23 Mart 2024 04:51

Demokrasi mücadelesinin bir talebi: Kültür-sanat

Türkiye’de yerel yönetimlerin kültür-sanatla kurduğu ilişki kültürel ve sanatsal boyutlara taşınamadı çoğu zaman. Hep aracısı olarak görüldü, milliyetçiliğin, kentsel dönüşümün, tarımın ve turizmin…

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Paylaş

İsmail AFACAN

Türkiye’de yerel yönetimlerin kültür-sanatla kurduğu ilişki kültürel ve sanatsal boyutlara taşınamadı çoğu zaman. Hep aracısı olarak görüldü, milliyetçiliğin, kentsel dönüşümün, tarımın ve turizmin… Özellikle belediyelerin, kaymakamlıkların düzenlediği etkinliklerde, kutlamalarda ya da festivallerde…

Mesela “Ayder Kar Festivali”, “Bodrum Acı Ot Festivali”, “Isparta Gül Hasadı Festivali”, “Urla Enginar Festivali”, “Taşköprü Kültür ve Sarımsak Festivali”, “Diyarbakır Karpuz Festivali”, “Uluslararası Tekirdağ Kiraz Festivali”… Büyük paraların harcandığı, ünlü şarkıcıların boy gösterdiği bu festivallerde öne çıkan acı ottu, enginardı, sarımsaktı…

Ya da “İstanbul’un Fethi”, “Malazgirt Zaferi”, “Miryokefalon Zaferi”, “Kurtuluş Günleri”… Liste uzatılabilir… Fotoğraf sergileri, tiyatro oyunları ve film gösterimlerinin olduğu, hamasi nutukların atıldığı bu kutlamalarda kültür-sanat, milliyetçiliğin ve muhafazakarlığın dekoru olmaktan öteye geçemedi.

Ayrıca, tarihi yapılar yıkıldığında, bir bölge ranta açıldığında, sermayenin işgalini gizlemek için yanına kültür merkezi, içine tiyatro salonu, sinema salonu iliştirildi.

* İnşaatı sırasında işçilerin iş cinayetine kurban gittiği Torunlar Center’i hatırlayalım. İçinde tiyatro salonu var. İstanbul Devlet Tiyatrosunun sahnelerinden birisi burası…  

* Emek Sinemasının yok edildikten sonra, Grand Pera AVM’nin içine Emek Sahnesinin yapılmasını düşünelim... Emek Sinemasının Barok üsluplu işlemelerinin parçalara ayrılarak Grand Pera içinde yapılan Emek Sahnesine monte edilişini…    

* Galataport’ta da benzer bir süreç işledi. Kent savunucularının itirazına rağmen Galataport AVM’nin soluna resim ve heykel müzesi, sağına İstanbul Modern konduruldu. Ne de olsa sanatsever bir burjuvazimiz var!

***

Bu tablo bir günde oluşmadı. 1984 yerel seçimlerinde neoliberal anlayış belediyelerde iktidara geldiğinde kentler ranta açıldı. Kentler burjuvazinin çıkarları doğrultusunda yeniden inşa edilirken kültür-sanat da araçsallaştırıldı. Kimi zaman turist çekmek için, kimi zaman rantı büyütmek için kültür mekanları ve etkinlikleri belediyelerin gündemine girdi. Devlet, burjuvazi ve yerel yönetimler üçgeninde kültür-sanata bu misyon biçildi.

Tüm bunlar kültür AŞ’ler aracılığıyla yapıldı. İlk kültür AŞ, 1989 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kuruldu. Ardından ülke genelinde yaygınlaştı. Serbest piyasacılığın egemen olduğu diğer belediye iştirakleri gibi kültür-sanat da şirketleştirildi. Kamu finanse ediyordu ama ticaret hukukuna göre yönetiliyordu.

Bu kültür AŞ’leri alanında deneyimli isimlerin yönettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Kültür AŞ yönetimlerinde belediye başkanın atadığı bürokratların söz sahibi olduğunu göreceksiniz. Türkiye’de İKSV’nin “yerel kültür ekosistemi” (Ocak-2024) başlıklı raporunda dikkat çektiği gibi: “Belli ilkelere, öncelik ve hedeflere dayanmaksızın böylesine öznel tercih ve kararlarla kurgulanan kültürel etkinlikler bir kültür politikasının gelişmesine izin vermiyor” Esas değişim farklı bir siyasi partiden belediye başkanı görevi devraldığında yaşanıyor. Bahsettiğim raporda verilen bir örneği paylaşmak istiyorum: “Yöre derneklerinin buluşmalarına ev sahipliği yapan bir mekan, çağdaş sanat alanına dönüşebiliyor; geleneksel bir festivalin programı iktidara gelen partinin siyasal söylemine göre kökten değişebiliyor ya da kentin bilimsel sempozyumla üretilmiş kamusal heykelleri toplanıp gözlerden ırak bir noktaya sürgün edilebiliyor.”

Dahası burjuva siyasi arenadaki gerilimlerden ilk etkilenen kültür-sanat oluyor. Anadolu halklarına, farklı din ve mezheplere, LGBTİ’lere yönelik baskı politikası yerel yönetimlerin kültür-sanata bakışını da şekillendiriyor. Gericilerin İBB’nin Feshane’deki sergisine saldırı girişimi, müstehcen olduğu iddia edilen Müze Gazhanede’ki duvar resminin kaldırılması, Kültür ve Turizm Bakanlığının baskısına dayanamayan Antalya Büyükşehir Belediyesinin Altın Portakal’ı düzenlememesi buna örnek…

***Hazine ve Maliye Bakanlığının yayımladığı mahalli idareler konsolide bütçe (2022) giderlerine bakıldığında kültür harcamalarının payı yüzde 1.7… Bu pay içinde kültürden kasıt sadece sanatsal etkinlikler değil. Din, dinlenme ve spor hizmetleri de bu yüzde 1.7’nin içinde… Avrupa ülkelerine göre çok geride yerel yönetimlerin kültür-sanat hizmetlerine ayırdığı bütçe. Tüm bunlara rağmen yerel yönetimler gösterişli etkinlikler yapmaktan da geri durmuyor. Peki bu etkinlikler ülkedeki kültürel ve sanatsal gelişime ne kadar katkı sunuyor? Karşımızda duran kocaman bir muamma.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 27. maddesiyle bitirmek istiyorum: “Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir. Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.”

Kültür-sanat hakkı barınma gibi, ulaşım gibi, eğitim gibi yaşamsal bir hak. Kültür-sanat etkinliklerinin yasaklanması insan hakları ihlali. Özgür ve ulaşılabilir bir kültür-sanat, demokrasi mücadelesinin olmazsa olmazı.  

Not: Bu makale hazırlanırken İKSV’nin “Türkiye’de yerel kültür ekosistemi” (Ocak/2024) başlıklı raporundan yararlanılmıştır. Raporu merak edenler için:  https://www.iksv.org/tr/raporlar/turkiye-de-yerel-kultur-ekosistemi

ÖNCEKİ HABER

BM, Endonezya açıklarında alabora olan teknedeki 70 Arakanlının öldüğünden endişe ediyor

SONRAKİ HABER

Moskova'da konser salonuna silahlı saldırı: Hayatını kaybedenlerin sayısı 133'e yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa