MESEM’de okumak ve yaşamak (!)
“Mecburuz, çalışmak zorundayız. Biliyoruz yaşımız küçük ama mecburuz. Ailenin durumu olmayınca mecbur çalışıyoruz. Biz de okumayı bilirdik yani.”
Fotoğraf: Pexels
Orhan BAYRAKLI
İzmir
Bornova’da MESEM öğrencileri ile çalışma koşulları, ücretleri üzerine konuştuk. Uğur, Bornova’daki 4. Sanayi Sitesi’nde bir atölyede çalışıyor. Uğur, 11 saat çalışmasına rağmen az maaş aldığını belirtirken, aslında, 6-7 saat çalışmanın yeterli olacağını da dile getiriyor. Şimdiye dek çapak ve talaşlar yüzünden derisinde bazı kesikler meydana gelmiş ve daha önce eli malzemelerin arasına sıkışmış. Uğur konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Okulda aldığım eğitimden memnun değilim. Bu sene ben kalfalığa gireceğim. Bize diyorlar ki matkapla deleceksin ama bir şey göstermiyorlar, öğretmiyorlar.” Çocuk işçilik hakkında ise şunları söylüyor: “Bazı yabancı ülkelerde 18 yaş altındakiler çalışmıyor, burada neden çalışılıyor? Biz de okuyabilirdik. Hayat koşulları çünkü... Mesela oranın parasıyla buranın parası bir değil. Orada güzel bir yaşamın olabiliyor, burada olamıyor. Bir de Naldöken gibi bir yerde oturuyosan her şey daha kötü. Burada kafe yok mesela, etkinlik yok, hiçbir şey yok. Sabahtan akşama kadar sokaktasın.” Zorunlu sebeplerden kaynaklı işe gidemediklerinde dahi sorun yaşadığını söyleyen Uğur, zorla temizlik işlerini de yaptırmaya çalıştıklarını, yapmadıklarında “Sizden bir şey olmaz” gibi aşağılayıcı ifadelerle karşılaştıklarını, iş yerlerinde iş dahi öğrenemediklerini aktarıyor.
Gelecekte daha iyi bir yaşam kurmasının zorluklarından söz eden Uğur, “Çünkü Türkiye’de yaşıyoruz. Bir ekmek olmuş 10 lira, nasıl bir yaşam olabilir ki? Naldöken gibi bir yerde bile kira 8-10 bin liradan başlıyor. Bornova’da bir ev kirası olmuş zaten 19-20 milyar. Her şeyin ucuzlaması ya da maaşların yükseltilmesi gerekiyor” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
İŞ YERLERİNDE GÜVENSİZLİK VE HAKARET KOL GEZİYOR
Yine 4. Sanayi Sitesi’nde çalışan Mehmet, çalışmaya 9 yaşında başlamış. Çalışma hayatını anlatırken “Elimi tırnağımı kattım” diyor. Bazen tüm hafta çalıştığını, okuldan çıkıp işe gitmek zorunda kaldığını belirtiyor ve konuşmaya şöyle başlıyor: “Yasaya göre benim okul çıkışında eve gitmem lazım ama okul çıkışında patron arayıp gel dükkana çalış diyor. Böyle olmaz ki. Nasıl yapacağız biz? İş yerindeki şartların çoğundan memnun değilim. Pis, kirli... Yılbaşından yılbaşına zam veriyorlar. Hak ettiğimizi vermiyorlar. Mesela diğer çocuklara bakıyorum, 10 bin lira maaş alıyorlar. E, biz 9 alıyoruz. Onlara bir de ekstra para veriyorlar, ikramiye veriyorlar, avans veriyorlar. Bize vermiyorlar. Normalde 12 bin TL almam gerek. Ama çok çalışıyoruz. Benim işim bir de zor. Frencilik yapıyoruz, tır freni. Çok risk var. Mesela süspansiyon körüğünün içinde çok hava var, yüzüme patlayabilir. Dingil de riskli bir şey. Daha önce yaşadım, tırın altından çıktığım anda dingil düşmüştü. İçeride olsaydım ya da birkaç saniyeyle ona yakalansaydım bir yerim kırılırdı ya da ezilirdi. Sakat da kalabilirdim.” Sonrasındaysa ellerinin lastiğe sıkıştığını söyleyerek şişmiş ellerini gösteriyor bize. Ayrıca iş yerinde şiddet ve hakarete maruz kaldığını da ekliyor.
Çocuk işçilik hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda ise Mehmet şöyle cevap veriyor: “Mecburuz, çalışmak zorundayız. Biliyoruz yaşımız küçük ama mecburuz. Ailenin durumu olmayınca mecbur çalışıyoruz. Biz de okumayı bilirdik yani.” Bu ifadelerinin ardından taşadığı mahalleye dair sorunlara da değinen Mehmet, “Mahallemizde uyuşturucu var. İçenleri bundan kurtarmak lazım. Bazıları içmekten ölü gibi oluyor, köşelerde görüyoruz. Burası da uyuşturucu yatağı olmuş artık. ‘Tepecik 2’ gibi bir yer burası. Tepecik’ten daha da beter.” Bölgesel sorunların ülke genelinde de bulunduğunu vurgulayarak çözümün eğitimin yaygınlaştırılmasından geçtiğini söylüyor ve ekliyor: “Gençler okumalı. Çoğu gencimiz okumuyor. Mesela yabancı ülkelerde eğitim için destekler sağlıyorlar ama bizim ülkemizde sağlamıyorlar. Sınavı kazanamayanlar gidiyor sanayide çalışıyor, meslek kazanmaya çalışıyor. Kasiyerlik yapıyor çoğu. Gençlere yardım etmeleri lazım, yoksa gençler uyuşturucu içmeye devam ederler.”
MESEM’LİLER GENEL DURUMDAN MEMNUN DEĞİL
Okan da dahil oluyor konuşmaya. Makine imalatı yapan bir şirkette çalıştığını söyleyerek MESEM eğitiminin niteliksizliğinden söz ediyor: “Okulda makine dersinde fazla bir şey öğretmiyorlar, hoca gelip bir şeyler anlatıp gidiyor. Elle bir şey öğretmiyorlar bize, göstermiyorlar. Kazaları anlatıp gidiyorlar. Makine dersine fazla önem vermiyor hoca.”
Naldöken’de Muharrem Candaş Ortaokulu’nda okuyan Erdem de bizimle düşüncelerini paylaşıyor. Lisede MESEM’i tercih etmek istediğini çünkü bununla kendisine bir gelir sağlayabileceğini fakat 18 yaş altının da çalışmak zorunda kalmasının doğru olmadığını belirtiyor.
Son olarak Gökhan ile konuşuyoruz. Okula iki gün gitmekten memnun olmadığını, iki güne çıkarılması gerektiğini ve eğitimin birçok açıdan yetersiz olduğunu dile getiriyor. İş koşullarına dair de şunları söylüyor: “Çalışma saatleri çok erken başlıyor. Bazı akşamlar zorla mesaiye bırakıyorlar. Bazen yaralandığımız oluyor. Elimize parça düşüyor, talaş ve çapak kesiyor.” Ortak ekonomik sorunlara da değinen Gökhan, “Hayat şu an gerçekten pahalı. Aldıkları maaş hiçbir MESEM öğrencisine yetmiyor. Şu anda asgari ücretli bir MESEM öğrencisinin aldığı paradan çok daha büyük. 5000 TL ve 17.000 TL arasında çok fark var. 5700 TL alıyorum ben, kenarda kalan hiçbir param yok. Eve destek çıkıyorum, aldıklarımızın masrafları, taksitleri var. Cebimizde para kalmıyor. Üstümüze başımıza bir şey alamıyoruz. Dışarıda istediğimiz gibi bir yaşam tarzımız yok. Sadece gelip burada parkta oturabiliyoruz, başka da bir şey yapamıyoruz” diyor.
Son olarak yaşadığı mahalle Naldöken’in daha nezih bir mahalle olabilmesi için neler gerektiğinin altını çizerek konuşmasını noktalıyor: “Top sahasının geliştirilmesini isterdim. Okulların olmasını isterdim. Biraz daha sosyal aktivite olan yerler isterdim, eğlence merkezleri gibi, kafe gibi. Burada kafe yok, gençlerin hepsi kahvede oturuyor, okey oynuyor. Yani oturabileceğimiz bir kafe, dolaşabileceğimiz birkaç yer olabilirdi.”