18 Mart 2024 04:35
/
Güncelleme: 19 Mart 2024 15:12

Ortodoks iktisada eleştiri: İşçilerin cebindeki faiz

İktisatçı Dr. Ali Alper Alemdar, ortodoks iktisadın faiz-enflasyon ve faiz-borçlanma üzerine kurduğu teorik önermeyi, ABD örneği üzerinden eleştiren bir yazı kaleme aldı.

Ortodoks iktisada eleştiri: İşçilerin cebindeki faiz

Fotoğraf: Pixabay

Dr. Ali Alper ALEMDAR

Bu yazıyı yazma ihtiyacı TCMB Eski Başekonomisti Hakan Kara’nın X platformunda paylaştığı bir gönderi üzerine doğdu. Kara, paylaşımında, ABD’de kredi kartı faiz oranlarının enflasyonun 7 kat üzerinde olduğunu, Türkiye’de ise bu faizlerin enflasyon oranı ile başabaş gittiğini ve bunun da Türkiye için problem teşkil ettiğini ifade etmişti. Kara, doğrudan ifade etmese de, kendisi ortodoks (yani burjuva iktisadının en sağ kanadı) bir iktisatçı olarak, görece düşük kredi kartı faiz oranının kredi kartı kullanımını teşvik ettiğini, bunun da daha fazla borçlanmaya ve enflasyona neden olduğunu ima etmektedir. Türkiye’de halihazırda biriken kredi kartı borçları ve alım gücünün enflasyon karşısında erimesi nedeniyle de faiz artışının şu anda yapılmasının bir hayli güç olduğunu vurgulamaktadır. Yani, Kara’ya göre kredi kartlarındaki sert faiz artışları çok önceden yapılmalıydı. Bu yazıda, Kara’nın ve ortodoks iktisadın faiz-enflasyon ve faiz-borçlanma üzerine kurduğu teorik önermeyi, ABD örneği üzerinden eleştireceğim.

İlk grafikte görüldüğü üzere, ABD’de güncel ortalama kredi kartı faizi yüzde 25 seviyesindedir. Bu oran, 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 15 seviyelerindeydi ve sonrasında dramatik bir yükselişe geçti. Ayrıca, ABD’de tek bir kredi kartı faiz oranı yoktur. Kredi notunuza göre bankalar size farklı oranlara sahip kredi kartı teklifinde bulunur. Eğer kredi notunuz ortalamanın üstünde veya çok iyiyse ortalama faizin çok altında hatta sıfır faiz ile kredi kartına sahip olabilirsiniz. Kredi notunuz ise kredi borcu ödeme geçmişiniz, toplam kredi borcunuzun kredi limitinize oranı gibi parametrelerle belirlenir. Eğer kredi notunuz kötü ve geliriniz yeterli değilse, kredi kartı başvurunuz ya reddedilir ya da yüksek faizli (yüzde 30 seviyesine kadar) kredi kartlarına mecbur kalırsınız .

Faizli bir kredi kartı altığınızda ve kartınınızda bir sonraki aya taşınan ödenmemiş borç kaldığında, borcunuzun ödenmemiş kısmına faiz kesilir. Diyelim ki aylık kredi kartı borcumuz temel yaşam ihtiyaçlarından dolayı 1000 dolar ve elinizdeki maaş ile bu borcun yarısını ödeyebiliyorsunuz. Hesap kesim tarihinden itibaren 1 ay içerisinde geriye kalan borcu ödeyemiyorsanız, banka bir sonraki hesap kesimde geriye kalan 500 dolar üzerinden faiz kesip, bu faiz ödemesini son eksterinize yansıtıyor. Bu durumda bir ay öncesinden geriye kalan 500 dolar borç ve bir ay içerisinde yapılan 1000 dolar yeni harcama ile üzerine eklenen faiz borç yeni ekstrenin toplam bedelini oluşturuyor. Yine 500 dolar ödeme yapıldığı takdirde bir sonraki döneme aktarılan borç bu sefer 1000 dolar artı faiz ödemesi oluyor. Yani borçlar katlanarak büyüyor. Keza enflasyonist dönemde aylık 1000 dolarlık harcamanın da artacağı da su götürmez bir gerçek. ABD’deki kredi kartı faizi, kredi notu ve borçluluğun arasındaki ilişkiyi kabaca anlattığımıza göre kredi kartı faizlerindeki artışın nedenlerine ve sınıfsal etkilerine bakabiliriz.

Kaynak: Fed

ABD Merkez Bankasının (Fed) 2022 yılının ilk çeyreğinden itibaren politika faizlerini arttırmasını ilk neden olarak gösterebiliriz. Politika faizinin artması, bankaların, hem Fed’den hem de bankalararası para piyasalarından aldıkları rezervlerin maliyetini arttırmıştır. Buna karşın bankalar, kârlarını koruma adına, hem mevduat faizlerini hem de kredi ile kredi kartı faizlerini arttırmaya başlamıştır. Bankalar, Fed’in faiz kararlarına karşı kârlarını koruma refleksi gösterirken, aynı dönemde kredi kartı sahiplerinin durumu daha kötüye gitmiştir. İkinci grafikte görüldüğü üzere, 2021 yılının 1. çeyreğinden itibaren, toplam ödenemeyen kredi kartları borçları, pandemi nedenli arz şokları ve şirketlerin aşırı kârlarından kaynaklanan enflasyon etkisiyle birlikte artmaya, Fed’in faiz artışı kararından önce başlamıştır. Enflasyon, özellikle ücretli çalışanların gelir gider dengesini etkileyerek, temel ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla kredi kartı kullanmalarına yol açmıştır.

Kaynak: Fed

2021 yılı itibaren başlayan bu dönemde, toplam kredi kartı borcu içinde ödenemeyen borçlar oranları da ivmelenme kazanmıştır. Üçüncü grafik, buna benzer yukarı yönlü bir ivmelenmenin en son 2008 finansal krizi öncesi yaşandığını göstermektedir. 2021 sonunda kredi kartı sahiplerinin yüzde 39’unun ödenmemiş kredi kartı borcu varken, bu oran 2023 yılında yüzde 47 seviyesine çıkmıştır.

Kaynak: Fed

Kaynak: Fed

Toplam kredi kartı ve ödenemeyen kredi kartı borçlarındaki artışlar, kredi kartı sahiplerinin kredi notlarını olumsuz etkilemektedir. Keza, tüm kredi kart limitlerinizin yüzde 30’undan fazla borcunuz varsa, kredi notunuz önemli ölçekte düşebilir. Dolayısıyla hem Fed’in ortodoks faiz politikası hem de yüksek enflasyon, bir yandan kredi kartı faizlerinin yükselmesine neden olurken bir yandan da kredi kartı borçluluğunun artmasına neden olmuştur. Böylece, temelinde faiz ile talebi kontrol altına alıp, enflasyonu dizginlemeyi amaçlayan ortodoks para politikası daha fazla borçlanmaya ve yüksek faiz ödemelerine sebebiyet vermektedir. Hem borcun yükü hem enflasyon artarken, maaşlar konusunda aynı şeyleri söylemeyiz. Son grafik bize çalışan aleyhine maliyetler artarken, ücretlerdeki artışın bu maliyetleri karşılamada çok geride kaldığını göstermektedir. Bu durumda, kredi kartını daha çok temel harcamalar için kullanan düşük ve orta gelirli ücretli çalışanlar, aylık maaşlarından her ay daha fazla bankalara faiz ödemesi yapmaktadır. Artan borç ve yükselen kredi kartı faizi, işçinin her ay neredeyse 1 saat daha fazla kredi kartı faizini ödemek için çalışmasına, kendisinin ise temel ihtiyaçlarını karşılamada giderek daha da zorlanmasına neden olmaktadır. Bu borç batağına saplanan ve kredi kartı limitlerini dolduran çalışanlar, ya yeni kredi kartları üzerinden yeniden borçlanma yollarını ararlar ya da aracı şirketlerle borç konsolidasyonu yaparak tüm borçlarını tek bir aracı üzerinden, görece daha düşük bir faiz oranı ile ödemeye çalışırlar. Fakat, borcun konsolide edilmesi dahi problemi tam olarak çözmez. Çalışanlar hâlâ temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır ve gelir-gider dengesi, maaşlarında düzelme olmadığı sürece olumsuz yönde devam eder. Ücretli çalışanlar, dolayısıyla, her geçen gün daha da derinleşen bir faiz-borç sarmalına girmektedirler.

Kaynak: Fed

Kaynak: Fed

Bu yazıda görüldüğü üzere, emek, hem finans sermayesi hem de genel anlamda sermayenin boyunduruğu altında ezilmektedir. Fed’in egemen sınıf yanlısı para politikası, bankaların ve finans sermayesinin kârlarını arttırırken, düşük ve orta düzeyli ücretli çalışanların borç sarmalının içine sürüklenmesine neden olmuştur. Sonuç olarak, Hakan Kara’nın olumlu olarak değindiği yüksek kredi kartı faiz oranları, özellikle ücretli çalışanların oluşturduğu orta ve alt gelir gruplarını olumsuz etkilemiş, borçlanma ve borçların ödenememe riskini daha da artırmıştır. Genel olarak ortodoks iktisatçılar, hem enflasyon artmasın diye ücretleri baskılamayı hem de ücretler baskılandığı ve temel ihtiyaçlarını maaşları ile karşılayamadıkları için krediye başvuran ücretli çalışanların kredi faizlerini artırmayı öneriyorlar.

Bu minvalde tartışmalar ve politika önerileri, Türkiye için de yapılmakta olup, böylesi politikalar iktisat biliminin evrensel doğruları olarak kamouyunda pazarlanmaktadır. Bazen yutulması zorunlu acı bir reçete olarak sunulan, bazen de bilimsellik ve liyakat temelinde sunulan bu politikaların, hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiği eleştirel bir bakış açısıyla hemen ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de emekçilerin ve sosyalistlerin, ortodoks politikalara karşı çok daha uyanık ve eleştirel olması gerekmektedir.

Evrensel'i Takip Et