26 Mart 2024 12:17
/
Güncelleme: 12:20

Yerel seçimler kadınlar için ne söylüyor?

Seçimleri ne tamamen görmezden gelmek ne de salt oy kullanmaya indirgemek gerekiyor. Kadınların kendi siyasetini üretmesi sermayenin karşısında bir araya gelmesiyle sağlanabilir.

Yerel seçimler kadınlar için ne söylüyor?

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Aslı

Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT)

Gençler olarak Türkiye’de yıllardır halka tek çıkış kapısı olarak gösterilen seçimlerden birisini daha karşılıyoruz. Genç kadınlar bir tarafı en gerici saldırılarıyla yaşamını tehdit eden bir tarafı da kendisini yalnızca oy deposu olarak gören iki farklı düzen siyasetinden partilerin seçenek olarak sunulduğu bir genel seçimde oy kullandığı gibi yerel seçimlerde de benzer seçeneklere sıkıştırılmış durumda.

Bir taraftan kadınların bugün yaşadıkları baskı ve şiddetin baş sorumluları olarak karşımıza çıkan AKP-YRP-HÜDAPAR gericiliği, kadının ikincil konumunu derinleştiren politikalarla gündeme gelirken sözde kadın haklarını savunan; herkesin sorunlarına çözüm, dertlerine derman olabileceğini iddia eden muhalif bazı partilerse kendisine oy potansiyeli yaratmayan baskıyla kuşatılmış kadınları geri kafalılıkla, kadınlara düşman olmakla suçlayarak yaşadığımız sorunların son bulması için “çözümü” kendilerine oy istemekte buluyor. İki tarafın siyaseti de kadınlar arasında dayanışmayı ortadan kaldırarak ayrışmalara yol açan ve kadınların kendi talepleri etrafında siyasetini üretmesini engelleyen bir anlayış. Bir taraf bunu elinde bulundurduğu tüm olanakları zorbaca kullanarak yaparken diğer taraf iktidarı yıkma kılıfıyla beraber kendini daha çok kabul ettirecek ikna yöntemleriyle yapıyor.

GENÇ KADINLAR SEÇENEKSİZ DEĞİL!

Genç kadınların seçeneksiz bırakıldığı bir seçim sürecinin ardından her ne kadar sesimizi daha gür çıkarabilmemize olanak açan kadın vekilleri kazansak da HÜDAPAR-AKP-YRP gericiliğinin mecliste çoğunluğu elde ettiği bir tablo genç kadınları hayal kırıklığına uğratırken geleceğine dönük kaygılarını da büyüttü. Bizlere yalnızca oy atarak ve müşahit olarak “elimizden geleni” yapmamızı öneren düzen partilerinin bu söylemleri sonucunda özellikle genç kadınların büyük bir kısmı seçimleri, elinden geleni yaptığı ama hiçbir şeyin değişmediği vahim bir durum olarak değerlendirdi. Ancak meseleyi yalnızca oy atmakla sınırlayan bir yaklaşım gerçekliğe ne kadar yakınlaşırsa seçim sonrası yaptığımız bu genel değerlendirme de gerçekliğe o kadar yakınlaşır. Ne tek seçeneğimiz oy atmaktan ibaret ne de durum sandığımız kadar içinden çıkılmayacak bir vaziyette.

Genel seçimlerden sonra kutladığımız 8 Mart, içimizde büyütmek üzere mücadele filizlerinin tohumlarını yeşerten, durumun o kadar da vahim olmadığını hatta yalnızca 8 Mart’ları değil hayatın her anını böyle örgütlersek dünyayı yerinden oynatabileceğimizi gösteren bir gün oldu. Gerici tek adam iktidarının yaşamlarımıza açtığı yıkımları onarabilmek için kadınların kendi siyasetini üretmesine olanak açan atölyeler, etkinlikler, tartışmalar düzenlenirken bulunduğumuz alanlarda; üniversitelerde liselerde, fabrikalarda bu tartışmalara katılarak örgütlü mücadeleyi, seçeneksiz olmadığımızı öğrendik. Kadın mücadelesi ona yön verecek yeni kadınları da kazanarak genişledi. Kadınların bir şeylerin artık değişmeyeceğine olan umutsuzlukları bir arayışa doğru sürüklenirken kimi kadınlarda umutsuzluğun yerini örgütlülük aldı. Ancak genç kadınların çoğunluğu henüz hâlâ arayıştalar. Bu arayışa bir yön verebilmek adına kadınların mücadele olanaklarını, örgütlerini ve yerel siyasetin önümüzdeki seçimlerle beraber bizler için önemini tartışmaya açıyorum. 

