Nitelikli yağma: Nitelikli doğal koruma alanlarına GES yapılmasının önü açıldı
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı nitelikli koruma alanlarına güneş enerjisi santrali kurulmasının önünü açtı. Doğa harikası bölgelerde 1 kilometrekarelik enerji tarlaları kurulabilecek.
![Nitelikli yağma: Nitelikli doğal koruma alanlarına GES yapılmasının önü açıldı](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/240191.jpg)
Fotoğraf: Mustafa Şenbahar/Karaburun Yerel Fok Komitesi,
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, “Nitelikli doğal koruma alanlarında GES projelerine izin verilmeyeceği” yönündeki karar kaldırıldı. Karara göre, 2. derece doğal sit alanları, 3. derece doğal sit alanları, Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarında kurulu gücü 10 MWe’ye kadar güneş enerji santralleri (GES) yapılabilecek. Aynı zamanda kararda 2022 yılında yürürlüğe giren güç birimi olarak kullanılan Mwe, MWm olarak değiştirildi.
‘YAKLAŞIK BİR KM2 ALAN YAPIYOR’
Bakanlığın kararını gazetemize değerlendiren TMMOB’ye bağlı Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Genel Başkanı Mahir Ulutaş, “Bir panel 100 Kw oluyor. 100 tane panel kurulabilecek anlamına geliyor. Bu da yaklaşık, kaba bir hesapla 1 kilometrekare alan yapıyor” dedi
Türkiye’nin enerji açığı veya enerji santral açığı olmadığını vurgulayan Ulutaş, “Şu an ülkemizin 100 bin MWe üzerinde kurulu gücü var. Kontrolsüz biçimde verilen lisanslar ve enerji yatırımları ülkenin kısa vadede acil bir enerji ihtiyacını karşılamaya dönük değil” dedi.
"SERMAYEYE KÂR ODAKLI ALAN AÇILMIŞ"
Kararda Türkiye’nin doğal gaz ve petrol sürekliliğinde jeopolitik riskler yaşamasının etkisi olduğuna dikkat çeken Ulutaş, “Ülkeler de kaynakları çeşitlendirmek istiyorlar. Güneş enerji santrallerinin de yatırım maliyeti düştüğü için en çok tercih edilen ve kısa zamanda en çok yatırım yapılan enerji kaynaklarından biri haline geldi. Bu alanda firmalar yatırımlar yaptı ve sermaye açısından burası önemli bir kâr alanına dönüştü. Dolayısıyla iktidar da bunun önünü açmaya çalışıyor. Ülke açısından enerji maaliyetleri çok yüksek seyrediyor ve kaynak çeşitlendirilmesi siyasi iktidara fiyatları düzenlemek açısından da bir opsiyon sağlıyor. Ancak Türkiye’de enerji alanında merkezi bir planlama ve kamusal anlayış yok. Böylece KOBİ’lerin o anki iktidara yakınlığı ve gücüne göre hangi sektöre nasıl teşvikler ve yatırımlar yapılacağı belirleniyor. Güneş, enerji ikamesi olmayan bir ürün olduğu için yüksek kârların geçerli olduğu ve tekel koşullarının çok rahat uygulanabildiği bir alan. Kamu tekelini yok edip, enerji üretiminde kamunun payını yüzde 16 civarına düşürürseniz, enerji sektörünü sermayedarların kâr hırsına teslim ederseniz bu alanda hem enerji fiyatlarını kontrol edemezsiniz hem de sermayeye kâr oranlı bir alanı sunmuş olursunuz. Önceden güneş enerjisi konusunda belirli kısıtlamalar getirilmiş, yatırımlar engellenmişti. Şimdi demek ki güneş lobileri iktidarla belirli anlaşmalar ve başarılı faaliyetleri ile güneşe dönük bir teveccüh başlamış” diye anlattı.
"SANTRALLERİN ZARARI AZIMSANMAMALI"
Santrallerin çevre açısından önerilen bir uygulama olmadığına dikkat çeken Ulutaş, “Örneğin güneş panellerinde kullanılan değerli metallerin temin edilmesi için yapılan madencilikte de doğaya fazlasıyla zarar veriliyor. Aynı şey RES’ler için de geçerli. Bataryalarda kullanılan maddeler de doğaya ciddi zararlarda bulunuyor. Dolayısıyla toplumun rüzgar ve güneş gibi yeni enerji kaynaklarına dönük bir sempati içerisinde olması anlaşılır bir şey ancak onların da doğaya zararları azımsanacak derecede değil” dedi.
"ŞİRKETLERİN PALAZLANMASINI SAĞLIYORLAR"
Kararın ardından gazetemize konuşan Prof. Dr. Aykut Çoban, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının bugüne kadar bir kurtarıcı olarak gösterildiğini söyledi. Olmayan ihtiyaç için enerji üretildiğini ifade eden Prof. Dr. Çoban, “Böylece şirketlerin buradan palazlandırılması, sermaye birikiminin gerçekleştirilmesini sağlıyorlar. Türkiye’de yıprandığı için artık göz göre göre bir hal aldı. Dünyada da korunan alanlar bu tehdidin altında. Dolayısıyla da enerji üretimi adına artık hemen her yerin tehdit altında olduğunun yeni bir belgesi bu karar. Türkiye’de sermaye birikimine dair şirketlerin neyi talep ettiğine göre şekillenen bir enerji politikası var. Dolayısıyla Türkiye’nin enerji politikası diye bir şeyden bahsedemeyiz. Uluslararası alanda üretilmiş “sürdürülebilir enerji” politikalarının geç de olsa Türkiye’ye yansıması. Şimdi kömüre verilen teşvikler enerji santrallerine verilmeye başladı” diye konuştu.
