Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü “Akademi, Bilim, Toplum” başlıklı etkinlik düzenledi
Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü’nün “Akademi, Bilim, Toplum” başlığıyla düzenlediği etkinlikte konuşmacı olarak Prof. Dr. Murat Birdal ve Prof. Dr. Fuat Ercan katıldı.
Fotoğraf: Evrensel
Cenk YILMAZ
İstanbul
Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü’nün ilk etkinliği “Akademi, Bilim, Toplum” 22 Mart Cuma günü Nostalji Kitap Kahve’de gerçekleşti. Birçok lisansüstü öğrencisinin katıldığı etkinlikte Prof. Dr. Murat Birdal ve Prof. Dr. Fuat Ercan ile akademinin dünyada ve Türkiye’de dünü ve bugünü konuşuldu. AKP’nin akademiye dönük çok yönlü saldırıları, dar uzmanlaşmanın getirdiği sorunlar, diyalektiğin dünyayı anlamadaki rolü ve birçok konu üzerine tartışıldı.
İlk sözü Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü adına etkinliğin moderatörü Begüm İnanç aldı. Açılış konuşmasında Diyalektik Araştırmalar Enstitüsünün ilk etkinliğinin “Akademi, Bilim, Toplum” ilişkisi olmasının şaşırtıcı olmadığını söyleyen İnanç, “Akademide yaşanan dar uzmanlaşmanın getirdiği, bölümlerin dahi kendi içlerinde ayrıldığı ve akademik üretiminin toplumdan giderek uzaklaştığı bir tabloda buna dair sorumluluk hisseden arkadaşlarla birlikte bir yola çıktık. Manifestoda da yazdığımız gibi bizden öncekilerden devraldığımız yolu devam ettirmek istiyoruz. Biz bunu sahiplenerek akademide yol almak isteyen bir platformuz” dedi. Konuşmanın devamında enstitünün bu meselelere dair sorun duyan ve harekete geçmek isteyen tüm yüksek lisans ve doktora öğrencilerine açık olduğunu belirten İnanç, sözü Fuat Ercan’a devretti.
“HAKİKATİ PARÇALARA AYIRIYORLAR”
Fuat Ercan, akademideki disiplinlerin şizofrenik yapısından bahsederek sözlerine başladı. “Hakikati parçalara ayırma sosyal bilimlerde disiplinler arası ayrışma, disiplinlerin kendi şizofrenik algısı, gerçekliği anlamımıza zarar verdi” diyen Ercan, dar uzmanlaşmanın ve sadece kendi alanıyla sınırlı kalan disiplinlerin gerçekliği parçaladığına, dolayısıyla çarpıttığına dikkat çekti.
Üniversitelerin her zaman belirli toplumsal ilişkilerin kolektif aklının tutulduğu yerler olduğuna değinen Ercan, “Bu yüzden iktidar tarafından üniversiteler sürekli tırpanlanır” diyerek, bu nedenle üniversitenin yanı sıra alternatif birliktelikleri ve farklı alanlar yaratmanın önemli olduğunun altını çizdi.
Ercan, eğitim sisteminin birey ve toplum arası köprü işlevi gördüğünü ve her toplumda egemenlerin kendilerine uygun toplum yaratmak için eğitim sistemini çıkarlarına göre dizayn ettiğine değindi. Marx’ın real subsumption kavramını vurgulayarak, bunun başta öğretim elemanları sonra öğrencileri kendi kendine yoğurmaya başladığını söyledi. İki aygıtın eş zamanlı olarak çalıştığını vurgulayan Ercan, “Bir taraftan sermayenin kendisine uygun, nitelikli emek gücü yaratma isteğiyle diğer taraftan devletin ideolojik aygıtlar üzerinden üniversiteyi yeniden üretme müdahalesiyle karşı karşıyayız” dedi.
“NİTELİKLİ ÜNİVERSİTELER TASFİYE EDİLDİ”
Ardından sözü Murat Birdal aldı. Şu an yüksek eğitim özelinde ciddi bir ilgi kaybı olduğunu belirten Birdal, “Yüksek eğitim toplumda bir işe yaramayan bir pozisyona düşüyor. Bu sadece Türkiye değil aynı zamanda dünyaya ait bir mesele” dedi. Bize ait olanın ise Türkiye’de devletin ötesinde belirli bir siyasi kliğin kamusal alanların tümünü ele geçirme amacının olduğuna dikkat çeken Birdal, “Bunu üniversitelerde de paralel yaşıyoruz. AKP, özellikle 10 senedir üniversitede alternatifini yaşatmama ve tahakküm kurma arayışında. Bu durum gittikçe hız kazanıyor. En büyük talihsizlikleri ise yetişmiş kadrolarının olmaması. Var olanlar ise oldukça niteliksizdi ve bu dönüşümü objektif kriterler üzerinden gerçekleştirilemiyordu. Bu nedenle objektif kriterleri kaldırdı, sistemi değiştirdi ve niteliksiz kadroları yerleştirme imkanı buldu” dedi.
“80li yıllardaki tasfiyeleri çok konuşurduk ama o dönemden çok daha derin bir süreç yaşadık. AKP, tüm bu darbe süreci içerisinde kendine çok işlevsel bir araç buldu. Bu sayede nitelikli üniversiteler tasfiye edildi” diyen Birdal, niteliksiz akademisyenlerin iktidara yakın durarak kadrolara yerleştiğini vurguladı.
Ayrıca üniversiteye yerleşen piyasa ve kapitalizm mantığının oldukça sakat bir anlayış olduğunu vurgulayan Birdal, “Puanlama ve teşvik sistemi, sürekli bir makale üretmeye itiyor. Her şeyi en iyi şekilde bilmeniz ve en kısa sürede mümkün olduğunca fazla makale üretmeniz bekleniyor. Böyle bir sistemde şu an yaratıcı bir akademik ürün üretmeniz mümkün değil. Öğrenciler açısından da öyle. Yaratıcı bir düşünceyi görmemiz ölçmemiz mümkün değil” diye konuştu.
“ANCAK BİR ARADA DURARAK DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ”
Tüm bu sürecin, niteliksizliğin, piyasa mantığının öğrencilere de yansıdığına dikkat çeken Birdal, “Öğrenci de artık üniversiteden ne aldığına bakmıyor, en kısa yoldan diplomaya ulaşıp sonra kendim okurum diyor ki haksız da değil” dedi. Konuşmasının sonunda üniversiteye yönelik örgütlü saldırılara karşı ancak birlikte ve örgütlü durarak karşı koyabileceğimizi vurgulayan Birdal, “Karşımızdaki şey o kadar güçlü ve örgütlü ki biz de ancak bir arada durarak yani örgütlü bir güçle akademiyi dönüştürebiliriz” diye ekledi.
Hocaların konuşmasının ardından soru-cevap kısmında katılımcılar hocalara yönelik sorularını sormanın yanı sıra akademideki güncel sorunları kendi aralarında da tartışma fırsatı buldu. Etkinliklerin ve atölyelerin devam edeceğini söyleyen Diyalektik Araştırmalar Enstitüsü üyeleri, farklı bir akademi için bir araya gelme çağrısı yaptı.