Sandıktan tavşan çıkmayacak: Kötü günleri mücadele dağıtır
“Her iş yerinde kaynayan kazanlar var. Ücretlerin yetmeyeceği kaygısı arttıkça kazanların ateşi de harlanıyor, bu cendereden çıkmanın yolu elbette bu ateşi birleştirmektir.”
Fotoğraf: Onur Yurtsever
Murat UYSAL
İstanbul
Türkiye’de yurttaşların yerel yönetimleri belirlemek üzere sandık başına gitmesine bir hafta kaldı. 31 Mart’ta gerçekleşecek olan yerel seçimlerde milyonlar, yaşadıkları mahallenin ve kentin 5 yıl boyunca kim tarafından yönetileceğini, yaşam alanlarında kimlerin söz sahibi olacağını belirleyecek. Toplumun her kesimi gibi o gün sandık başında olacak olan işçiler artık sandıktan çıkacaktan çok sandıktan sonrasını düşünür durumda.
Orta vadeli program, 12. kalkınma planı, Şimşek eliyle uygulanan ‘IMF’ modeli ekonomi politikaları derken hemen her iş kolundan işçi sandıktan çalışma ve yaşam koşullarını iyi edecek, ücretlerini insanca bir seviyeye çıkaracak tavşanın çıkmayacağında hemfikir. “Kötü günleri geçtik seçimden sonra bizi daha kötü günler bekliyor” fikrinde ortaklaşan görüştüğümüz hizmet, petrokimya, depo ve metal iş kolunda çalışan işçiler fabrikalarda ve iş yerlerinde hemen herkesin gelecek kötü günlerin bilincinde olduğunu ancak fabrikalarda kaynayan kazanların bir mücadele yolu bulmakta zorluk çektiğini söylüyor.
"İŞÇİ KENDİ GÜCÜNÜN FARKINA VARAMIYOR"
Durumu “Bir teslimiyet hali illeti” diye tarif eden Maltepe Belediyesinde çalışan bir işçi “Gelecek kötü günlerin farkında olup bununla yetinmeyerek çevresine anlatmaya çalışan işçiler de var elbette ancak bir şekilde darboğazın, evine ekmek götürememenin içinden çıkamamış bu nedenle kendi ücret kavgasının dışına çıkamayan işçiler çoğunlukta. Bu işçiler kendi ücret kavgasını ek işlerle, mesaiye kalarak, çok daha fazla çalışarak aslında ömründen yiyerek veriyor. Bu yılgınlık ve teslimiyet hali birleşmenin bir mücadeleye hazırlanmanın yollarını da tıkıyor. İşçi henüz birleşmeye mücadele yürütmeye hazır değil sendikalar işçileri bu yollara hazırlamalıdır. Saldırıları püskürtme noktasında bir güç birliği yaratmalıyız çünkü bugün işçiler kendi güçlerinin farkına varamıyor” diyor.
İŞÇİYİ GÜVENSİZLİK CENDERESİNE İTENLER…
İşçinin kendi gücünün farkına varmasının karşısında en büyük engel olarak sendikal bürokrasiyi işaret eden Maltepe Belediyesi işçisi, “İşçiler bir hışımla sendikalarda örgütleniyor ancak metal sektörü de dahil olmak üzere lafla şişirilmiş TİS’lerle işçinin gazı alınıyor, işçinin ücretine yansımayan kalemler devasa bir kazanımmış gibi anlatılıyor, sendikaların yönetimi bunu kendikoltuklarını korumak için yapıyor ancak işçilerde bu durum ‘Sendikalı olduk TİS de yaptık ne oldu 3 ay sonra eridi’ fikriyle güvensizliğe neden oluyor. Çok ciddi bir güvensizlik var. Bu güvensizliği yaratan sendikalar ve burjuva düzen partilerinin siyaseti… İşçi de güvensizlik cenderesinde içinde bulunduğu koşulları tek başına yırtabilecek bir gücü kendinde göremiyor” diye anlatıyor.
"MÜCADELENİN ÖNAYAKLARI DA HAZIRLANIYOR"
İşçinin gelecek kötü günleri tahayyül etmekte de güçlük çektiğini anlatan işçi “Bugüne kadar geçti yarın da geçer” fikrine yakın olduğunu söylüyor. Sendikalara ve öncü işçilere seslenen Maltepe Belediyesi işçisi, “Sadece ücret ve ekonomik taleplerin mücadelesini verdiğimiz bir sendikacılıktan ötesine geçmemiz gerekiyor. İşçi sınıfının kendi gücünü örmesini tartışmak zorundayız. İşçi vazgeçiyor öncü işçiler vazgeçmemeli. Çevremizde birçok iş kolundan işçiler var, metal, gıda, özel sektör… İşçiler ‘Alıştık çıkmazıyla’ birilerini suçluyor, bazen AKP’yi bazen CHP’yi suçluyor, ya da sendikasını suçluyor ancak kendisini bir özne olarak görmüyor. Belediye işçisi Türkiye için bir umut olarak gördüğü CHP’nin gerçek yüzünü çalıştığı belediyede görüyor. Ama bir yandan da mücadelenin önayakları hazırlanıyor. Çünkü geçinemeyen, çocuğuna bir lokma alamayan işçinin bir yerde patlaması muhtemel asıl mesele bu patlamanın örgütlü mü örgütsüz mü olacağıdır. Bunu belirleyecek olan da öncü işçilerin, sendikaların mücadelesi olacaktır” diyor.
