Alın size İMES gerçeği!
İMES’te 2022 yazında yaptığımız ankette “günde 10 saatten fazla çalışanların oranı” yüzde 65,1’di.
Fotoğraf: Pixabay
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Ümraniye’de kurulu İMES Sanayi Sitesi, hem içerisinde yer alan Süheyl Erboz Mesleki Eğitim Merkezi hem de atölyelerinde farklı MESEM’lere kayıtlı olarak çalışan çok sayıda çırak ile birlikte düşünüldüğünde, MESEM programının nasıl bir program olduğunun, gençlere neyi vadettiğinin somut bir tablosunu çiziyor.
MESEM programı; çıraklar için asgari ücretin 3’te 1’i, kalfalar içinse yarısı oranında ücretlendirmesiyle, bu ücretlerin bizzat devlet tarafından karşılanıyor olması ve dolayısıyla patronlara ceplerinden beş kuruş para çıkmadan çocuk işçi çalıştırma hakkı tanıyan bir sömürü programı olmanın ötesine geçmiyor. MESEM’lerin bu genel durumunun yanı sıra, İMES’teki MESEM programına kayıtlı çırak ve kalfaların en çok dile getirdikleri, sorun olarak tarif edebileceğimiz iki konu ön plana çıkıyor.
10 SAATEN AZ ÇALIŞAN GENÇ YOK
Birincisi, uzun çalışma saatleri. Öyle ki, iki yıldır İMES’te Genç Hayat adıyla bir araya geldiğimiz, sohbet etme olanağı bulduğumuz hemen her çırağın günde 10 saatten fazla çalıştığını söyleyebiliriz. 2022 yazında yaptığımız ankette “günde 10 saatten fazla çalışanların oranı” yüzde 65,1’di. Bu veri de gözlemimizi doğruluyor.
Çıraklara uzun çalışma saatleri bir zorunluluk olarak dayatılıyor, ama bu zorunluluğun bir sürü biçimi var. Kimisi “mesleği daha iyi öğrenirsin” gibi bir gerekçeyle daha uzun çalıştırılırken kimisi de aldığı ücret geçimine yetmediği için mesaiye kalmak mecburiyetinde oluyor. Sonuncu ve en belirgin sebepse, iş yerlerinin sahip oldukları “Usta Öğreticilik Belgesi’nin çırakların eğitim hayatlarına da müdahale edebilmelerine izin vermesi. Bu sayede, mesaiye kalmayı kabul etmeyen çıraklar, patronları ya da amirleri tarafından devamsızlık tehdidi alıyor; patronun istediği saat kadar çalışmadığı koşullarda “yok” yazılmak tehlikesi, gençleri uzun çalışma saatlerine rıza göstermek zorunda bırakıyor.
PATRON OKULA GİTME ÇALIŞ DİYOR
Çalışma saatlerinin uzunluğu yalnızca bir gün içindeki mesai saatlerinden ibaret de değil. Haftalık bir değerlendirme yaptığımızda burada da görüyoruz ki, birçok çırak, okul günleri de dahil olmak üzere haftanın hiçbir günü izin kullanmaksızın çalıştırılıyor. “İzin ne abi ya?”, “İzin diye bir şey yok. Patron ne zaman çağırırsa gidiyoruz mecbur” gibi cümleler, İMES’teki çıraklardan çok sık duyduğumuz cümleler. Normalde okul günlerinde çalıştırılmaları yasak olmasına rağmen birçoğu için patronlarının okul idaresiyle konuşup okula gitmemesini sağladığı, kimisi açısından da okula gitse bile ders çıkışı patronu tarafından akşam mesaisine çağrıldığı bir durum söz konusu.
MESEM programı açısından genel bir nitelik taşıyan iş kazaları sorunu da İMES yerelinde en çok öne çıkan bir diğer konu. Burada, İMES’i tek başına değil, yanı başında bulunan KADOSAN Oto Sanayi ile birlikte düşündüğümüzde her iki yerde çalıştırılan çıraklar içerisinde, iş kazası yaşamadığını söyleyenlerin sayısı çok az. Kendisi henüz yaşamamışsa bile, mutlaka sorulduğunda iş kazasına maruz kaldığını bildiği bir arkadaşının hikayesi paylaşılıyor bizlere. Kimisininki ağır yaralanma ile sonuçlanmış, kimisininkini hafif bir sıyrık...
“KAZA” DİYEREK SUÇ İŞÇİNİNMİŞ GİBİ YANSITILIYOR
Bununla birlikte, yaşanılan iş kazaları konusunda bir kafa karışıklığı da mevcut çıraklar arasında. Yaptığı işin ağır sanayi işi olduğunun da bilinciyle, başına gelenleri normal bir durum olarak karşılayanlar çoğunlukta. Benzer şekilde, kazaları kendi dikkatsizliklerinin, dalgınlıklarının bir sonucu olarak değerlendirenler de azımsanmayacak düzeyde. Bu hem MESEM programına kaydolmalarının ve program boyunca başına gelen veya gelebilecek olan her türden olumsuz durumun kendi suçları olduğuna dair bir inandırma durumunun sonucu hem de “kaza” kelimesinin tanımı ile alakalı bir kafa karışıklığı.
Anlık bir sakarlığın yol açtığı, küçük çaplı istenmeyen bir durum gibi bir tanımla masumlaştırıldığında “kaza” kelimesi, bu tür hadiselerin gençler açısından ne denli yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini de gizliyor bir yandan. İş kazalarının sistematik bir sorun değil, anlık sakarlıklar olduğuna dair bir kabul kazandırıyor kelimenin böyle kavranması.
DENETİM YETERSİZLİĞİ KONUSUNDA GENÇLER HEMFİKİR
Genel bir kafa karışıklığı söz konusu olsa da ortaklaşılan bir durum da denetimlerin yeteri düzeyde yapılmaması. Bu konuda hemen hepsinin fikrinin ortak olduğunu söyleyebiliriz. Okuldan kimsenin denetime gelmediğini söyleyen de var, denetime gelen öğretmenin patronuyla çay içip gittiğini söyleyen de...
Yaygın denk geldiğimiz, gözlemlediğimiz en genel sorunlar bu şekilde olsa bile, şahit olduğumuz sorunların sayısı bundan çok daha fazla İMES’te. Bu zamana kadar dört farklı yerde çalışan ve çalıştığı her yerden alacağı kalarak kovulan, “Sen nasılsa Suriyelisin, hiçbir yere şikâyet de edemezsin” denilen Suriyeli çırağın yaşadıkları da bunlardan biri. Teknik resim dersinin kendi teorik eğitimleri açısından son derece önemli olduğunu söyleyen çırakların, okullarında bilgisayar laboratuvarlarını kullanamamaları da. Ve daha pek çoğu...
Görüldüğü üzere, İMES’te yerel düzeyde sorun olarak en çok karşılaştığımız şeyler, MESEM programının toplamına ilişkin sorunlar. Program yalnızca İMES’teki çıraklara değil, bünyesinde kayıtlı bütün çıraklara benzeri koşulları dayatıyor. İtirazın sesinin yerellerden başlaması lazım, ama MESEM programının kendisini değiştirmeyi amaçlayan merkezi bir mücadeleyle de birleşmesi gerekir; çıraklar için bu ihtiyacın aciliyeti önemini koruyor.