"ÇEVRESEL AÇIDAN OLUMSUZ ETKİLERİ OLACAK"
Güneş enerjisinin, son dönemde enerjide karbonsuzlaşma yaklaşımı çerçevesinde teşvik edilen bir yöntem olarak karşımıza çıktığını ifade eden TMMOB’ye bağlı Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi, “Ancak, geniş yüzey alanına ihtiyaç duyan güneş enerjisi santrallerinin, yer seçimi ve arazi kullanımı açısından dikkatli bir teknik değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca üretiminde ağır metallerin kullanıldığı güneş panelleri ve bataryaların kullanım ömrü sonunda ortaya çıkacak atıkların yönetimi için planlama yapılması da gerekir. Bunun yanı sıra, orman, mera, tarım ve sit alanlarının, doğal ve kültürel varlıklarının bulunduğu alanların enerji üretimine açılmasının, tercih edilen teknoloji ne olursa olsun, yapım, işletme ve kullanım ömrü sonunda söküm aşamalarında çevresel ve sosyal açıdan olumsuz etkiler yaratacağı unutulmamalıdır” ifadelerine yer verdi.
"DOĞAL KORUMA ALANLARI ENERJİ ÜRETİMİNE AÇILMAMALI"
Nitelikli doğal koruma alanlarının GES’lere açılması, ilgili alanlardaki biyolojik çeşitliliğe ve alanın doğal niteliklerine zarar vereceğine dikkat çekilen açıklamada, “Koruma altındaki alanlar talana açacaktır. Nitekim, geçmişte yanlış projelendirilmiş hidroelektrik santraller ile jeotermal enerji santrallerinin yarattığı ekolojik yıkımlar bu karar ile GES’lere açılacak koruma alanlarında da benzer yıkımların yaşanacağına ilişkin şüphe uyandırmaktadır” vurgusu yapıldı. ÇMO İstanbul Şubesi, “Enerji arzının ülke genelinde coğrafi özellikleri de gözeterek planlanması, enerji tesislerinin uygun alanlarda gerekli önlemler alınarak yapılması, tek bir teknolojinin öne çıkarılması yerine saha özelinde ve tekniğine uygun biçimde yapılacak çevresel ve sosyal etki değerlendirmeler sonucunda karara bağlanması ve her ne koşul altında olursa olsun, doğal koruma alanlarının enerji üretimine açılmaması esas olmalıdır” uyarılarında bulundu.
GES YAPILMASI MÜMKÜN OLAN KORUMA ALANLARI
Kararla birlikte aşağıdaki nitelikli doğal koruma bölgesi olan yerlere teknik olarak GES yapılması da mümkün hale geldi.
- Avanos
- Pamukkale
- Fırtına Deresi
- Kelebekler Vadisi
- Munzur - Pülümür Vadisi
- Büyük Menderes Deltası
- Van Muradiye Şelalesi
- Cunda Adası
- Lara kıyıları
- Alanya Gazipaşa-Kahyalar kıyıları
- Antalya Saklıkent
- İstanbul Sedef Adası
- Çeşme Altınkum-Çiftlik bölgesi
MADENLERE RUHSATLANDIRILMIŞ KORUMA ALANLARI
Tema Vakfının maden işletmeleri üzerine hazırladığı rapora göre Türkiye’de birçok korunan alan madene ruhsatlandırıldı.
Kaz Dağlarında gen koruma, kent ormanı, muhafaza ormanları, tohum meşcere alanı, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, milli park, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 55’i madencilik yapılabilecek alanlar olarak belirlenmiştir
Artvin’de Milli park, gen koruma alanı, doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 45’i madenlere ruhsatlandırılmıştır. Arkeolojik sit alanı statüsü ile koruma altına alınmış alanların yüzde 85’i madenlere ruhsatlı.
Erzincan-Tunceli illerinde farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 60’ı madencilik yapılabilecek alanlar olarak belirlenmiştir.
Eskişehir ve çevresindeki koruma alanlarının yüzde 59’u madenlere ruhsatlandırılmıştır
Kahramanmaraş’ta gen koruma, muhafaza ormanları, tabiat parkı, milli park ve doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 56’sı 4. grup madenlere ruhsatlandırılmıştır.
Karaman’da gen koruma ormanı, kent ormanı, muhafaza ormanları, tohum- meşcere alanı, tabiat parkı, tabiat koruma alanı, milli park, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 41’i 4. grup madenlere ruhsatlandırılmıştır.
Tekirdağ ve Kırklareli’de gen koruma ormanı, kent ormanı, muhafaza ormanları, tohum- meşcere alanı, tabiat parkı, tabiat koruma alanı, milli park, özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 83’ü 4. grup madenlere ruhsatlandırıldı.
Zonguldak-Bartın ve çevresinde Gen koruma, kent ormanı, tohum meşcere alanı, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı, milli park ve doğal sit alanı gibi farklı koruma statüleriyle korunan alanların yüzde 71’i madencilik yapılabilecek alanlar olarak belirlenmiştir.
Evrensel'i Takip Et