AB Zirvesi: Ukrayna’ya savaş, İsrail’e ateşkes çağrısı
AB Zirvesinde Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşı sürdürebilmesi için her türlü desteğin verilmesi gerektiğinin altı çizildi, İsrail’e insani ara çağrısı yapıldı.
Fotoğraf: Dursun Aydemir/AA
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Brüksel’de 27 AB ülkesinin katılımıyla dün başlayan AB Zirvesi’nde öne çıkan başlıkların başında Ukrayna ve İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü savaş geliyordu. Zirvede Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşı sürdürebilmesi için her türlü desteğin verilmesi gerektiğinin altı çizilirken, İsrail’e ise ateşkes çağrısı yapıldı. İsrail’in çağrıya uymaması durumunda ne yapılacağı ise belirsiz.
Ukrayna’da iki yılı aşkın bir süredir devam eden savaşın doğrudan parçası olan AB ülkeleri, zirvede Rusya’nın savaşı kazanmaması için her türlü desteğin verilmesi konusunda bir kez daha görüş birliğine vardı. Ukrayna’nın ihtiyaç duyduğu maddi kaynağın nereden karşılanacağı konusunda zirve öncesinde değişik fikirler ortaya atılmıştı. Fransa ve İspanya’nın başını çeken ülkeler, ülkelerin bütçelerine göre ortak borçlanmayla Ukrayna’nın desteklenmesi gerektiğini gündeme getirdiler. Buna göre her AB ülkesinin bütçesine göre savaşa da bütçe ayırması gerekiyordu. En büyük bütçeye sahip Almanya başta olmak üzere bazı ülkeler bu öneriye karşı çıktılar. Sonuçta, AB tarafından dondurulan Rus sermayesinin Ukrayna savaşına aktarılması konusunda anlaşmaya varıldı.
Zirveye bağlanan Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy, AB tarafından dondurulan yaklaşık 200 milyar avroluk Rus servetinin Ukrayna’ya verilmesi çağrısında bulundu. Ancak AB Zirvesi’nde Zelenskiy’nin isteğinden farklı olarak her yıl dondurulan Rus servetinden 3 milyar avronun Ukrayna’ya verilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Bu durumda tek tek ülkelerin Ukrayna’ya mali ve askeri desteği devam edecek.
Rusya-Ukrayna Savaşın bitirilmesi, ateşkes ilan edilmesi konusunda tek söz bile sarf etmeyen AB yetkilileri, 7 Ekim’den bu yana Filistin halkına karşı acımasız bir savaş sürdüren İsrail’e ise “insani ara” çağrısında bulundu. Alman basını bu çağrıyı “AB’de politika değişikliği” olarak sundu. İsrail’e sınırsız destek veren, bunun için de bizzat Tel Aviv’e giden liderlerin, altı ay içinde oluşan mevcut tabloda sorumluluğu çok büyük. Zira, gerici-faşist İsrail hükümetinin bu desteği arkasına alarak Gazze’de büyük katliamlar yapacağı az çok biliniyordu. Zirveye davet edilen BM Genel Sekreteri Antonio Gutterres de, 7 Ekim’den sonra sık sık buna dikkat çekiyordu. Ancak başta Almanya olmak üzere birçok ülke bu çağrılara kulak tıkayarak tam destek açıklamalarında bulunmuştu.
Şimdi ise Benyamin Netenyahu hükümetinin daha ileri gitmemesi, Gazze’de büyük bir insanlık dramının yaşanmaması için insani ara çağrısı yapılıyor. Üstelik İsrail’in bu çağrıya uymayacağı da görülebiliyor. Buna rağmen, AB ülkeleri İsrail’e yaptırım yapılıp yapılmayacağı belirtilmiyor. AB, Rusya ve Ukrayna’nın karşı karşıya geldiği savaş için bir ateşkesi telaffuz etmekten uzak görünüyor. Bu nedenle savaş konusunda tam anlamıyla iki yüzlü bir yaklaşım içerisinde. Parçası olduğu savaşı sürdürmeye kararlı görünürken, destek verdiği İsrail’e ise ateşkes çağrısında bulunuyor.
ORTAK MALİ GÜÇ HEDEFİ
Bosna-Hersek ile üyelik müzakerelerinin başlatıldığı zirvenin bir diğer önemi gündemi ise ortak mali güç oluşturma oldu. Zirvenin bugünkü bölümüne Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde de katıldı. AB çapında mali politikaların ele alındığı bu bölümde bankacılık ve sermaye piyasaları birliği konusunda ilerleme kaydedilmesine yönelik bir yol haritasının belirlenmesi hedefleniyordu. Fransa yıllardır bu konuda bir adımın atılması için baskı yapıyordu. Ancak Almanya buna karşı çıkıyordu. Zirve kapsamında bir açıklama yapan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Çok açık bir şekilde belirtmek istiyorum ki Avrupa’nın rekabet gücündeki en önemli zayıflık sermaye piyasaları ve bankacılık birliğinin olmamasıdır. Önümüzdeki dönemde bu alanda önemli ilerlemeler kaydedeceğimize inanıyorum” dedi.
Plana göre AB mali sermayesinin birleştirilerek bir güç haline getirme ve güçlendirme söz konusu. Bu aynı zamanda Avro Bölgesi’ndeki mali istikrarsızlığa karşı da bir hamle. Özellikle bankaların korumaya alınarak istikrarlı bir hale getirilmesinden söz ediliyor. Bu çerçevede tek tek ülkelerdeki banka iflaslarına da önlem alınmak isteniyor. Scholz’un zirvede “evet” dediği sermaye piyasaları ve bankalar birliği konusunda diğer ülkelerin ne dediği de henüz belirsiz. Ancak 6-9 Haziran tarihlerinde yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra bu konuda çalışmaların başlatılabileceği ifade ediliyor.