8 Mart’a giderken
Sosyal medyadaki tepkiler; Kürtçe, Arapça duymaktan bile rahatsız olan, dolayısıyla kadın mücadelesinin hareket ve söylem alanını da kavramaktan uzak.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Sıla Er
İstanbul Üniversitesi
Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne giderken 8 Mart Kadın Platformu’nun çağrısıyla 3 Mart günü İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu olarak biz de Kadıköy’deki Beşiktaş İskelesi önünde, eylemdeydik. Daha öncesinde katıldığım 8 Mart eylemlerinden farklı olarak bu sene uğrunda mücadele ettiğimiz CİTÖK talebimizi alana taşıyorduk. Okulumuzun bir hocası tarafından bir cinsel taciz suçu sonrasında talep edip kampanyasını ördüğümüz CİTÖK, üniversitemizde uğraşlarımız sonrasında kurulmuştu fakat şu an etkin işletilmiyor. Etkin CİTÖK talebini üniversitemizde yükseltirken, 3 Mart’ı arkadaşlarımızla birlikte bu talebi görünür kıldığımız güvenli bir alan olarak gördük.
İLK DEFA TANIŞTIĞIM KADINLARLA SORUNLARIMIZIN BİRLEŞTİĞİNİ GÖRDÜM
Alana girmeden önce sorunlarımızı ve ortak taleplerimizi dövizlerimize taşımıştık. Döviz hazırlarken ilk defa tanıştığım arkadaşlarımla sorunlarımızın birleştiğini görmek, ortak bir masada döviz hazırlamak mücadelenin birlik ruhunu gösteren bir yerde duruyordu. Dayanışmayı, ortak taleplerimizi aynı yerden yükseltmek yalnız olmadığımı hissettirdi. İÜ’lü kadınlar olarak dövizlerimizle birlikte yürüyüşümüzde tüm kadınlarla alana yükselen sesimizi götürdük.
Alan bizi rengarenk ve hareketli karşıladı. Bu renkliliğin kaynağı farklılıklarımızdı. Bu farklılıklarla aslında hiç tanımadığım kadınların benimle orada neden bulunduğunu daha çok anlamlandırdım. Bu bir araya gelişin bizi her kesimden kadınla ortak bir talepte buluşturduğunu gördük. 3 Mart’ta bir araya gelen kadınlar, bana şunu anlattı: Evet mücadelemiz var ve her yaşta var, her dilde var, her dinde var. Daha önceki deneyim ve düşüncelerimin aksine yaşça daha büyük kadınları görmek bana daha çok güç ve cesaret verdi, öyle ki bu mücadele benden önce de vardı sonra da olacak. Alandaki birlikteliğimiz yalnızca farklı yaşlardaki kadınlardan oluşmuyordu; farklı din ve inanışlarla, farklı etnik ve ulusal kökenlerle, farklı dünya görüşü ve yaşantılarla alanda bir araya gelen kadınlardan oluşuyordu. Alanda bunları görürken, 3 Mart sonrası sosyal medyada görülen tepkiler, birleştiğimiz kadın mücadelesini ayıran bir yerde duruyordu. Sosyal medyadaki bu yaklaşım; Kürtçe, Arapça duymaktan bile rahatsız olan, kadının ve insanlığın politik hareketi ve fikrinden açıkça kaçınan, dolayısıyla kadın mücadelesinin hareket ve söylem alanını kavramaktan uzak bir hâldeydi. Oysa kadınlar olarak alanın bizde uyandırdığı şey, ortak taleplerimiz için ses yükseltmekti. Sloganlarımız taleplerimize güç katarken, çektiğimiz halaylar “tuttuğumuz el kimin” diye bakmadan halkamızı büyüttü.
HER KESİMDEN KADINLAR ÖZGÜN TALEPLERİYLE ALANDAYDI
Biz üniversiteli genç kadınlar olarak etkin CİTÖK talebiyle alandayken işçi kadınlar “eşit işe eşit ücret”, yurtta kalan arkadaşlarımız “güvenli yurt, güvenli kampüs” talepleriyle oradaydı. Bunların yanında “mülteci kadınlar kız kardeşimizdir” ve “Filistinli kadınlar yalnız değildir” vurgularının da olması, kadın mücadelesinin enternasyonalliğini göstermesi bakımından çok değerli örneklerdi. Gördük ki mücadelenin kökenleri farklıyken alanı aynıydı: Haklarına ve hayatlarına sahip çıkan kadınların eşitlik, adalet, özgürlük mücadelesi!