YEREL SİYASETTE KADIN MÜCADELESİNİN YANKISI

Bugün genç kadınlar olarak tacizlerin ve şiddetin gün geçtikçe arttığı, baskının yaşamımızın her alanını çevrelediği, ekonomik krizin altında ezilerek aile evine bağımlılığımızın arttığı, esnek ve güvensiz iş koşullarında taciz ve mobbingle tek başımıza bırakıldığımız, barınma ve beslenme krizleriyle boğuştuğumuz bir tabloda yerel seçimlere gidiyoruz. Bu yerel seçimlerden de, burjuvazinin düzen partilerinin siyasetinden de kârlı çıkabilmemizin tek yolu kendi taleplerimiz etrafında siyasetimizi üretmektir. Bu siyaseti üretebilmemiz içinse bugün yaşadığımız sorunların nedenlerini kavramamız gerekiyor.

Kadınların ezilmişliği ucuz emek sömürüsüne dayanan kapitalizmin devamı için elzem. Sermayenin kendi sınıf çıkarlarını koruyarak onları temsil eden devlet, din ve ataerkiyi kullanarak kadınların bedenini baskı altında tutmanın bir aracı olarak ailenin kutsallığını koruyor. Yarın üretimin devam etmesi için temel ihtiyaçlarımızın hepsinin üretimi toplumsal yeniden üretimi oluşturur. Mesela emeğini satarak geçinmek durumunda olan bir kimse yarın tekrar çalışmaya devam edebilmek için evinin kirasını, suyunu, faturasını ödeyebilmeli, karnını doyurabilmeli. Tüm bu temel gereksinimleri karşılamaksa akşam eve gelince yemeği yapan; maaşına el konularak evin kirası, suyu, elektriği ödenen kadınlar tarafından gerçekleştirilir. İktidar bugün de sermayenin kârından kısarak ücretsiz huzur evleri, kreşler açmak yerine kadının yaşlı ve çocuk bakımını “merhametli ve anaç” yapısından dolayı yapması gerektiğini söyleyerek sırtına yıkar. Bu noktada kadının hep ikincil konumda kalması çok önemlidir.

Bu yerel seçimlere giderken de kadınların kendi siyasetini üretmesi ancak sermayenin sınıf çıkarları karşısında ikincil konumu kabul etmeyerek kendi talepleri etrafında bir araya gelmesi ve kendisine yıkılan yeniden üretimin tüm gereklerini bir hak olarak kazanmasına bağlanabilir.  Kadının sırtına yüklenen her bir yük patronun cebine milyarlar olarak girerken yerel yönetimlerin kreş açmasına; ulaşım, barınma ve beslenmenin ücretsiz karşılanabilir bir kamusal hak hâline getirilmesine herkesten çok kadınların ihtiyacı var. Bunu başarabilmenin yoluysa ne önümüzdeki yerel seçimleri tamamen görmezden gelmek ne de yalnızca oy kullanmaya indirgemek gerekiyor.

Yerel seçimlerle beraber sıkça gündeme gelen kadının yerel siyasette temsili meselesi de ancak bu sınıfsal perspektifle bakarak kitlelerin talep mücadelesini büyütmesine olanak sağlayacak kadın adaylarla ele alınırsa gerçek hayatta karşılık bulabilir. Sonuç olarak yerel seçimlere giderken genç kadın arkadaşlarımı; sermayenin çıkarlarını tüm toplumun çıkarları olarak göstererek bizleri örgütsüz ve bir başına bırakanlara, örgütlü olmayı marjinalleştirerek bir topluluğun parçası olmayı özgürlük kısıtlayıcı olarak tarif edenlere karşı kendi çıkarlarımız etrafında yerel örgütlerimizi kurmaya çağırıyorum.

Evrensel'i Takip Et