"CENDEREDEN ÇIKMANIN YOLU YANAN ATEŞİ BİRLEŞTİRMEK"
Petrokimya sektöründe çalışan bir işçi, seçimden sonraki kötü günlerin fragmanını sene başından beri gördüklerini, ücret taleplerinin en alt sınırdan karşılandığı bir durumun söz konusu olduğunu seçimden sonra bunların artacağını anlatıyor. Bu koşullarda işçilerin koşullarından söz eden petrokimya işçisi, “İşçiler standartlarını düşürerek yaşamaya geçinmeye çalışıyor, her geçen gün koşullar biraz daha kötüleşiyor. Haftada iki gittiği pazarı bire düşürüyor. Dışarıda yemek yiyorsa yememeye çalışıyor, giyimden gıdaya ihtiyaçlarını sürekli öteliyor. Ancak bu durum bir yandan da mücadeleyi ateşliyor. İşçiler fabrikalarda sendikaları, hazırlanan taslakları zorluyor. İşçilerin mücadelesi oranında taslaklar hazırlanıyor. Daha öncesinde ‘Bu taslak çok değil mi?’ diyen işçiler artık ‘Taslak güncellenmeli’ diyor. İş kolu iş kolu eylemler elbette tek başına yeterli değil. Her iş yerinde kaynayan kazanlar var ücretlerin yetmeyeceği kaygısı arttıkça kazanların ateşi de harlanıyor, bu cendereden çıkmanın yolu elbette bu ateşi birleştirmektir” diyor.
İŞÇİLER, ÇOK ÖNCESİNDE KÖTÜ GÜNLERİN FARKINDAYDI
Ücretlerinin yetmediği, geçinemediklerini söyleyerek sendikalarını da karşılarına alarak başlattıkları eylemlerle isyanlarını duyduğumuz kamu işçileri de fabrikalarda kaynayan geçim sıkıntısı kazanlarından söz ediyor. Kamu işçilerinin imzalanan ek çerçeve protokolüyle iktidarın kendilerine bir şey vermediğini bir kez daha gördüğünü anlatan işçi, “Eylemler ‘Seçim öncesi buradan mutlaka bir şey çıkar’ fikriyle başladı. Ancak öyle olmadı, işçiler iyi bir refleks göstererek seçimlere giderken fabrikalarda bir mücadele örgütledi. İstediklerini alamasalar kamu işçileri bugün hâlâ tepkili çünkü seçimden sonra koşulların daha da kötü olacağının farkındalar. Çoğu ek iş yapıyor, 50 yaşında inşaatlarda çalışan, boya badanaya giden, yetmeyen ücretini bu yollarla artırmayı deneyen çok fazla işçi var ve her gün ek iş yapan kamu işçilerinin sayısı artıyor. Bu da kamu işçilerinin yaşamlarının çekilmez bir seviyeye geldiğini gösteriyor” dedi.
SENDİKALARIN YAPMADIĞINI YAPMAK İÇİN İŞ YERİ KOMİTELERİ
Kamu işçilerinin bu süreçte sendikal bürokrasiyle bir kez daha karşılaştığını söyleyen işçi, “İşçiler kendi çabalarıyla yan yana gelmeye çalıştı. Sendikacılar ısrarla öne çıkan işçileri bastırmaya, sürgün etmeye, işten atmaya çalıştı. Öncü işçiler böyle bastırılınca geriye kalan işçiler kendi gününü kurtarmanın derdine düştü. ‘Sendika istemiyor ki hükümet niye versin?’ düşüncesiyle işçi bugün ilk hedef olarak sendikayı karşısına alsa da sendika ile iktidarın beraber çalıştığının farkına varıyor. Bu işçiyle iktidar arasındaki yeni yeni bir mesafe yaratıyor. Yani işçi iktidarla arasına çizgiyi net olarak çekmese de bunlar da ortakmış diyen işçilerin sayısı artıyor. Durum böyleyken öncü işçilerin sendikal bürokrasiden de çekinmeyerek inisiyatif alması gerekiyor. İş yeri komiteleri sadece ücret kavgası için değil sendikaların söylemediği kötü günleri, geçimsizliği, mücadele hattını birbirimize anlatmak için de kurulmalı” diye anlatıyor.