EMEP'in Sultangazi adayı Feyzi Ayber: Vaatler ancak mücadeleyle gerçek olur
Emek Partisinin Sultangazi Belediye Başkan Adayı Fevzi Ayber ile adaylığını, ilçenin sorunlarını, 31 Mart sonrasını konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Nazife YAŞAR
İstanbul
Saat sabahın altısı. Hafif hafif yağan yağmurun altında buluşma yerine doğru ilerliyorum. Sultangazi'de saha çalışmalarını izlemek için belediye başkan adayı ile buluşacağım. İlk buluşma yeri, belediye işçilerinin işbaşı yapmadan önce kahvaltı yapmak için gittikleri kahve. Sabahın köründe karşılarında başkan adayını gören işçilerin yaşadıkları şaşkınlık yüzlerinden okunuyor. Şaşkınlık, aday gür sesiyle hitaba başladığında daha da artıyor. Can kulağıyla dinliyorlar, bir taraftan ellerine verilen broşürlere bakarken… Hatibin, Sultangazi’deki belediye işçilerinin sayısını, kaçının kadrolu, kaçının sendikalı olduğuna kadar anlatan konuşması onları daha da meraklandırıyor. Ama çok sessizler! Ne soru soruyorlar ne de yorum yapıyorlar. Hatip ne yapsa da bu durumu değiştiremeyeceğini anlayıp işçileri selamlayarak arkadaşlarıyla çıkışa yöneliyor. Kapıya yaklaştığında bir işçi yaklaşarak, "Kusura bakmayın, amirimiz burada. O nedenle sohbet edemedik. Fikrimizi söylersek işten atılabiliriz. Geldiğiniz için çok teşekkür ederiz, emeğinize sağlık" diyor.
"BİZ DE BİRAZDAN İŞE GİDECEĞİZ"
Bahsettiğim aday, Emek Partisinin (EMEP) Sultangazi Belediye Başkan Adayı Fevzi Ayber. Kahveden çıkan Ayber, otobüs duraklarına yöneliyor. Saat yediye geliyor. Duraklar kalabalık, insanlar gelmeyen otobüse öfkeli. Bir kadın, öfkesini broşür dağıtan partililere yöneltiyor: “Ne seçimi, görmüyor musunuz halimizi? Saatlerdir otobüs bekliyoruz!” Kadına yaklaşan Ayber, sakin bir ses tonuyla “Siz bizi iktidar partisiyle ya da burjuva muhalefetle karıştırdınız sanırım. Onlar bu saatte sıcak yataklarında yatıyordur. Broşür dağıtan arkadaşlarım birazdan sizin beklediğiniz bu duraklardan, sizin bindiğiniz otobüsle işe gidecek. Kenti emeğimizle var ediyorsak onu yönetmeliyiz de. Bunun çağrısı için bu saatte sokaklardayız” deyince kadın biraz mahcup, arka kapıyı açan otobüse doğru ilerlerken broşürü çantasına koyuyor.
Eğitim Sen’in Eski Yöneticilerinden, Emekli Öğretmen Ayber, bir sonraki durağı atölyelerde işçilerle buluşmak için mesai saatini beklerken sorularımızı yanıtladı.
Neden Sultangazi’den aday oldunuz? Sultangazililer neden size oy versin?
Sultangazi, İstanbul’un diğer birçok ilçesinde olduğu gibi öncelikle işçi ve emekçi kenti. Sultangazi nüfusunun büyük çoğunluğu, ekonomik geçim şartlarının zorlukları, iş-ekmek-özgürlük ve çocuklarının gelecekleri kaygısıyla Türkiye’nin değişik illerinden göç ederek buraya yerleşen insanlardan oluşuyor. Farklı kimliklere, farklı inançlara sahip emekçiler. Farklılıklarıyla birlikte emekçi kimlikleriyle bir arada yaşayan halkın adayı olmak çok değerli. Bitlis’te doğmuş ve büyümüş, Bingöl’ün köylerinde uzun yıllar öğretmenlik yapmış biri olarak her iki kentten emekçilerin yoğun olarak yaşadığı bir ilçe olan Sultangazi’de belediye başkan adayıyım.
Bir diğer nedeni ise bununla ilişkili yanıdır. Yani bir arada yaşamayı öğrenmiş ve başarmış bu halkı, devlet organizasyonlu bölme ve ayrıştırma politikalarının Sultangazi’de yol açtığı 12 Mart 1995 Katliamı’nın izleridir. O yıllarda kamu emekçileri sendikal mücadelesinde yer alan bir eğitim emekçisi olarak demokrasi, temel hak ve özgürlükler mücadelesi sürecinde Gazi Mahallesi halkının yaşadığı acıyı derinden yaşamış olmamdır.
ULAŞIM SULTANGAZİ’YE ULAŞMAMIŞ
Sultangazililerden en çok hangi sorunları duyuyorsunuz?
Sultangazi’de yerel sorunlar biriktikçe birikmiş. Ulaşım derdi had safhada. Tramvay ve metro gibi raylı taşıma araçları, ilçe merkezinin yakınına kadar gelmiş ama Sultangazi merkezine bağlantı ve uzantıları yapılmamış. Az sayıdaki toplu ulaşım araçları ise ulaşım ihtiyacını karşılayamaz halde. Trafik, halkın en fazla stres yaratan sorunu. Bugün sizin de şahit olduğunuz gibi, özellikle iş saatlerinde duraklardaki insan kalabalığı ve her gün yaşanan stresli ortam dayanılır gibi değil. Otobüs ve dolmuşlara itiş-kakış doluşma ve yapış-yapış ayakta uzun yolculuklar çekilmez halde.
Ulaşım kadar barınma sorunları da öncelikli konular arasında. Hâlâ doğal gaza kavuşamamış gecekondular var. Taş ocaklarının yarattığı çevre felaketi, yaşanamaz bir hava kirliliğine yol açıyor. Alt ve üstyapı yetersizlikleri nedeniyle Sultangazi’nin emekçi kenar mahalleleri köy/kasaba görünümünde. Deprem korkusu tüm İstanbul gibi Sultangazi’nin de gündemi. Park ve açık toplanma alanlarının yetersizliği acıdır ve düşündürücüdür. Toplanacak alanlar, hâlâ blok inşaat alanına dönüşüyor.
İstanbul seçiminde iki parti konuşuluyor. Bu sizin çalışmalarınızı nasıl etkiliyor, sahada “Oyları bölme” eleştirisiyle karşılaşıyor musunuz?
İnsanlar, bu sorunlar çözülmediği için burjuva partilerden soğumuş durumda. Önceki seçimlerdeki gibi “Oyları neden bölüyorsunuz?” sorusu çok fazla gündemde değil. Emek Partisinin bu yerel seçimlerde de “Tek adam rejimini geriletme ve faşizmin inşasına karşı birleşme” taktiği, halkımız tarafından benimseniyor. Sınırlı da olsa “Oyları bölmeyin” tarzı söylemlerle ve sorularla karşılaşıyoruz elbette ama kendi taktiğimizi ve politikalarımızı anlatmakta zorluk yaşamıyoruz.
"MÜCADELE 31 MART’TA BİTMEYECEK"
Diğer partilerin vaatleri, projeleri havada uçuyor. Siz seçmene ne vadediyorsunuz?
Biz seçmenlere öncelikle; “Kentler bizimdir, biz emekçi halkındır. Emeğimiz ile yarattığımız zenginliklerin, kentin yağma ve talana açılmasına ve rant için harcanmasına izin vermeyelim” çağrısını öne çıkarıyoruz. Bunun için halkımızın örgütlü bir mücadele çizgisinde birleşmesinin gerekliliğini vurguluyoruz.
Sultangazi halkını birlik olmaya, talepleri doğrultusunda örgütlenmeye ve seçimlerde Emek Partisinin adaylarına destek vermeye davet ediyoruz. Halkımız tercihini, 31 Mart sonrasında da devam edecek mücadeleden yana kullanmalıdır. Emek, demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesinin büyütülmesi için, hak ve çıkarlarımızın korunması için, taleplerimizin gerçekleşmesi için güçleri birleştirmeye ve örgütlenmeye ihtiyaç artacaktır.
31 Mart yerel seçimleri sonrası nasıl bir Sultangazi ve nasıl bir ülke göreceğiz?
31 Mart sonrası hayat devam edecek. Sorunlarımıza çözüm sözü veren burjuva siyasetçileri bir sonraki seçime kadar görmeyeceğiz. Üstelik iktidarın, merkezi ve yerel yönetim politikalarında halkımız yine kayıplarla yüzleşecektir. Tek adam rejimi, 2019 yılında kaybettiği mevzileri yeniden kazanma derdinde. AKP’nin yeniden İstanbul ve ilçelerinde seçimleri kazanması, kendi merkezinde birleştirdiği en gerici ve en ırkçı ittifakın faşizmi inşa etme hedeflerine bir adım daha yaklaşacakları anlamına geliyor. Gündeme taşıdıkları Anayasa değişikliği başta olmak üzere; Rezerv Alan Yasası gibi yasalar, Kanal İstanbul projesi gibi projeler pervasızca hayata geçirilecektir. Yaşamı daha da çekilmez hale getirecek, kentlerin dokusunu bozarak tarumar edecek politikaların önüne geçmemiz gerekiyor. Ülkenin en gerici-en ırkçı ittifak gücü olan AKP ve dayanağı güçlerin önüne set çekmek zorundayız. Çünkü hedeflerine erişmekte, kurumsal olarak yukarıdan aşağıya doğru baskı, şiddet, gerici ve ırkçı politikaları egemen ve kalıcı hale getirmekte yeni bir eşik atlayacaklardır. Ülkenin başındaki en büyük felaketin, faşizmin inşasının engellenmesi için mücadeleyi sürekli kılmak zorundayız.