Sessiz rabarba
Daha doğmadan ölmesi bir hayatın, daha açmadan solması bir çiçeğin... Öyle bir şey ki bu tüm ezberimi bozan, beni bir şeylerin var olmadan da yok olabileceğine inandıran.
Görsel: Pixabay
Tuğçe MERKOZLU
İzmir Bakırçay Üniversitesi
Her haberde bir beyaz barış mendili gibi titriyor yüreğim. İçimde kopan çığlığı bastıran şey; patlayan silahlar, düşen bombaların sessizliği mi bilmiyorum. Ne kadar garip oysa... Silahtan, tüfekten bahsederken hep bir rabarba duyulur insanın kulağında, hep bir koşuşturmaca canlanır zihnin sokaklarında. Bense terk edilmiş bir harabenin sessizliğini anımsıyorum böyle zamanlarda. Zira bir kaçıştan ziyade bir yok oluş var oluyor zihnimde. Örneğin; daha doğmadan ölmesi bir hayatın, daha açmadan solması bir çiçeğin... Öyle bir şey ki bu tüm ezberimi bozan, beni bir şeylerin var olmadan da yok olabileceğine inandıran. Sessiz bir sinema gibi. Zira perdesiz bir salonda seyrediyorum filmi. Bir insan hayatı kadar var bu izlediğim. Aynı zamanda bir insan hayatı kadar da yok bu izlediğim. İşte! Öylece duruyor ve olmayan perdeden bana bakıyor biri. İşte! Öylece duruyor ve ansızın yumuyor gözlerini.