlet dili kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik maalesef ki şiddet ve nefret üreten bir yaklaşımı sergiliyor. Bu erkek egemen, feodal ve militer anlayış, devletin tüm imkanları kullanılarak, topluma dayatılmaya çalışılıyor" ifadeleri kullanıldı.

Kadınların yaşamın her alanında baskıya ve ayrımcılığa maruz kaldığının belirtildiği açıklamada iHD, "Sokakta şiddete uğruyoruz, evde şiddete uğruyoruz, gözaltında şiddete uğruyoruz, cezaevinde şiddete uğruyoruz ve iş yerlerimizde şiddete uğruyoruz. Yoksulluk ve kriz yükseldikçe savaşçı politikalar daha da derinleşiyor ve bu savaşçı politikaların en büyük mağdurları da kadınlar oluyor. Coğrafyamızda bir yıl önce yaşanan büyük depremin acıları ve sıkıntıları maalesef kadınlar açısından hala devam ediyor. Barınma hakları tamamen yok edilmiş olan kadınlar büyük bir yoksulluk içinde yaşamaya devam ederken, temel ihtiyaçlarına bile ulaşamıyorlar. Devletin kullandığı şiddet dili maalesef ki topluma yayılıyor. Bu şiddet dilinin toplumsallaşması sonucunda kadın cinayetlerinde büyük bir artış var. Son bir ayda 36 kadın, erkekler tarafından katledildi, 17 kadın da şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi. Bu sayılar son derece korkunç olduğu gibi aynı zamanda kadına yönelik şiddetin de büyüklüğünü gösteriyor" diye altı çizildi.

"KADINLAR EYLEMLERDE POLİS TACİZİYLE KARŞILAŞIYOR"

Kadınların ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin baskı altında olduğuna işaret edildiği açıklamada İHD şu şekilde açıklamasına devam etti: "Kadın örgütleri maalesef ki yaptıkları sokak gösterilerinde sürekli polis taciziyle karşılaşıyorlar, işkenceye ve kötü muameleye maruz kalıyorlar. Yine adli ve siyasi nedenle cezaevinde olan kadınlar, çıplak arama dayatmasına maruz kalıyorlar çeşitli işkence ve kötü muamele uygulamalarına maalesef ki maruz kalıyorlar. Geçtiğimiz yıl Kandıra Cezaevi’nde yaşamını yitiren adli mahpus Duygu Koral’ın yaşadığı işkence sonucunda yaşamını yitirmiş olması, cezaevinde kadına yönelik şiddetin en somut örneği idi. Ayrıca cezaevlerinde çok sayıda hasta mahpus kadın bulunmaktadır. Maalesef ki ağır hastalıkları olan kadın mahpuslarla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu’nun verdiği tıp etiğinden yoksun raporlar nedeniyle hasta mahpus kadınlar, cezaevinde yaşamaya devam etmektedirler."

"BİRÇOK TRANS KADINLAR ERKEKLER TARAFINDAN KATLEDİLİYOR"

Trans kadınların da büyük baskılara maruz kaldığının ve yaşam haklarının ihlal edildiğine dair vurgu yapılan açıklamada İHD, "Barınma hakları, devlet güçleri tarafından engelleniyor. Örneğin birkaç gün önce İstanbul’da, Beyoğlu Bayram Sokakta yaşayan trans kadınların evleri mühürlendi, birçoğu yaşlı ve hasta olan trans kadınlar, devlet güçleri tarafından maalesef ki sokağa atıldılar" diye belirtildi.

İHD'nin açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrımcı sığınmacı politikalarından en çok kadınların etkilendiğini ve sığınmacı kadınların, gerek yaşamın içinde gerek sokakta gerekse geri gönderme merkezlerinde şiddete ve nefret diline maruz kaldıkları ifade edildi.

8 MART HAFTASINDA "1 GÜNDE 8 KADIN KATLEDİLDİ" MANŞETLERİ ATILDI

2009 yılından bu yana kadın cinayetleri ile ilgili gerçek verilerin açıklanmadığın belirtildiği açıklamada EŞİK, "Bağımsız örgütlerin kendi olanakları ölçüsünde açıkladıkları veriler gerçeği tam olarak yansıtamadığı halde bütün toplumun dehşete düşmesi, olağan akışı durdurup ne yapmalı diye düşünmesi gerekir. Ama öyle olmuyor. Yoksulların hayatı değersizleştiriliyor, kadınların hayatı hiç umursanmıyor" diye kadın cinayetlerine vurgu yapıldı.

"Sadece 8 Mart’larda, 25 Kasım’larda değil, her zaman “Kadın erkek eşitliği sağlanmadıkça daha çok kadın cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılacak ve şiddetin son eylemi olarak yaşam hakkı elinden alınacak” diye ifadelerin kullanıldığı açıklamada EŞİK, "Bu gerçek bilinmediği için değil, tam tersine bilinip umursanmadığı için bırakalım eşitliği sağlamayı eşitlikten adım adım uzaklaştıran politikalar uygulanıyor, eşitlik karşıtı ve laikliğe aykırı söylemler teşvik ediliyor. Laiklik ve eşitlik karşıtı toplum düzeni yerine şeri hukuka geçilmesini yasalaştırma girişimlerinde 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra son dönemece girildi. “Aileyi koruma” yalanına sığınarak kadınları kimliksizleştirmeye ve eşitsiz güç ilişkilerinin egemen olduğu, adil paylaşımın olmadığı reisli, ataerkil aile modelini kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar" diye belirtti.

"KADINLAR UCUZ VE GÜVENCESİZ İŞGÜCÜ HALİNE GETİRİLİYOR"

EŞİK açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: "İŞİD ve Taliban uygulamalarındaki gibi kadınların nefes alması bile erkeklerin iznine bağlansın istiyorlar. İktidar, sınırlarını kendisinin belirlediği bir toplum tahayyülünü ve aile modelini hepimize dayatarak, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirerek, cinsiyetçi uygulama ve söylemlerin dozunu artırarak kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkını tehdit ediyor. Erkek egemen siyasetin bizi giyim, yaşam tarzı, inanç, kimlik ve benzeri üzerinden etiketleyerek ortak mücadelemizden koparmasına, kutuplaştırmasına izin vermeyeceğiz.Yerel seçimler sürecini, eşitlikçi, kamucu, demokratik yerel yönetim yarışından çıkarıp ırkçılık, rantçılık ve nefret söylemi yarışına dönüştüren, yoksulluğu, 6 Şubat afetinin yaralarını sarmaya çalışan halkların yoksunluklarını hatta ve hatta Filistin’de yaşanan soykırımı bile oy şantajı için kullananlara hatırlatıyoruz; Yönetmeye talip olduğunuz bu şehirlerde nasıl yaşayacağımıza biz karar vereceğiz."

"5 ACİL ŞARTIMIZDAN VEZGEÇMEYECEĞİZ"

Geçmişte kadınların özgürlükleri için yaptıkları mücadelelere değinilen açıkamada EŞİK, "8 Mart 1857’de, insanca çalışma koşulları ve daha iyi ücret için direndikleri fabrikada diri diri yakılan New York’lu dokuma işçisi 129 kadını ve onları unutturmayan, seçme seçilme hakkı için, eşit işe eşit ücret hakkı için, hatta pantolon giyebilme hakkı için sokaklara çıkan tüm kadınları selamlıyoruz. 8 Mart’ın dünya kadınlarının eşitlik ve özgürlük için buluştukları bir gün olması bu mücadele sonucu gerçekleşti. Onların mücadelelerine bu topraklarda devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Cemaat yurdundaki istismarcı kayıt dışı çalıştığı için denetimde tespit edilememiş

SONRAKİ HABER

AB Uyuşturucu Raporu: Avrupa’ya Türkiye limanları üzerinden geliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa