MESEM anketi: Öğrenci demeye bin şahit!
İktidar, MESEM’le “Çocuk zaten, eti de kemiği de benim” diyen patronların, gençleri mesleki eğitim alması gereken yaşta iliğine kadar sömürmesinin önünü açıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Deniz KEMEÇ
OSTİM/Ankara
Geçtiğimiz hafta Emek Gençliği olarak MESEM’e kayıtlı 132 öğrenciyle yaptığımız anket sonuçlandı. Öğrenci diyoruz ama öğrenci demeye bin şahit! Gençler gece gündüz demeden atölye yollarına düşüyor, kanunen çalışmamaları gereken okul günlerinde dahi patronlar tarafından işe çağırılıyorlar. İş yerlerinde gördükleri şiddet, yaşadıkları ağır çalışma koşulları ve iş kazaları da cabası!
Atölye aralarında, MESEM önünde anket için genç işçilerle buluştuk. Gençlerle totalde 7 soruluk anket üzerinden konuştuk. Daha önce iş kazası geçirip geçirmedikleri sorusuna gençlerin %32’si geçirdiğini ifade ederken %23’ü kendisinin geçirmediğini ama iş yerinde başka iş kazası gerçekleştiğini, %45’iyse iş yerinde kimsenin iş kazası geçirmediğini belirtti. Yani toplamda gençlerin %55’i iş yerlerinde çalışırken yaşadıkları risklerin iş kazası olarak gerçekleştiğini söylerken kalanların birçoğu yara bere içerisindeki elleriyle yaşadıkları risklerden ve “henüz geçirmediklerinden” geçirme ihtimallerinin çok da düşük olmadığından bahsetti.
İş yerlerinin İSG uzmanları ve okuldaki koordinatör öğretmenler tarafından düzenli denetlenip denetlenmediğine dair sorduğumuz soruyaysa genç işçilerin %33’ü denetlendiğini ifade ederken %22’si “kısmen” denetlendiğini, %45’i düzenli denetlenmediğini belirtti. MESEM’li gençler çoğunlukla koordinatör öğretmenlerin iş yerlerini denetlemeye gelse de denetimin prosedür usulü gerçekleştiğini ve gerçekten öğrencinin bir sıkıntısı olup olmadığı noktasında çalışan gençlerle özel olarak ilgilenip konuşmadığını, ancak daha çok işverenle çay içip konuştuktan sonra gittiklerini söylüyor. Denetlendiğini ifade edenlerse yoğunlukla ayda 1 denetlendiğini ifade ederken onlar açısından da ayrı bir iletişimin kurulduğu bir durumdan söz etmek çok mümkün değil.
MESEM’LİLERİN “DEĞERİ” NE EDER?
Görüştüğümüz gençler, çalışırken hayatını kaybeden MESEM öğrencilerinden haberdar. Kimi daha öncesinden bizden öğrendiğini söylüyor kimiyse öğretmenlerinin attığı mesajla. Yaşanan son iş cinayetlerinden sonra okulda iş sağlığı güvenliği anlatılmaya başlandığını söyleseler de bunun yeterli olmadığını vurguluyorlar. Büyük çoğunluğu iş kazası riski yüksek şekilde çalışırken öğrencilerin %56’sı MESEM projesinde iş kazasını önlemek için yeterli önlemlerin alınmadığını söylüyor, %21’i “kısmen” alındığını belirtirken %23’üyse MESEM’le birlikte alınan önlemlerin yeterli olduğunu düşünüyor. Yeterli önlemlerin alınmadığı düşüncesi uzun çalışma saatleriyle koruması sökülmüş makinalarda sürekli “iş yetiştirme” baskısı altında çalışırken, aslında MESEM projesinin kanunen belirlenen çalışma saatlerinin uygulanmamasından kaynaklanıyor.
Çalıştıkları iş yerlerinde değer görüp görmediklerini soruyoruz gençlere. Bu soruyla birlikte MESEM projesine kayıtlı genç işçilerin yaşadıkları koşullarla onlara anlatılanların çelişkisi daha çok açığa çıkıyor. Gençlerin %40’ı iş yerinde değer gördüğünü düşünürken %27’si “kısmen” değer gördüğünü, %34’ü değer görmediğini söylüyor. Değer gördüğünü düşünenler genellikle gördüğü “değeri” aslında kendisinin üretimdeki vazgeçilemez rolünden biçiyor. Patronların “Sen bizim için değerlisin, önemlisin” demelerinden temellendirerek “Bana muhtaçlar, ben olmasam birçok iş yetişmez, patronlar da kazanamaz” ifadelerini kullanıyorlar neden değer gördüğünü düşündüklerini açıklarken. Ancak aslında diğer sorularla, iş kazası geçirip geçirmedikleri, denetimlerin sağlanıp sağlanmadığı, yoğun çalışma koşulları, hak ettikleri ücreti alıp almadıklarına verdikleri yanıtlar patronlar tarafından “değer” gösterilmediği gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Patronun emeğinin karşılığını verip vermediğini sorduğumuzdaysa gençlerin %57’si emeğinin karşılığını alamadığını cevabını veriyor. 8-10 bin TL arası ücret alanlar da biraz daha fazlasını alanlar da aldığı ücretin kat kat fazlasını ürettiğinden çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor. Ankete katılanların %9’u kısmen emeğinin karşılığını aldığını düşünürken %34’ü de emeğinin karşılığını aldığını düşünmüyor. Emeğinin karşılığını aldığını düşünmeyenler de patrona kazandıklarının az çok farkında. Ancak birçoğu “Çırağım zaten, iş öğreniyorum” ya da daha yaşının küçük olmasından yaptığı işin karşılığını alamayacağı gibi değişmez bir gerçeğin olduğu düşünceleriyle patronlar tarafından söylenileni hızlıca kabulleniyorlar, aslında hakkı olanı hak etmediğini düşünmeye başlıyor.
Başka bir soru: “MESEM programıyla çalıştığın iş yerinde yoğun çalışma saatleri dikkat dağınıklığı, bitkinliğe sebep oluyor mu?”. Soruyu cevaplayanların %63’ü “Evet” cevabını verirken %13’ü “kısmen”, %24’ü dikkat dağınıklığı, bitkinliğe sebep olmadığını belirtti. Yanıtlayan birçok MESEM öğrencisi gece geç saatlere kadar çalışıyor. Kimi gece 10’da çıktığını söylüyor her gün, kimi gece 3’te çıktığı günler olduğunu. Ya da malzeme kaybolunca, bir hata yapınca patronun günlerce ekstra ücret vermeden geç saatlere kadar çalıştırdığını da söylüyorlar. Hastayken patronun çağırmasıyla çalışmak zorunda kalmaları, okul gününde dahi çalışmalarıyla bu liste uzar gider… Bu soruya verdikleri yanıtlar aslında iş kazalarının neden gerçekleştiğini ve esas sorumlusunun kim olduğunu anlamaya da daha çok yardımcı oluyor.
Son olarak MESEM projesi ile nitelikli bir mesleki eğitim alıp almadıklarını sorduğumuzda gençlerin %50’si nitelikli bir mesleki eğitim almadığını düşünüyor. %23’ü kısmen nitelikli mesleki eğitime erişebildiğini ifade ederken %27’si ise nitelikli mesleki eğitim aldığını düşünüyor. Okula 1 gün gelmelerinden nitelikli mesleki eğitime erişme imkanlarının azaldığını belirtiyorlar. Gençlerin kimi iş yerinde şiddet görüyor kimi geç saate kadar çalıştığından kendine ayıracak vaktinin kalmamasından nitelikli mesleki eğitim alamadıklarını düşünüyorlar.
“ÇOCUK ZATEN, ETİ DE BENİM KEMİĞİ DE”
İktidar, MESEM’le “Çocuk zaten, eti de kemiği de benim” diyen patronların, gençleri mesleki eğitim alması gereken yaşta iliğine kadar sömürmesinin önünü açıyor. Genç işçiler gecelere kadar iş kazası riski, yoğun mesaiyle ürettiği değerin neredeyse 10’da birini alarak çalışmak zorunda kalırken; geriye hiçbir vakti kalmadığından gelip uyumaktan başka yapacak hiçbir şeyi de kalmıyor. Ücretlerin büyük kısmını devlet, patronlara verirken gençlerin nitelikli mesleki eğitimi için bütçe ayırmıyor, ihtiyacı olanlara burs vermiyor. Oysaki bunu patronlara verdiğiyle bile rahatlıkla yapabilir!
Anketin sonuçlar gösteriyor ki bu sömürünün karşısında hiçbir MESEM öğrencisi yalnız değil! Nitelikli mesleki eğitime ulaşmak için, insanca çalışma koşulları için Emek Gençliği’nde örgütenelim! Çırakların yaşadığı tüm bu ağır koşullara dur diyelim!