18 Mart 2024 08:21

ODTÜ’de 8 Mart nasıl geçti?

8 Mart’ı geride bırakırken de kadınlar olarak bulunduğumuz alanlara özgü biçimlerde bir araya gelerek mücadeleyi hep birlikte örgütlemek ihtiyacımıza karşılık düşen gibi görünüyor.

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

İrem TAÇYILDIZ

ODTÜ

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne giderken ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu kadınların bir araya gelip sorunlarını, taleplerini beraber tartıştığı ve ODTÜ’de 8 Mart’ın örgütlenişini beraber konuştuğu bir forum düzenledi.

BARINMA KADINLARIN YAŞAMINI DERİNDEN ETKİLİYOR

Bu forumdaki tartışmalara bakıldığında üniversiteli kadınların yaşamını zorlaştıran noktaların yoğunlukla barınma konusuna dair olduğu ortaya çıkıyor. Yurtların hijyenden yoksun oluşu kadınların yaşamını oldukça etkilerken özellikle yurtların baskıcı uygulamaları kadınların yaşamına bir müdahale anlamına geldiğinden barınma sorununa ilişkin yakınılan yanlardan biri. Yurdun önünde kiminle konuşacağından, hangi kıyafetle girdiğine kadar yurt yönetiminin gözetimi altında olduklarını ifade eden kadınlar, erkek yurtları açısından durumun böyle olmadığını dile getiriyor.

Bunun yanı sıra tacizle, şiddetle, eşitsizlikle, ayrımcılıkla hayatın her alanında karşılaşılmasına rağmen yalnızca 8 Mart ve 25 Kasım gibi günlerde gündem etmenin yetersiz kalacağı tartışılıyor. Kadınlar birbiriyle iletişim içerisinde olabileceği, herhangi bir zamanda herhangi bir soruna karşı başvurabileceği, düzenli bir biçimde işletilen bir mekanizmaya olan ihtiyacı da dile getiriyor. Kampüslerde bu alanda çalışan kadın toplulukları bu ihtiyaca sesleniyor.

KENDİ YAŞAMINA DAİR SÖZ SAHİBİ OLMANIN YOLU BİRLEŞMEKTEN GEÇİYOR

Kadınların kendilerini ifade edebilecekleri alanların sınırlılığı forum içerisinde kendini gösteriyor. Hele ki konu yurtlar olduğunda art arda sözler alınıp sorunlar dile getiriliyor. Ancak içeriği yalnızca bir sorun sayıp dökmeyle sınırlı kalmıyor. Faika Demiray Yurdu’nda sorunların karşısında dilekçe toplanılması sonucu müdürle yapılan görüşmede ihale beklediğini ifade eden müdüre karşın ODTÜ’nün olanakları ve bütçesi olduğunu tartışmanın duş başlıklarının tamir edilmesini ve tuvaletlere sabun konmasını sağladığı dile getiriliyor. Diğer bir yandan 3. Yurt’ta kalan kadınların aldığı çeşitli toplantılar sonucu müdürle yaptıkları görüşmelerin yurt koşullarında iyileşmeyle sonuçlandığı da ifade ediliyor. Bir yandan kadınların yaşamlarına dair tehditler, baskılar her yandan gelirken diğer yandan kendi yurdunda, bölümünde diğer kadınlarla yan yana gelip hijyenik, güvenli bir yurt için eşit akademi için harekete geçen kadınların kazandıkları öne çıkıyor.

Bu deneyimlerden hareketle kadınların kendi yaşam alanları olan bölümlerde, fakültelerde, yurtlarda 8 Mart’a giderken toplantılar almak hedefi forumda tartışılan bir nokta olmuştu.  Kaldığımız yurtta, okuduğumuz bölümde yaşadığımız sorunlar ortaklaşırken onlarla mücadele yolunda da ortaklaştığımızda kazandığımızı gösteren deneyimler bu noktada yolumuza ışık tutuyor. Kendi yaşamımıza dair hiçbir söz hakkı tanınmazken buraya dair söz sahibi olmanın bir adımı olarak yaşadığımız alanda aynı sorunları yaşadığımız kadınlarla bir araya gelmek ve mücadeleyi beraber örmek önümüzdeki süreç açısından gerekli görünüyor.

DURMAK YOK ÖMRÜMÜZ YASAKLARLA PASLANDIKÇA!

8 Mart bir yandan bize şunu da gösteriyor ki; tek adam iktidarı genel seçimlerle, baskılarla, yıldırmalarla, büyüttüğü ekonomik krizle, kadınlara nefes dahi aldırmayan kuşatmasıyla mücadeleden soğutmaya, koparmaya çalışsa da kadınların gerçekliği buna engel oluyor. Yaşamı içerisinde yaşadığı ayrımcılığa, eşitsizliğe karşın içi öfkeyle dolup taşan kadınlar, günümüz koşullarından etkilenip kimi zaman daha geri dursa da 8 Mart gibi bir alanı coşkusuyla dolduruyor.

Ancak 8 Martlar yetmez, böyle alanları ayak bastığımız her alanda hep beraber yaratmalı ve kadın mücadelesini buralardan büyütmeliyiz. Bu alanları da kendi en küçük yaşam alanımızdan başlayarak örmek en güçlü birlikteliği sağlayan nokta oluyor.

8 MART BİTTİ, ŞİMDİ ÖNÜMÜZE NE KOYACAĞIZ?

ODTÜ’lü Kadınlar Yürüyüşü de bunu bizlere göstermişti. ODTÜ’lü Kadınların bir araya geldiği ve örgütlediği gece yürüyüşünde “Kampüslerden sokaklara şiddetin, tacizin, baskıların karanlığını kadın mücadelesi aydınlatacak” sloganın yazılı olduğu ana pankartın yanı sıra üç bölümde bir araya gelen kadınların hazırladıkları pankartlar da yer aldı. Matematik, Biyolojik Bilimler ve İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nde bir araya gelen kadınlar alana kendi sözleriyle giriş yaptı. İfade alanı kısıtlanan kadınlar bir araya geldikleri alanlar olan bölümlerinden de bir ses yükseltti. Bölümlerden yükselen bu sesler, ODTÜ’lü Kadınlar yürüyüşünde birleşip ODTÜ’den yükselen merkezi bir sesi ören ve büyüten bir şeye dönüşmüştü.

8 Mart’ı geride bırakırken de kadınlar olarak bulunduğumuz alanlara özgü biçimlerde bir araya gelerek mücadeleyi hep birlikte örgütlemek ihtiyacımıza karşılık düşen gibi görünüyor. Bazen aynı bölümde okuyan kadınlar olarak yaşadığımız sorunlara dair bölümümüzde bir forum almakken birleşmenin yolu bazen bu alanda çalışan bir topluluğun içerisinde çalışma yürütmek bazense yurt yönetiminin baskıcı uygulamalarını kabul etmediğimizi ifade etmek için yurttaki kadın arkadaşlarımızla bir toplantı almak olabilir. Bulunduğumuz yerel alanlardan yükselen bu sesler merkezi bir alanda birleştiğinde kadınların yaşamını tehdit eden bu sistemin karşısında bir güce dönüşüyor.

Ancak yaşamımızı her yandan kuşatan bu sisteme karşın kampüslerden taşma ihtiyacımız da her geçen gün artıyor. Kampüs içerisinde bulunduğu yerel alanda mücadeleyi güçlü biçimde örmeye çalışırken kampüs içerisinde merkezi bir mücadeleye dönüştürmenin yollarını arayan kadınlar olarak bunu yaparken yaşadığımız sorunları politikadan bağımsız ele almak bizi hedeflediğimiz toplumsal değişimden uzaklaştıran bir yan oluyor. Bugün tek adam iktidarı sistemin devamlılığını sağlamak için şirketleri fonlarken biz kadınların yaşamına bütçe ayırmıyor, bunun karşısında çıkardığımız her ses ise sistemin çarklarını aksatıyor. Yaşadığımız sorunları bu yanıyla ele aldığımız takdirde kampüsün dışına taşırmamız mümkün oluyor.

Bugün bizlerin bulunduğumuz yurtta yaşadığımız hijyen sorununu bahsettiğimiz politik yanlarıyla da ele alarak hijyenik yurt talebi etrafında bir araya gelmemiz, bunu kampüs içerisinde merkezi bir sese dönüştürmemiz kampüs dışına taşacak o mücadelenin bir parçası oluyor. İşte bulunduğumuz alanda taleplerimiz etrafında çeşitli biçimlerde bir araya gelmenin böyle bir şeyin parçası olduğunu bilerek şimdiden olanaklarımız dahilinde bir araya geldiğimiz alanları yaratmalıyız. 8 Mart’lara sıkıştırmadığımız bu birlikteliklerle sistemin istikrarlı bir biçimde yaşamımızı kuşattığı baskı ve yasakların karşısında bir güç olarak var olabiliriz.

ÖNCEKİ HABER

14 Mart Tıp Bayramı ne zaman bayram olur?

SONRAKİ HABER

“Kuvvetli Bir Alkış”ı kim hak ediyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa