19 Mart 2024 06:45

Kuş da değil deve de; sözde kadrolu belediye işçileri

696 sayılı KHK ile birlikte belediyelerde sürekli (kadrolu) işçi, geçici işçi ve belediye şirket işçilerinden oluşan parçalı bir istihdam yapısı meydana geldi.

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Dosya: Şehirleri her gün yeniden kuranlar-1 | Hazırlayan: Murat Uysal

Taşeron işçilerin kamuya geçişini düzenleyen, 2018 yılında uygulanmaya başlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yüz binlerce işçi kadro vaadiyle mağdur edildi.

Bugün bu işçiler; asgari ücretin biraz üzerinde ücretlerle, yöneticilerin iki dudağı arasındaki ‘güvenceleriyle’, ellerinde kadronun emaresi dahi olmadan çalıştırılıyor. İşçileri kadro vaadiyle şirketlere geçiren AKP iktidarı ise OHAL döneminde çıkardığı diğer KHK’ler gibi 696 sayılı KHK’nin de nimetlerini yemeye devam ediyor.

Yüz binlerce işçi iştirak şirketlere geçirildikten sonra kamuda kadrolu daimi işçilerin sayısı gün geçtikçe azaldı. İşe alımların da iştirak şirketlerce yapıldığı düzende; güvenceli, kadrolu, daimi kamu işçisi statüsündeki işçilerin kamudan ve hafızalardan silinmesi amaçlandı. Bu, iktidarın da yerel yönetimlerin de işine geldi. Kendine demokrat diyen belediyeler dahi kadrolu işçi yükünden bir an önce kurtulmanın yollarını aradı. Kadro vaadiyle belediye iştiraki şirketlere geçirilen işçilere ise deve kuşu hikayesinden başkası kalmadı: Taşeron mu? Sözde değil. Kadrolu mu? O hiç değil.

Kadro vaadiyle belediye iştiraki şirketlerde çalıştırılan işçiler; sesleri bugün cılız da çıksa “norm kadro”, “gerçek kadro” taleplerinin hafızalardan silinmesine müsaade etmiyor. Belediye işçileri bu taleplerle kendilerine düşük ücret, güvencesiz çalışma, örgütsüzlük ve ağır çalışma koşulları dayatan düzenin çarklarına çomak sokmaya çalışıyor.

‘TAŞERON ÇALIŞTIRMAYA KILIF’

Elbette işçilerin kadro talebi yeni değil, AKP iktidarı da OHAL ile hiçbir alakası olmayan kadroyu OHAL döneminde keyfinden çıkarmadı. Türkiye’de taşeron çalıştırmanın yaygınlaşması itibarıyla kadrolu olmak imrenilen, sokaklarda dile getirilen bir talep halini aldı. Çünkü taşeron çalıştırma, işçileri bölüp parçalamanın, güvencesizleştirmenin, sendikasızlaştırmanın en önemli araçlarından biri oldu. Ayrıca işçi ücretlerini düşürmenin aracı olarak da kullanıldı.

AKP iktidara geldiği günden bu yana patronların da isteğiyle bunu yaygınlaştırmanın, taşeronlaştırmanın önündeki hukuki engelleri kaldırmanın yollarını denedi. Çünkü kamudaki taşeronlaştırma furyası Yargıtaya takılıyor, sayısız muvazaa (hileli, kanuna aykırı taşeronlaştırma) kararı çıkıyordu. Taşeron çalıştırmaya hukuki olarak da bir sorun çıkarmayacak bir kılıf gerekiyordu. 2015 yılına kadar taşeron işçileri kadroya geçirmek gibi bir gündemi olmayan iktidar ilk kez 2015 haziran seçimlerinde taşerona kadro sözünü ağzına aldı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu 2016 yılında “Tüm taşeron işçileri kadroya geçireceğiz” dedi. 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmelerle kamuda çalışan taşeron işçiler, “Hazırlıklar sürüyor” laflarıyla 1.5 yıl oyalandı. Referandum döneminde dahi, “Evet çıkarsa kadro çıkacak” vaadi verildi.

‘KHK’DEN KADRO ÇIKMADI’

Nitekim iktidar OHAL döneminde çıkardığı 696 sayılı KHK ile taşerona bağlı çalışan işçileri kadroya geçirdi. Büyük bir müjdeyle duyurulan bu kadrodan işçiler umduklarını bulamadı. Hukuksuzluktan hak, KHK’den kadro çıkmadı. KHK ile oldubittiye getirilen kadroya geçiş için itirazların yolu kapatıldı, kadroya geçiş başvurusu için işçilerden haklarından feragat etmesi istendi. “En azından güvencemiz olacak” umuduyla işçiler ‘kadro’ya geçmek için sıraya girdi.

Kadro vaadiyle belediye şirketlerine geçirildikten sonra iki sene boyunca Yüksek Hakem Kurulunun (YHK) belirlediği yüzde 4’lük zamma mahkum edilen işçilerin ücretleri büyük oranda eridi. Sözde kadrolu olan işçilerin ücretleri bu süreçte asgari ücret seviyesine dayandı. YHK tarafından bağıtlanan iki senelik toplu sözleşme sona erdiğinde işçiler çalıştıkları belediye yönetimlerinin ve iştirak şirketlerinin insafına bırakıldı. Kadro vadedilen işçiler işin sonunda ne kadrolu işçinin ücretini alıyordu ne de kamu güvencesi altındaydı.

GÜVENCESİZ VE ‘DÜŞÜK MALİYETLİ’ İŞÇİ

696 sayılı KHK ile birlikte belediyelerde sürekli (kadrolu) işçi, geçici işçi ve belediye şirket işçilerinden oluşan parçalı bir istihdam yapısı meydana geldi. İşçi istihdamındaki bu parçalı yapı, belediye yönetimlerince de bilinçli bir şekilde tercih edildi. Çünkü belediyeler için de şirket işçisi merkezi denetimden kurtulma ve istihdam politikasında serbestlik anlamına geliyordu. Bununla birlikte şirket işçilerinin belediyeye maliyeti diğer çalışanlara oranla daha düşüktü, işini her an kaybetme riski içinde bulunan bu işçiler, belediye yönetimi için daha kolay yönetilebilir bir işçi grubunu oluşturuyordu.

Bu sebeplerle 696 sayılı KHK sonrasında belediyeler boş memur ve kadrolu işçi kadrolarını bu statüde memur ve işçilerle doldurmak yerine belediye şirketleriyle istihdam etmeyi tercih etti. Bugün Sayıştay raporlarına bakıldığında belediyelerde memur ve sürekli işçi istihdam edilmeyip, belediye personelinin çok büyük bir kısmının şirket işçilerinden oluşturulduğu görülüyor.

Yıllara göre belediyelerdeki personel sayısının statülerine göre dağılımı

YILMEMURKADROLU İŞÇİŞİRKET İŞÇİSİHİZMET ALIMI
201796.57562.84999.817300.572
201893.29055.608426.029-
201992.46853.442421.532-
202090.61249.650441.807-
202192.27045.570488.604-

TÜİK, kamu sektörü istihdam verileri

Yıllar içinde belediyelerde çalışan memur ve kadrolu işçi sayısında istikrarlı bir azalış söz konusuyken 2017 yılında kadro adı altında belediye şirketlerine geçirilen işçi sayısında ciddi bir artış var. Öyle ki kimi yıllar mevcut kadrolu işçi sayısı kadar şirket işçisi alımı yapılmış durumda.

MEMUR KADROLARI DA ŞİRKET İŞÇİLERİYLE DOLDURULDU

Kadrolu işçi sayısı kadar olmasa da memur sayısındaki azalış da çarpıcı. İçtihat ve mevzuatta memur eliyle yapılması gereken işlerin sahada şirket işçileri eliyle yapıldığı görülürken, memur kadroları şirket işçileriyle dolduruluyor. Bu da yalnız kadrolu işçilerle aynı işi yapan ancak aynı haklardan faydalanamayan şirket işçilerinden doğan statü tartışmasının yanı sıra memurun işini yapan işçinin statüsünün de tartışılmasına yol açıyor.

MUĞLAKLIK İŞÇİLERİ ORTADA BIRAKIYOR

Öğretiye ve yargı kararlarına bakıldığında, konu ile ilgili mevzuat hükümlerinin farklı şekillerde yorumlandığı görülüyor. Belediye işçileri yargıda; yaptıkları iş dikkate alındığında kamu görevlisi olarak kabul ediliyor, statülerine bakıldığında ise kamu görevlisi olarak kabul edilmiyor. İşçilerin kamu görevlisi olarak kabul edilip edilmemesi, Anayasa’nın 129’uncu maddesiyle sağlanan güvencelerden yararlanıp yararlanamayacakları açısından belirleyici nitelikte.

ŞİRKET İŞÇİLERİ İÇİN BİR TALEP ÇERÇEVESİ ÇİZİLMELİ

OHAL döneminde apar topar çıkarılan içinde birçok muğlaklık barındıran 696 sayılı KHK ile belediye iştiraki şirketlere geçirilen işçilerin statüsüne ilişkin ne söyleneceği bugün de tartışma konusu. Belediyelerin, belediye şirketlerinin ve sendikal bürokrasinin insafına bırakılan işçiler bir zamanlar kadroya geçirildiklerini dahi unutmuş bir şekilde bugün ücret kavgası içerisinde boğuşuyor. Kadro talebi dün; kadrolu işçiler kendilerinden yüksek ücret alırken “Eşit işe eşit ücret” sloganının yanında “gerçek kadro” sesleriyle yükseliyordu. Bugün kadrolu işçilerin ücretleri de kendileriyle eşitlenmişken yazının başında da söylediğimiz gibi kadrolu işçi tanımı ortadan kaldırılmaya çalışılırken işçilerin kadro talebini oturtabileceği bir çerçeve çizilmesi gerekiyor. Kanun önünde kamu işi yaptıkları hesap edilerek ücretleri, hakları, güvencelerinin buna göre şekillenmesi gerekiyor.

YARIN: Yerel yönetimler ve belediye işçileri

 

ÖNCEKİ HABER

Maraş’ta servis minibüsü devrildi: 14'ü öğrenci 15 yaralı

SONRAKİ HABER

Çeşme Ayayorgi’de kanunsuz demir kapı kaldırıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa