Birliklerini kuramadıkları müddetçe ezildikleri taşın rengi değişiyor
‘Torpil’ üzerinden işe alımlar, düşük ücretler, güvencesizlik, sonsuza kadar beklenen itaat... Bugün belediyeler AKP’de de olsa CHP’de de olsa işçiler aynı sorunları yaşıyor.
Fotoğraf: Evrensel
Murat UYSAL
AKP iktidarının 2018 yılında kadro vaadiyle çıkardığı 696 sayılı KHK ile belediye şirketlerine geçirdiği, hâlâ bu statüde çalışan 500 binin üzerinde belediye işçisi var. Bu yazımızda belediye işçilerinin öznel durumlarını, örgütlenmeye çalışırken karşılaştıkları engelleri, çalıştıkları belediyenin yönetimleriyle ilişkilerini ve geçim koşullarını irdeleyeceğiz.
Ancak KHK’li belediye işçilerinin hikayesine geçmeden, birkaç sene öncesine kadar her belediye işçisi eyleminde atılan ilk birkaç slogandan biri olan “Eşit işe eşit ücret istiyoruz” talebinden söz etmek gerekir. KHK’li işçinin eşit işi yapmasına rağmen daha düşük ücret aldığı kadrolu işçilerin koşulları neydi, o zaman için KHK’li belediye işçilerinden neredeyse üç kat daha fazla ücret alan kadrolu işçiler bu kazanımları nasıl elde etmişti?
KADROLU İŞÇİNİN KÖKÜNE KİBRİT SUYU
Bugün belediyelerde sayıları iki elin parmağını geçmeyen kadrolu işçiler bir zamanlar, meşhur Saraçhane önü eylemleriyle anılıyor, bu eylemlerle kazandıkları haklar ve aldıkları zamlar sınıf dışı akımlar tarafından “Çöpçü doktordan fazla ücret alır mı?” diye yorumlanıyordu. Bünyesinde çalıştıkları belediyelerin hizmet üretimindeki etkin rolleri ve örgütlülükleri işçinin hakkını vermeyen yerel yönetimin çöp dağlarıyla karşılaşmasına neden oluyordu. Zamanla kadrolu işçilerin hizmet üretimindeki etkin rolleri zayıfladı, aynı işler önce hizmet alımlarıyla taşeron işçilere, daha sonra 2018’de çıkarılan 696 sayılı KHK ile belediye şirketlerine geçirilen işçilere yaptırıldı. Kadrolu işçilerin hizmet üretimindeki rolleri zayıflayınca zamanla ücretleri de eridi. Örneğin yakın dönemde Bakırköy Belediyesinde çalışan kadrolu işçilerin grevinde olduğu gibi kadrolu işçiler işin büyük bir bölümünü yapan KHK’li işçilerle birleşemeyince grevin belediyeye etkisi olmadı. Üç ayı aşkın süre belediye önünde çadır kuran işçiler taleplerinin çok gerisinde ücretlere ve haklara imza atmak zorunda kaldı.
MİNNET DUYGUSU: İŞÇİYİ GÖBEKTEN BAĞLAYANLAR
Dünkü yazımızda da bahsettiğimiz gibi belediye yönetimlerinin görece en demokratı dahi, daha ucuza çalıştırabildikleri ve merkezi denetimden sıyrılabildikleri için işe alımları belediye iştiraki şirketler üzerinden yapıyor. Bu şekilde yapılan işe alımlar belediye yönetimlerine istihdam serbestliği de sağlıyor. Eşini, dostunu, akrabasını, köylüsünü bu statüyle işe kolayca alabiliyor. Belediye iştiraki şirketlerde çalışan işçiler böylelikle mevcut belediye yönetimine göbekten bağlanıyor. Kadrolu işçinin Anayasa’yla güvence altına alınmış güvencesi varken iştirak şirketi işçisinin güvencesi işe girerken kullandığı tanıdığından ve belediye yönetiminden ibaret oluyor.
Bu bağlılık ilişkilerinin en yoğun kullanıldığı örneklere AKP’nin yönettiği belediyelerde rastlıyoruz. Bu belediyelerde çalışan işçiler; işe alımların, cemaat-tarikat ilişkileri üzerinden yapıldığından, AKP üyeliğinin şart koşulduğundan bahsediyor. 2021 yılında belediye yönetiminin teklif ettiği zammı kabul etmeyerek eylem yapan, daha sonra birkaç işçinin bu eylemler nedeniyle işten atıldığı Bayrampaşa Belediyesinde çalışan işçilerin anlattıkları da bu ağı ve işleyişi ortaya koyuyor.
