25 Mart 2024 05:10
/
Güncelleme: 06:57

"Banka kurmanın yanında soymak nedir ki?" | "Halk adına paralara el koyuyoruz" kitabı üzerine

Soygun, devrimci mücadelenin ihtiyaçları için düzenlendiğinden paranın kullanımına çok dikkat ediliyordu. Öte yandan bu sadece bir örgütün ihtiyaçları anlamına gelmiyordu…

"Banka kurmanın yanında soymak nedir ki?" | "Halk adına paralara el koyuyoruz" kitabı üzerine

'Halk adına paralara el koyuyoruz' kitap kapağı ve dönemin gazete küpürleri

Birkan BULUT

Kararlı bir ses tonuyla “Üçe kadar sayacağım, üçte durmazsan sıkacağım” dedi ve hızla saymaya başladı:
“Bir, iki...”

Bundan 53 yıl önce, Ziraat Bankasının İzmir’den yola çıkan milyonlarca lira yüklü aracında, şoförün frene basmadan önce korkuyla dinlediği sözlerdi bunlar. Ensesindeki silahın sahibi “Türkiye halkının kurtuluşu adına paralara el koyuyoruz” demişti. Araçtaki en genç banka memurlardan Kadir Kaymaz ve dayımın oğlu diye yoldan almalarını istediği Ertan Günçiner, aracı Çamlık mevkiinde bekleyen Aydın Çubukçu ve Hikmet Çiçek’in yanına götürdü. Banka memurları bağlandı, iki valize sığmayan 4 milyon lirayı* Anadol marka otomobilin (Belki de o bölgede bir benzerine rastlanmayacak biçimde yeşil ve tavanı siyah meşin) bagajına tıka basa doldurdular.

Türkiye gündeminden yıllarca düşmeyecek Basın Yayın Komünü’nün büyük soygunu gerçekleşmişti.

Gazeteci Sinan Onuş’un titiz bir çalışma, mahkeme dosyaları, gazete haberleri ve canlı tanıklıklarla kaleme aldığı “Halk Adına Paralara El Koyuyoruz” isimli kitabı, soygunu dönemin şartları ve birçok yönüyle ele alıyor. ’68 devrimci gençlik hareketinin ülkeyi yönetenleri artık ciddi anlamda kaygılandırdığı 12 Mart areifesinde, Denizlerin Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) 1970 yılı sonunda silahlı eylemlere başlamış, Mahir Çayanların Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THkP.C) Ziraat Bankası Küçükesat Şubesini soymuştu. Dönemin gençlik hareketi güçleniyor, artan baskılara karşı ve halkın ülke yönetimini ele geçirmesi için silahlanmanın kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu.

1971 yılındaki İzmir soygunu ise tüm memleketi alarma geçirmişti. Arananların fotoğrafları her yana asılmış, radyoda ihbar edenlere 100 bin lira ödül verileceği duyuruluyordu. Aylarca süren arama faaliyetleri o kadar yaygındı ki; adalara yakın bölgelerde uçakla havadan keşif yapılıyordu. 31 Temmuz 1971’de T-6 tipi askeri keşif uçağı Milas yakınlarında düştü. Pilotlar paraşütle atlayıp kurtuldu.

Kitabı okuyan birçok kişinin Yazar Sinan Onuş’a dediği gibi çekilse dizi olacak, filmleri aratmayan olaylar ardı ardına yaşanıyordu. Paranın güvenli adreslere ulaştırılması, kullanımı, arananların kaçak hayatı, kitaplardan yapılan özel kutu içinde cezaevinden firar...

DİVAN PASTANESİ SATIN ALINIYOR

Bankanın soyulmasından belki de daha zor olanı parayı sağlama almaktı. Kitapta detaylarıyla anlatılan türlü yollarla, paralar dört bir yana emanet edildi. Fakat hazırda durması da güvenli ve verimli değildi. Başvurulan yollarından biri de İstanbul Bağdat Caddesi’nde Koç Holdingin Divan Pastanesini satın almak oldu. Bir süre işletildi. Ancak mahkeme bittikten sonra Ziraat Bankası pastaneye el koydu.

Kaçışlar, polis baskınları, işkenceler ve devrimci mücadeleye yönelik bitmeyen baskılar... Ancak soygun sonrasında komik anılar da yaşanmamış değildi. Soygun planında yer alan Erhan Erel ve Dr. Ümit Erel’in yeni taşındıkları eve gelen gündelikçi, radyoda soyguncuları ihbar edenlere verilecek ödülü duyunca “Keşke yerlerini ben bilsem de ihbar etsem” deyince Erel’ler kahkahayı basmıştı.

Kitap, dönemin siyasi çalkantılarında bugünün birçok tanıdık simasını da soygun sonrasında yaşananlar içerisinde anlatıyor. Örneğin; Binbaşı Savcı Nurettin Soyer engellemelere rağmen Fethullah Gülen ve arkadaşları hakkında iddianame hazırlarken, oğlu ve bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı olan Tunç Soyer polis korumasıyla okula gidiyor. Soygundan sonra yakalanınca birçok şeyi anlatan Kadir Kaymaz, Gülencilerin olduğu koğuşa konuluyor.

"AYAKKABI PARASINI BENDEN ALDI"

Ülkenin en büyük soygununu düzenlemişler ama kendileri için tek bir kuruşa bile dokunmamışlardı. Hikmet Çiçek’in sağ görüşlü esnaf babası, soygun haberlerini dinlerken “Ooo onlar çoktan Yunanistan’a varmışlardır” diyordu. Hikmet Çiçek hiç sesini çıkarmadı, ertesi gün evden çıkarken babasından ayakkabı parası istedi. Soygunda oğlunun da olduğunu öğrenen Baba Çiçek, “Eşekoğlueşeğin cebinde o kadar para varmış ama ayakkabı parasını benden aldı” diyecekti.

Soygun devrimci mücadelenin ihtiyaçları için düzenlendiği için paranın kullanımına çok dikkat ediliyordu. Öte yandan bu sadece bir örgütün ihtiyaçları anlamına gelmiyordu. ’70’li yılların devrimci gençlik hareketinde dayanışma vazgeçilmezdi. Mahir Çayanlar, Denizleri kurtarmak için eylemler düzenliyor, baskılara karşı herkes birbirine kucak açıyordu. O dönem THKP.C komüncülerden mali destek istedi. Aydın Çubukçu kendisiyle irtibata geçen Ertuğrul Kürkçü’ye 100 bin lira temin etti.

"SOYGUNCUNUN NAMUSLUSU"

Kişisel herhangi bir harcama yapmamaya öyle dikkat ediyorlardı ki; içtikleri sigaranın markasını bile değiştirmemişlerdi. Paranın ciddi bir miktarı polis baskınlarında yakalandı. Ancak Ziraat Bankası paranın peşini bırakmadı. 1986 yılında tahliye olan Hikmet Çiçek’in evine kısa bir süre sonra ödeme emri geldi. Bunun üzerine bankayla görüşüldü, ardından soygun eylemine katılanların katkılarıyla “borç” taksitlere bölündü. Hikmek Çiçek 1990 yılında son taksiti ödemeye gittiğinde, birer kahve söyleyen yaşlı banka avukatı “Soyguncunun sizin kadar namuslusu bu dünyaya bir daha gelmez” dedi.

"BANKA KURMANIN YANINDA NEDİR Kİ?"

Ziraat Bankası 1971’deki soygunun parasını taksit taksit istemişti. Oysa bugünün yüzlerce milyon dolarlık kredilerinin peşine düşülmemesi neredeyse kanıksandı. Sayıştay raporlarına bile yansıyan Demirörenlerin borcu hâlâ gündemde. Demirören Holding, 2018 yılında Doğan Medya Grubunu satın almak için Ziraat Bankasından 895 milyon dolarlık kredi çekmişti. Traktörünü, hayvanını satan çiftçinin tepesinden inmeyen Ziraat Bankasının milyonlarca doların peşine düşmemesi zaman zaman haberlere konu oluyor. 2023 yılı sonunda devam eden tepkiler karşısında Demirören’in tek açıklaması ise “İddiaların aksine; kurulduğu günden bugüne tüm ticari yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirmiştir, getirmektedir. Bundan sonra da güven timsali olmaya devam edecektir” oldu.

“Kumarda kazanan kumarı oynatandır” misali asıl büyük kazanç ise bankalarda. Faiz düşse de çıksa da kârlarına kâr katan bankaların kasaları doluyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü, aralık 2023 döneminde 2022 sonuna kıyasla yüzde 63.9 artarak 23 trilyon 519 milyar liraya yükseldi. Bankaların 2023’te net kârı 603.6 milyar lira oldu.

Berthold Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera” oyununda denildiği gibi “Banka kurmanın yanında banka soymak nedir ki?​”

"GELECEK KUŞAKLARA SUNMALIYDIM"

Aile ve çevresinden ’68 kuşağı ve sonrası mücadeleleri dinleyerek büyüdüğünü anlatan Yazar Sinan Onuş’a, kitabı yazmaya nasıl karar verdiğini sorduğumda “Soygun eylemine katılan Hikmet Çiçek ve Ertan Günçiner’i yakından tanıyordum, mesleki olarak onlardan çok şey öğrenmiş ve hikayelerini de birden fazla kez dinlemiştim. Ankaralı gazetecilerin yakından tanıdığı, bir dönem aktif gazetecilik yapan ve şu an bir işçi sendikasında danışman olan Hasan Tahsin Benli’nin ısrarları yazmamda etkili oldu. Bir an önce onların yaşadıklarını tarihe not düşmem ve gelecek kuşakların bilgisine sunmam gerekiyordu” dedi.

Kitap soygun ve sonrasına ilişkin detaylarla dolu. Bu nedenle “Yanıtını bulamadığınız soru oldu mu?​” diye sorduğumda Onuş şöyle yanıtladı: “Akışı etkileyecek önemli bir ayrıntı olmadı. Banka adına davaya giren avukata ulaşmak isterdim. Ama kitaba başladığımda 84 yaşındaydı. Çağrılarıma cevap alamadım. Kardeşiyle konuştum ama Aktan İnce sol hareket ve yaşadıkları noktasında içine kapanmış ve kimseye bu konuda konuşmuyor. Tüm teklifleri de reddediyor. Öte yandan konuşmasaydım bu kitapta eksik olacak birkaç kişi vardır. Biri araçtaki banka görevlileri diğeri de Kadir Kaymaz. Ne mutlu ki ikisine de ulaştım.”

* 1971 yılında gram altın 21.50 TL, asgari ücret 532.50 TL, en düşük memur maaşı 490 TL idi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et