Edebiyatımızda 70 yıllık bir çınar: Adnan Özyalçıner
Özyalçıner, öykücülüğümüzün önemli bir kilometre taşıdır. Onu asıl değerli kılan öykünün, edebiyatın cesur emekçisi olmasıdır. Cesurdur çünkü öykünün tanımını genişletecek kadar sınırlarını zorlar.
Adnan Özyalçıner | Fotoğraf: Lütfi Özgünaydın
Kadir YÜKSEL
Edebiyatımızda “1950 kuşağı” denildiğinde ilk akla gelen öykücülerdendir Adnan Özyalçıner. Bu yıl 90. yaşını kutluyor. İlk öyküsü, 1953’te, lisedeki arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları “Demet” dergisinde yayımlanır. O yıldan bugüne 70 yıldır yazının içindedir. Çalışkanlıkla, hep çoğaltarak, her cümlesine emeğini katarak oluşturduğu yazı evreni, edebiyatımız için 70 yıllık bir çınardır.
İlk yazdığı öykülerin ana başlığı “Kenar Mahalleden” adını taşımaktadır. 1954 – 1956 yıllarında Onüç dergisinde yayımlanır öyküler. Kenar mahalle, çocukluğunun geçtiği mahalledir: Karagümrük. Çocukluğunun dünyasını oluşturan mekanlar, bütün bir Özyalçıner öykücülüğünün de mekanları olacaktır. Koskoca kentin ortasında geriliğiyle, yoksulluğuyla, yoksunluğuyla yaşayan, kentin varsıllığından pay alamamış ‘kenar mahalle’ insanlarının mahallesi... Sur içinde, sur dibinde… Bu ilk öyküler uzun yıllar sonra, 2019’da Manos Kitap tarafından Kenar Mahalleden başlığıyla bir kitap bütünlüğünde yayımlanır.
1950 kuşağının yeni yazarlarını bir araya getiren, yükünü sırtlayan “a” dergisinin yürütücüleri arasındadır, hatta isim babasıdır Adnan Özyalçıner. Erdal Öz’ün tanıklığına başvuralım: “Sonunda harfte karar kıldık. Hiç unutmuyorum; Adnan, işin a’sından başlamamızı söyledi. Derginin adı da ‘a’ oldu. Hem de küçük ‘a”.
Dergi 1972’de “Yeni a” adıyla yeniden yayımlandığında da yürütücülerinden biri Adnan Özyalçıner olacaktır. O dönemde yazmaya başlayan ve daha sonra edebiyatımızın usta öykücüleri, şairleri arasına katılacak pek çok imzanın ilk ürünlerine yer verilir dergide. Sadece 1950 kuşağının değil edebiyatımızın unutulmaz dergilerinden biri olacaktır.
1950 kuşağı öykücülerinin içinde kenti daha farklı bir yönden ele alan Öykücü Adnan Özyalçıner’dir. Kuşağının öykücüleri kent soyluluğu, kentin orta sınıf mekanlarını ve insanlarını öykülerine taşırken, Adnan Özyalçıner, belirgin biçimde onlardan ayrılacaktır. Kentin kenar mahallelerini, sur dibini, kenar mahalle insanlarını, esnafı, işçileri, yoksulları taşıyacaktır öykülerine. Biçimsel birtakım yeniliklere yönelirken de bu öykü dünyasından ayrılmaz. Gerçeküstücü bir bakışla, şiirsel bir dille, imgesel bir anlatımla oluşturduğu, Sait Faik Hikaye Ödülü alan Sur kitabındaki kısa öykülerinde de vazgeçmez sur kapılarındaki geri kalmış, yoksul mekanlardan, insanlardan. Surların değişimine, yıkıntılarına, kentin değişimine, kentin yıkıntılarına, kenar mahallelerdeki insanların yoksulluklarına yönelen bakışı daha ilk öykülerinden itibaren değişmez biçimde belirleyecektir öykü evrenini.
İlk kitabı Panayır’da emeğiyle geçinen, yoksulluklarıyla, yoksunluklarıyla kendilerini var etmeye çalışanlardan seçer öykü kişilerini. “Panayır”, “İri Elmalar”, “Alt Ucu”, “Taş” öykülerinde karpuzcu, bakkal, berber, fırıncı, kahveci gibi kenar mahalle esnaflarını, çalışan insanlarını günlük yaşayışları içinde okuruz. Fabrika düdükleri, sokağın sesleri, sur içi kendini duyurur.
1971’de yayımlanan Yağma adlı kitabındaki kimi öyküleriyle belirgin bir değişimin ipuçlarını verir Adnan Özyalçıner. Panayır’da anlattığı mekanların ve insanların değişmediğini ama daha sınıfsal bir bakışın, toplumsal söylemin belirgin olmaya başladığını görebiliriz. “Yağma”, “Gökyüzünde Ayaklanma”, “Pazar Gezintisi” bu açıdan önemli bir değişimin öyküleridir.
Adnan Özyalçıner öykücülüğünde ikinci evre olarak adlandırabileceğimiz dönem Yıkım Günleri adlı kitabıyla başlayacaktır. 1972’de yayımlanan kitap yirmi bir yıl sonra 1993’de “Kışlayla Şehir” adlı öykü eklenerek Sağanak adıyla yeniden yayımlanır. Bu kitabındaki öykülerde toplumcu, sınıfsal bakış tam olarak kendini gösterir. Aslında anlatılan mekanlar, sur insanları hiç değişmemiştir ama oluşturulan atmosfer, bireyin çevresiyle olan etkileşimi, toplumsal çözümleme ve öykülemedeki bakış açısı değişmiştir. “Dağ”, “Asfalt”, “Tırmanış”, “Kışlayla Şehir” adlı öykülerde askerliğini öğretmen olarak yapan ya da zorunlu memur olan öykü kişileri ve Anadolu’nun zorlu koşulları Özyalçıner’in güçlü betimlemeleriyle, kendine özgü atmosferiyle anlatılır. Kitabın son öyküsü olan “Grev Bildirisi” ise işçilerin zorlu yaşam koşullarını ele alır. Sınıfsal bakışın, gerçekçi tutumun ötesine geçilir, toplumsal değişimin yönü ve bu değişim için sesini yükseltenler anlatılır.
1977’de Gözleri Bağlı Adam yayımlanır. Bu öykü kitabıyla 1978’de ikinci kez Sait Faik Hikaye Ödülü’nü kazanır. Toplumcu bakışla yazdığı öykülerinin en nitelikli olanlarını bu kitapta okuruz. Kendine özgü gerçekçiliğini oluşturur. 1950 kuşağının birikimini kendi gerçekçi bakışıyla buluşturur. Bireyi yok etmez, gerçeğe daha derinlikli bakmayı sürdürür. Biçemini durulaştırır, cümle yapısını kısaltır, ritmini korur.
Gözleri Bağlı Adam’dan on dört yıl sonra, 1991’de, bir ödülle, Haldun Taner Öykü Ödülü’yle birlikte çıkagelir Cambazlar Savaşı Yitirdi. Hemen ardından aynı yıl Alaycı Öyküler adlı kitap yayımlanır. Bu iki kitapla birlikte, üçüncü evre diyebileceğimiz dönem başlayacaktır. Bu dönemin belirgin özelliği anısal öğelerin öyküye dönüştürülmesi olarak görülebilir. Ama anı-öykü olarak adlandırılamaz bu öyküler. Çünkü bu üçüncü evrede kurgusal yanıyla öykünün sınırlarını genişletecektir, yaşantının içinde kurgulayacaktır öykülerini. Gerçek yaşantının içinde öyküyü var edecektir.
Evrensel Basım Yayın bütün öykülerini bir araya getirerek, 5 ciltte yayımlar. Ayak İzleri adıyla röportaj öykü türünde yazdıklarını bir araya getirir. 2014’te Alandaki Park, 2017’de Manos Kitap’tan Torik Akını ve gene 2017’de Kalabalıktan Birileri yayımlanır. 2023’te Yağmurda adlı öykü kitabı Everest Yayınları arasında yerini aldı. Ayrıca Everest Yayınları yakın zamanda Adnan Özyalçıner’in bütün öykülerini tek ciltte toplayarak yayımladı.
1950’den bu yana yazdığı kitaplar sırasıyla okunduğunda Türkiye’nin yaşadığı bütün toplumsal sorunların, değişimlerin öykülere yansıdığı görülebilir. Toplumcu edebiyatımız için önemli bir yazın evreni oluşturmuştur Adnan Özyalçıner.
Öykü kitaplarının yanı sıra Sennur Sezer’le birlikte hazırladıkları Emek Öyküleri antolojisi alanında en önemli başvuru kaynağıdır.
Yazdıkları dışında Adnan Özyalçıner’in Yazarlar Sendikasına verdiği önemi, sendikanın etkin olabilmesi için harcadığı çabayı mutlaka anmak gerekir.
Adnan Özyalçıner, öykücülüğümüzün önemli bir kilometre taşıdır. Ama onu asıl değerli kılan öykünün, edebiyatın cesur emekçisi olmasıdır. Cesurdur çünkü öykünün tanımını genişletecek kadar sınırlarını zorlar ve her evresinde öykücülüğünü yenilemesini bilir. Her cümlesinde Türkçeyi ‘sur’ların üstünde tutar.
Öyküyle, edebiyatla, emekle çoğalmış 70 yıllık bir çınar. Bir büyük usta: Adnan Özyalçıner.