AKP ÜYELİĞİ ŞART KOŞULUYOR
AKP’nin yönettiği belediyelerde çalışan işçilere ulaşmak diğer belediyelerde çalışan işçilere ulaşmaktan çok daha zor oluyor. Hemşehriciliğin ve tarikatların işçiler üzerindeki etkisi ve belediyenin sosyal yardımları da kullanılarak işçiyi kendisine bağlı hale getirmesi, düşük ücret ya da kötü çalışma koşulları nedeniyle doğabilecek hareketlerin daha en başından önünü kesiyor. Bayrampaşa Belediyesinde çalışan işçiler düşük ücretlere karşı başlattıkları eylemlerde bu engellerin daha fazlasıyla karşılaştıklarını söylüyor. 2016 yılında Bayrampaşa Belediyesinde çalışmaya başladığını söyleyen bir işçi, “Bir tanıdığın vasıtasıyla belediyeye girdim. Kendisi hâlâ belediyede memurluk yapıyor. Onca sene orada burada çalıştıktan sonra ikinci çocuk da olmuşken artık sigortalı bir işim olsun istedim. Hanımın akrabaları devreye girdi, tanıdık varmış belediyede yetkili biri, 2003 yılından beri hep AKP’ye oy verdim ama bir üyeliğim yoktu. İşe girerken üyelik yaptım, sonuçta o zaman oy verdiğim partiydi, bunda bir sakınca görmedim. 2016’dan beri çalışıyorum, ne biriktirdin dersen hiç. Şimdi üç çocuğum var, onlar için hâlâ gece gündüz çalışıyorum” diyor.
"HEPİNİZ HİZMET-İŞ’E ÜYE OLACAKSINIZ"
Kadro vaadinin verildiği dönemi anlatan işçi, “Belediye yönetimi 2018 yılında ‘Sendikalı olacaksınız’ dedi, ‘Hangi sendika’ diye sorduk, ‘Hangisi olduğunu biliyorsunuz’ dedi yöneticiler, ‘Hepiniz Hizmet-İş’e üye olacaksınız.’ Sendikanın ne olduğunu o güne kadar duymamıştım, bilmiyordum. O zaman bir sözleşme yaptılar, sözleşme nedir, nasıl olur, ondan da haberimiz yok. Biz yine belediye başkanının ağzına bakıyorduk. Daha sonra o sözleşme bitti yeni sözleşme zamanı geldi. 2021’deki eylemleri sözleşmede söylenen zamları vermediler diye yaptık. Sendikacıların yüzünü ilk defa o eylemlerde gördük, ‘Yapmayın etmeyin, belediyenin durumu sıkışık’ dediler. Biz de eylem yaparak sözleşmedeki haklarımızı almak istedik. Karşıma en başta beni işe sokan memur çıktı, ‘Sen bu işlere girme, beni de yakarsın’ dedi. Eşimi dahi aramış, ona da söylemiş” diye anlatıyor.
MÜCADELENİN ÖNÜNÜ KESMEKTE BİR ARAÇ: FEODAL İLİŞKİLER
Bugün AKP’li belediyelerde çalışan işçilerin kök ücreti asgari ücret seviyesinde. Toplu iş sözleşmesi yapabilmiş, sendika üyesi işçiler olmalarına rağmen bu iş böyle. İşçiler, en fazla ücretin; yol, yemek ve sosyal haklar dahil 23-24 bin lira ücret olduğunu anlatıyor. Düşük ücrete, kötü çalışma koşullarına ses çıkarabilmek ise çok zor. Sadece belediye yönetimine değil sendikaya da şikayet edildiklerini anlatan işçiler, işten atmalarda sendika bürokratlarının da görev aldığını, sendika yönetimine karşı olan işçinin kapı önüne koyulduğunu anlatıyor. Birçoğunun zorla üye yapıldığı Hizmet-İş’ten istifa edip başka bir sendikaya geçmesi de kolay değil. En son AKP’nin yönettiği Beykoz Belediyesinde çalışan işçiler Hizmet-İş’ten istifa edip Genel-İş’e geçmek istediklerinde karşılarında, köy derneklerinin yöneticilerini, sohbetine gittikleri hocaları, eşlerini, akrabalarını görmüştü.
YÖNETİM CHP’DE OLUNCA İŞÇİ İÇİN NE DEĞİŞİR?
AKP’nin yönettiği belediyelerde hal böyle de CHP’nin yönettiği belediyelerde neler oluyor? Bugüne dek gazetemizde CHP’nin yönettiği belediyeler tarafından kurulan SODEMSEN’e ve işlevine, Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun işçilerle alay eder gibi kurduğu Çalış-Sen adındaki sendikaya ve işçileri zorla buraya üye yapmasına dair birçok yazı ve haber de kaleme alındı. Bu defa uzun yıllar AKP’de olan daha sonra CHP’ye geçen Esenyurt Belediyesinde işçiler adına neyin değiştiğini konu edeceğiz.
ESENYURT’TA AKP TİRANLIĞI
Esenyurt Belediyesinde çalışan dört işçiyle aynı masadayız. Dört işçiden ikisi Ardahanlı Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt’un hemşehrisi. İşe girmeleri de hemşehrilik üzerinden olmuş. Apayrı uzmanlık alanları olsa da bugün hepsi Esenyurt Belediyesinde şirket işçisi olarak çalışıyor. Belediyede bina içi personeli olarak çalışan bu işçilerin hemen hepsi gün içinde bir memurun yapması gereken işi yapıyor. 2018’de çıkarılan 696 sayılı KHK’ye dair çok az şey bilen işçilere, “İktidar 2018’de sizi kadroya geçirdiğini söylüyor” dediğimizde, “Yanlışınız var biz şirket işçisiyiz, kadrolu başka” cevabını alıyoruz. Her ne kadar 2018’de çıkarılan KHK’den haberleri olmasa da kendileri için yaptıkları tanım doğru, kadrolu değiller, belediye iştiraki şirketlerin işçisi olarak çalışıyorlar.
Esenyurt AKP’nin İstanbul’daki en önemli kalelerinden biriydi, müthiş bir rant merkeziydi. Yönettikleri yıllar boyunca Esenyurt’u koca bir şantiyeye dönüştürdüler. Müteahhitler zenginleşti, servetlerine servet kattı. Belediyeyi AKP’nin yönettiği yılları Esenyurt Belediyesi işçisi şöyle anlatıyor: “Necmi Kadıoğlu burada bir tiranlık kurmuş, burada çalışan çoğu işçi için Kadıoğlu bir baba figürünü canlandırıyordu. İşçilere iş vermiş, ekmek kapısı açmış, en dar günlerde yanlarında olmuş bir başkandı onlar için. Giydikleri iş kıyafetlerinin kötü olması, üstlerini değişecek yerlerinin olmaması, düşük ücretler ve kötü çalışma koşulları Kadıoğlu’nun günahı değilmiş, hatta haberi yokmuş gibi bir izlenim vardı işçilerde. ‘Baba başkanın haberi olsa düzeltir’ fikri ‘Onun yanındakiler kötü’ fikri yaygındı. AKP yıllarca bu fikirlerle Esenyurt işçisini uyutmuş.”
"SEN BAŞKANI ÜZMEK Mİ İSTİYORSUN?"
Belediye AKP’den CHP’ye geçtikten sonra koşulları değiştirmek maksadıyla DİSK/Genel-İş’in örgütlenme çalışmasını yürüten bir kadın işçi önce Hizmet-İş temsilcilerinin fiziksel şiddete varan saldırılarıyla daha sonra yeni belediye yönetiminin engellemeleriyle karşılaştıklarını anlatıyor. İşçi, “O zamanlar sendika değişikliğinin işçiyle olmadığını, ta tepeden çözüldüğünü bilmeden şantiye şantiye çalışma yürütmeye başladık. Her yere giriyor, neden Genel-İş’e geçmemiz gerektiğini, Hizmet-İş’in nasıl bir sendika olduğunu anlatıyordum. Bir gün bir şantiyede Hizmet-İş temsilcileri saldırdı. Yönetime kadar gitti tabii mesele, Kemal Deniz Bozkurt’un en yakınları beni kenara çekip ‘Ne yapmaya çalışıyorsun, başkan çok üzülüyor böyle şeylere, onu üzmek mi istiyorsun’ dedi. Maksadım sonuçta işçilerin daha iyi koşullarda çalışmasıydı, bunun için de daha mücadeleci gördüğüm bir sendikada örgütlenelim istedim ama ne de olsa Bozkurt da bir patrondu daha gelir gelmez, Başkanın ‘Sendika falan sevmem’ lafları belediyede yayılmaya başlamıştı. Saldırıya uğradığımda Hizmet-İş düzeni bozulsun istemiyor sanıyordum, Bozkurt da düzen bozulsun istemiyormuş” diyor.
