Baykuş Podcast’in ilk bölümünde 8 Mart var!
Baykuş Podcast’in ilk bölümünde iki kadın öğrenci yaşamlarında karşılaştıkları engeller, sıkıntılar, KYK yurtları, CTS birimlerinin aktif olmaması gibi konular üzerine konuşuyor.
Görsel: Pixabay
Gülbahar ÇALIŞKAN
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri “Baykuş Podcast” adıyla yeni bir podcaste başlıyor. Podcastin genel amacı öğrencilerin günlük hayatta yaşadığı zorlukları dile getirmek, tartışmak ve bunlara karşılık ne gibi çözüm önerilerinin bulunabileceğini konuşmak. Öğrencilerin biraz da olsa kendi seslerini duyurabilmeleri ve yaşadıkları sıkıntılardan bahsedebilmeleri için ulaşılabilir bir platformun olması günümüz açısından önemli bir yere sahip. “Baykuş Podcast” de tam olarak bu noktada karşımıza çıkıyor.
Baykuş Podcast’in ilk bölümünde konu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Podcast, her yıl coşkuyla kutladığımız bu önemli günün arkasında yatan trajik olaya değinerek başlıyor. Daha sonrasında bu bölüme özel olarak Ankara Üniversitesi’nde okuyan iki kadın öğrencinin kendi yaşamlarında karşılaştıkları bazı engeller, kısıtlamalar ve sıkıntılarını dile getirmeleriyle devam ediyor. Bölüm, KYK Kadın Yurtları, Üniversitelerin içerisinde bulunan CTS Biriminin (Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi) kampüs içerisinde yeterince aktif olmaması, kadınların günlük hayatta yaşadığı baskı ve ayrımcılıklar gibi pek çok konuları barındırıyor.
Bu başlıkları biraz detaylandırmak, kampüste kadınların yaşadığı sorunların özüne inmek gerekirse karşımıza çıkan ataerkil toplum yapısını irdelemek gerekiyor. Ataerkil toplum, kadının yerini ev içinde konumlar ve asli işinin annelik ve iyi bir eş olmak olduğunu savunur. Bu düşünce yapısı kadını emek alanında da dezavantajlı konuma getirir ve kadın işçilerin ucuz emek sömürüsüne maruz kalmasına sebep olur. Kadınlar dolayısıyla çalışma hayatındaki yaşadıkları sorunların yanında okurken de birçok zorlukla karşı karşıya kalır.
Kampüs içerisinde güvenli bir alan sağlanması açısından önemli bir yere sahip olan CİTÖB ve CTS'lerin yeterince aktif olmaması, hatta kapatılması bu durumu daha da ciddi bir boyuta taşıyor. Kampüs dışındaki hayatlarındaysa KYK kadın yurtlarındaki sıkı yönetim ve katı giriş çıkış saatleri sebebiyle kadın öğrencilerin sosyal hayatlarının kısıtlandığını görüyoruz. Bunun sebebinin kadının toplumda görüldüğü yere bağlı olduğuysa aşikâr. Koyulan bu kurallar ve kısıtlamalar sebebiyle kadın öğrenciler sosyal ve kültürel aktivitelerden de uzak kalıyor. Ayrıca bu kuralların erkek yurtlarında bu kadar sıkı tutulmaması ve uyulmadığı takdirde bir sorun teşkil etmemesi, kadınlara bu konuda ayrımcı bir tutumla yaklaşıldığını gösteriyor.
KADINLAR OLARAK YAŞAMIN HER ALANINDA BİRLEŞELİM
Kadının geç saatlerde dışarıda bulunmaya hakkının olmadığını, o saatlerde kadının yerinin ev olduğunu düşünen bir zihniyetin yetişmesiyle ortaya çıkıyor bütün bunlar. Birçok kadın akşam saatlerinde dışarıda rahatça dolaşamıyor, evine dönerken bile tedirgin hissediyor. Bu sorunların bilinçsiz bir toplumun eseri olduğunu, böylesi bir anlayışın eğitimsizlikle ortaya çıktığını gözlemleyebiliyoruz. Bütün bu yaşam koşullarını kabullenmeyeceğimiz, haklarımızı sonuna kadar savunacağımız, sesimizi duyurana kadar bağıracağımızsa bir gerçek.
Bu düzeni yıkacak olanlar yine bizleriz. Bu nedenle yaşamın her alanında birleşerek toplu bir mücadele yürütmek yapılacakların başında geliyor. Kadınlar olarak bütün haklarımız etrafında, hayatın her alanında eşit işe eşit ücret ve özgür bir Türkiye talebimiz için mücadele vermemiz gerekiyor.