"Çankaya’nın bir yüzü emekten diğeri sermayeden yana"
"Semtlerimiz plazalar, rezidanslar, villalar ve korunaklı sitelerin bulunduğu mahallelerle yaşlı, dirençsiz, altyapısı yetersiz konutların bulunduğu mahalleler olarak ikiye bölündü."
Fotoğraf: Evrensel
Gürsel BERK
Ankara
Türkiye’nin en kalabalık üçüncü ilçesi olan Çankaya, başkentin de merkezi ve bu nedenle önemli bir bütçeye sahip. Buna rağmen ilçede emekçilerin birçok ihtiyacının karşılanmadığını belirten Emek Partisi'nin Çankaya Belediye Başkan Adayı İbrahim Kaygısız, “Çankaya’nın sermayeden ve emekten yana iki yüzü var” diyor.
Çankaya’ya baktığımızda gökdelenleri, AVM’leri ve kamuya ait büyük binaları görüyoruz. Bu durum halkın barınma ve konut sorununu nasıl etkiliyor?
Onlarca yıldır Çankaya’yı yöneten mevcut belediyecilik anlayışı, tek adam iktidarının kentleri, doğayı ve yaşam alanlarımızı yağmalayan kâr ve rant esaslı belediyecilik uygulamalarından çok da farklı değil. Çankaya’nın en gözde yaşam alanları olan Oran, İncek, Çayyolu, Yaşamkent gibi semtler arazi yağmasına maruz bırakılarak tam bir beton yığınına dönüştürüldü. Semtlerimiz plazalar, rezidanslar, villalar ve korunaklı sitelerin bulunduğu mahalleler ile yaşlı, dirençsiz, altyapısı yetersiz, yenilenmeye ihtiyacı olan konutların bulunduğu mahalleler olarak ikiye bölündü. Bu durum işçi ve emekçilerin yaşanabilir konut sahibi olmalarını ve olağanüstü yükselen kira fiyatlarını karşılamalarını imkansızlaştırdı.
13 üniversite ve 100 bini aşkın üniversite genciyle, on binlerce lise öğrencisinin bulunduğu bu ilçede, öğrencilerin temel sorunları ve çözümü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Barınma ihtiyacını karşılayacak kamu yurtları çok yetersiz. Özel yurtların ücretlerini ise çocuklarına zar zor harçlık gönderen ailelerin karşılaması olanaksız. İlçemizde kiraların fahiş artışı nedeniyle 3-5 genç bir araya gelerek de ev tutamaz oldu. Buna karşın belediyenin ücretsiz yurt ihtiyacını karşılayacak yeterli çalışma yürüttüğünü görmedik.
Çankaya hizmet sektöründe binlerce emekçinin yaşadığı bir kent aynı zamanda. Bu hizmet emekçileri daha çok nerelerde ve hangi şartlarda çalışıyor?
Çankaya semtlerinin sermayeden ve emekten yana iki yüzü var. Bir tarafta Bilkent, Beysukent, Angora ve İncek gibi semtlerde varlıklı yaşam sürdürenler diğer tarafta ise bu varlıklıların lüks konutlarında yaşlı, hasta ve çocuk bakımı, temizlik ve bahçe işlerini gören ancak asgari ücret bile alamayan, sigortasız çalışan ev emekçileri. Bu emekçilerin güvencesiz çalıştırılmasına merkezi ve yerel yönetimler göz yummakta. Yine bir tarafta lüks eğlence mekanları, öbür tarafta bunların aşçılığını, garsonluğunu, komiliğini yapan emekçiler. Bu emekçiler kendi pişirdiklerini, servis ettiklerini yiyemiyor. Hayat pahalılığının arttığı bu dönemde yoksul ailelere aşevlerinin ve herkes için ucuz kent lokantalarının açılması yerel yönetimlerin sorumluğunda olmalı.
Kadınların başta sosyal ve kültürel olmak üzere Ankara’nın diğer ilçelerindeki kadınlardan daha fazla hak ve özgürlüklere sahip oldukları belirtiliyor. Siz de bu görüşe katılıyor musunuz?
Son yıllarda giderek artan hayat pahalılığı emekçi kadınların var olan hak ve özgürlüklerini de budadı. Kamuya ait kreş ve çocuk bakımevlerinin sayısı oldukça az. Özel kreşlerin fiyatları ise dudak uçuklatıyor. Bu nedenle ücretleri giderek eriyen emekçi kadınlar çareyi, işlerini bırakıp çocuklarının bakımını üstlenmekte buluyor. Ücreti görece yüksek olan kadınlar ise dişinden tırnağından artırarak çocuklarını özel kreşe verme uğruna sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerden feragat ediyor, onlar da eve hapsoluyor. Biz yerel yönetimlerde kadın istihdamının artırılması, her mahalleye ücretsiz kreş ve gündüz bakımevlerinin açılması, halkın ücretsiz ve kolay ulaşabileceği sosyal tesisler ile kültürel alanların artırılması mücadelesini kadınlarla omuz omuza vereceğiz.