Nitekim öyle de oldu, işçiler için düzen değişmedi. Kemal Deniz Bozkurt Hizmet-İş ile masaya oturup 3 yıllık sözleşme imzaladı. Bugün Esenyurt işçileri tıpkı AKP’nin yönettiği belediyelerde olduğu gibi asgari ücretin biraz üzerinde ücretlere, sendika nedir, örgütlenme nedir bilmeden çalışıyor. Güvenceleri de alacakları ücret de Bozkurt’un iki dudağı arasında.
"BİZ SARI ÖKÜZÜ VERMEDİK"
İşçiler elbette birçok belediyede böyle baskılarla karşılaşıyor. Örgütlenmeleri bazen doğrudan işten atma tehditleriyle bazen de sendikalar arasındaki rekabet kullanılarak engelleniyor. Belediye-İş ya da Genel-İş gibi Hizmet-İş’e kıyasla daha mücadeleci sendikalarda örgütlenebilen işçiler de var. Peki tek mesele bu mu, işçi Genel-İş’e geçince sorunları bitiyor mu? Bu meseleyi hem belediye yönetimine hem de Genel-İş Genel Merkezine karşı mücadele eden Maltepe Belediyesi işçileri anlatıyor. Görüştüğümüz işçiler Maltepe Belediyesinde de işe alımların tanıdıkların sayesinde yapıldığını, kendi deyimleriyle çöpçü olmak için bile torpil gerektiğini söylüyor. “Biz sarı öküzü vermedik” diye söze giren işçi şunları söylüyor: “Bizim arkadaşlarımızı işten atmaya çalıştılar, o zaman bir direniş sergiledik, haklarımızdan vazgeçtik. O arkadaşlar bizim için sarı öküzdü, biz sarı öküzü vermedik, polisle karşı karşıya geldik, işte o gün birleştik. Burada işçilerin büyük çoğunluğu CHP’li, CHP üyesidir. Kavgamızın ekmek kavgası olduğunu anlattık, işçiler burada kendi partilerine karşı mücadele etmeyi öğrendi. CHP olmuş AKP olmuş, patron mu patron, biri kılıfına uydurarak yapıyor öbürü göstere göstere, sonuçta işçi eziliyor. Asıl iş işçinin kendi birliğini sağlaması.”
"İŞÇİLERİN KENDİ BİRLİĞİ SAYESİNDE"
Maltepe Belediyesi işçileri önce sendika şubesiyle daha sonra sendikanın genel merkeziyle mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlatarak, “Burası sonuçta senelerden beri CHP’nin elinde olan bir belediye. Hizmet-İş kadar açıktan olmasa da Genel-İş de CHP’li belediyelerde yönetimle arasını bozmayan bir anlayışla sendikacılık yapıyor. Biz buna çomak sokabildik. Önce kendi içimizden bir işçiyi, bir süpürgeciyi şube başkanı yaptık. Şubenin bütün yönetimini işçilerden kurduk. Bunları yapınca da işin bitmediğini, yeni şube yönetimiyle ilk toplu iş sözleşmemizi yapmaya çalışırken gördük. Biz daha grevdeyken CHP’li yetkililerle masaya oturan genel merkez imzayı attı. Buna karşı da yılmadık, işçilere anlatmaya devam ettik. Bugün Maltepe Belediyesi diğer belediye işçileri arasında örnek gösteriliyorsa bu ne CHP’nin ne Maltepe Belediyesinin ne de Genel-İş’in iyiliğindendir. Bugün Maltepe’de işçiler diğer belediyelere kıyasla daha iyi ücret alıyorsa bu bugün az da olsa işçilerin kendi birliğini kurması sayesindedir” diyor.
Yarın: Bu talepler nasıl kazanılır?