27 Mart 2024 03:36

Akademisyen Vahdet Mesut Ayan: Gazetecilik kisvesi altında halkla ilişkiler çabası

Seçimler öncesi adayların para karşılığı medyada yer aldığına dair iddialara ilişkin Dr. Vahdet Mesut Ayan ile konuştuk.

Fotoğraf: Vahdet Mesut Ayan'ın kişisel arşivi

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Seçimlere günler kala medyanın en baş gündemi tabii ki siyasiler ve seçimler. Özellikle son günlerde adaylar, son dokunuşlarıyla ekranlarda bir bir boy gösteriyor. Ancak durum öyle bir hal aldı ki, seçimler medya için neredeyse gelir kapısına dönüştü. Herhangi bir açıklama gerçekleşmese de il ve ilçe belediye başkan adayları televizyonlara para karşılığı çıkarılıyor. Elbette bunu doğrulayan yok. Ancak off the record ortamlarda para karşılığı ekranlara kimlerin çıkarıldığı da açık açık konuşuluyor.

Geçtiğimiz ay ikinci defa üniversiteden ihraç edilen Akademisyen Doktor Vahdet Mesut Ayan’la seçim öncesi medyanın durumunu konuştuk.

Ayan hem medyanın hem de siyasi alandaki ahlaki çöküşü düşününce bunun pekâlâ olabileceğini söyleyerek başlıyor ve “Bu durum ise haberi, herhangi bir partinin medya mecralarına ücretli ilanlarına dönüştürecektir ki basın ahlakı noktasında sorunlu olan uygulama da bu olur” diyor.

"GAZETECİLİK EROZYONA UĞRATILMAKTA"

Bu durum elbette etik değil. Ayan “Bu durumu etik ilkeler kapsamında değerlendirmenin bile zül” olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Nitekim herhangi bir gazeteci elbette programına bir adayı çağırabilir, ondan mevcut yönetime dair eleştirilerini alabilir ve projelerini sorabilir. Ancak henüz program öncesinde katılım için alınan ücretler, adayın bir halkla ilişkiler çalışmasına dönüşebilir, bu ise gazeteciliğe ya da gazetecilik mesleğiyle ilişkili değildir. Zira halkla ilişkiler ve gazetecilik her ne kadar iletişim alanında yer alsa da, bu iki yaklaşımın sorunlara, aktörlere ve çözümlere dair perspektifleri farklıdır. İlki özellikle ödenen ücretlerle reklama dayalıyken, ikincisi kamu yararını gözetir ve daha çok var olan sorunların çözümlerinin peşine düşer. En temel anlamıyla gazetecilik, yurttaşlığı yeniden üreten ve bunu da bilgi ile yapan bir meslektir ve bir yurttaşlık kurumudur. Haliyle bu uygulamalar gazetecilik kisvesi altında halkla ilişkiler çabasının bir ürünüdür diyebiliriz. Bunun da etik ilkeler çerçevesinde geleneksel gazetecilik ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla bahsettiğiniz uygulamalarla hem etik ilkeler hem de bir bütün olarak gazetecilik mesleği tabiri caizse erozyona uğratılmakta.”

"ETİK KODLAR TASFİYE EDİLİYOR"

Halkla ilişkiler reklamcılığa dayanırken, gazetecilik kamu yararını gözetiyor. Son haftalarda haber nerede başlıyor, ilan nerede bitiyor, reklam nasıl veriliyor anlaşılmıyor. “Bu durumda ilan ve haber ayrımı nasıl yapılıyor?​” diye sorduğumuz Dr. Vahdet Mesut Ayan “İlk elden halkla ilişkiler ve gazeteciliğin, ilan ve haberin aralarındaki sınırın gittikçe bulanıklaştığı, mesleklerin ve kavramların birbiri içine geçtiğini söyleyebilirim” diyor.

Geleneksel gazeteciliğin etik kodlarını ve mesleğe yaklaşımını iletişim fakültelerinde çokça eleştirirken, geldiğimiz noktada Türkiye toplumunun bu kodları da arar olduğunu vurgulayan Ayan “Zira etik dediğimiz kodlar en genel anlamda sermayenin olası saldırılarına karşı mesleği koruma amacı taşımaktaydı” diyor. Ayan şöyle devam ediyor: “Etik kodlar ve meslek ilkelerinin bulanıklaştığı, silikleştiği, etik kodların tasfiye edildiği bir dönemdeyiz. İşte burada reklam ile haber arasındaki ayrım da ortadan kalkıyor; daha çok reklama, halkla ilişkilere maruz kalıyor toplum. Oysa geleneksel kodlar gazetecinin nesnelliğini, meselelere mesafeli olmasını salık verirdi. Şimdilerde maalesef bu ayrımı yapmak hem kuruluşlarda çalışan medya emekçileri için hem de herhangi bir yurttaş için oldukça zordur.” 

"KAMPLAŞMA MEDYADA DA İZ DÜŞÜM BIRAKIYOR"

Seçimlere az bir zaman kala medyanın tutumu da tartışmalı tabii. Zira medya alanında ciddi bir kamplaşma olduğunu söylemek mümkün. İktidar partisi her ne kadar medyanın büyük oranına sahip olsa da Ayan, gazetecilik açısından her iki kampın da haber alma hakkını gözettiğini söylemenin zor olduğunu söylüyor.

Dr. Vahdet Mesut Ayan; burjuva medyasının, genel olarak burjuva siyasetinden pek de farklı olmadığını düşünüyor. “Kabaca burjuva siyasetinin kendi içindeki çelişkilerle birlikte ikiye ayrıldığını, AKP ve MHP’nin hem sermaye içindeki gücü hem de iktidarda olmanın etkisiyle şimdilerde CHP kampından daha belirleyici olduğu söylenebilir” diyor.

Ayan şöyle devam ediyor: “Bu kamplaşma medya alanında da belirli bir iz düşüm bırakmakta. İktidar, geleneksel medyada daha ağırlıklı bir güce sahipken, muhalefetin medya alanındaki gücü, parçalı ve daha az. Ancak habercilik ya da gazetecilik mesleği odaklı baktığımızda her iki kampın da biraz önce belirttiğim gibi, toplumun haber alma hakkını gözettiğini söylemek zor. Nitekim her iki kamp da temsil ettiği siyasi partilere yakın yazarlara, kanaat önderlerine ya da seçim sürecinde gördüğümüz gibi anketçilere ağırlıklı yer vermekte ve bu yolla sürekli tekrara düşmekte. Örneğin; bir taraf ekonomik krizi görmezden gelen yayınlar yaparak var olan sorunları geleceğe havale ederken, diğer taraf ekonomik krizin ya da işsizliğin tek müsebbibi olarak AKP’yi görmekte ancak kapitalizm ile iktidarın uygulamaları arasındaki ilişkiyi saklamakta, dolayısıyla da kapitalizmi gözden ırak tutmaktadır. Ekonomik bunalım, sadece pazar fiyatlarına indirgenmekte, iktidarın değişmesiyle bunalımın üstünden gelineceği kaydedilmektedir. Oysa her iki siyasi kampa da yakından bakıldığında mevcut durumda ekonomi politikalarının benzer olduğu görülmekte. Haliyle her iki alanda da ciddi bir mistifikasyondan söz edebiliriz. Maalesef seçim dönemi de bu duruma benzer bir yol ile kotarılmaya çalışılmakta.”

PARTİLERİN REKLAMLARINI ÖNCELEME

Bir tarafta “AKP kazanacak” diyen iktidar medyası, bir yanda “CHP kazanacak” diyen kanallar… Dr. Vahdet Mesut Ayan, medyadaki bu kutuplaşmaya dair siyasi alandaki kaba bölünmenin, siyasi partilerle organik bir bütünlüğe kavuşan medya mecralarında da görüldüğünü söylüyor ve şu örnekleri veriyor:

“AKP-YRP ayrışması mı var? Muhalif kanallarda artık YRP’ye olumlu anlamda daha fazla yer verildiğini, iktidar yanlısı medyada ise YRP’yi suçlayan yer yer hedef gösteren yayınları görüyoruz. DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi için aday çıkarmasının hemen ardından CHP’ye yakın medya kuruluşlarında bu partiyi görmezden gelen bir anlayışla yola devam ettiği de açık.”

Ayan her iki yaklaşımın da yayıncılık ilkesi ya da etik kodlarla bir dertlerinin olmadığını söylüyor ve “Bununla birlikte medya kuruluşları, güncel siyasi gelişmelere paralel olarak yayın politikasını belirlemeye, konuk almaya, haber yapmaya başlıyor. Bu da yurttaşın haber alma hakkından ziyade organik bir ilişkisi bulanan siyasi partilerin reklamını önceliyor. Bunun ise defaten eleştirilen geleneksel gazetecilik kodlarının dahi gerisine düştüğü açık” diyor.

ÖNCEKİ HABER

DEM Parti'den Ahmet Saymadi açıklaması: Kendi hayal dünyasının ürünleri

SONRAKİ HABER

Blinken - Gallant görüşmesi: Refah’ta İsrail’e "alternatif" aranıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa